Gurbet

Taşkın Deryadil

Taşkın Deryadil

01 May 2017 12:59
  • Çok sevdiği vatanından ayrılıp her şeye başka bir ülkede sıfırdan başlamak çok zormuş. 
    Eşi ve üç çocuklarıyla sığındıkları bir oda bir salonlu evde yabancı bir dünyaya yürümek, çok zormuş.
    Dilini doğru düzgün konuşamadığın, neyin nerede olduğunu bilemediğin, tabir yerindeyse el yordamıyla yaşamaya çalıştığın bir diyarda ayakta kalmak, çok zormuş.

    Ama “zor” olan, “imkansız” demek olmadığı için her güne, “gayret bizden, bereket Allah’tan” deyip başlamak gerekmiş.

    Ülkedeki kötü gidişatı gördükten sonra “artık burada durulmaz” deyip çıkmışlardı doldurdukları 4-5 valizle. 
    En küçükleri nasıl da heyecanlıydı uçağa bindiklerinde. Koltuğun arkasında seyredecekleri onlarca çizgi filmin heyecanını yaşıyordu. Ondan büyükler de farklı değildi en küçüklerinden…
    Ama annede ve babada hüzün, endişe, korku ve ızdırap vardı. Belli ki, “ne olacak” sorusu henüz cevabını bulamamıştı yüreklerinde.
    Oturdukları çift katlı, 5 odalı kiralık apartman dairesi geride kalmıştı. Taksit taksit aldıkları eşyaları geride kalmıştı.
    İyi bir işleri, iyi bir sosyal çevreleri vardı. Ortalama bir aileden biraz daha iyi bir gelirle yaşıyorlardı. Bir tane arabaları vardı ama hem kadına hem adama yetiyordu. Çocukları okuldan bazen hanım, bazen adam alıyordu. 
    Çarşıya pazara çıktıklarında saygı hürmet görüyorlardı. 
    Aynı apartmanda oturdukları komşularıyla bir araya geldiklerinde çay içer, kitap okur, muhabbet ederlerdi. 
    Yani sevilen kimselerdi.
    Ama geride kalmıştı her şey.

    ...

    Kıyıda köşede biriktirdikleri parayı ceplerine koyup gurbet ele çıktıklarında, her şeyin bu kadar zor olacağını tahmin edememişlerdi. 
    Ama şükrediyorlar hallerine.
    Kadın, 19 senelik öğretmenliğin ardından bir pizzacıda çalışıyor..
    İki üniversite bitirmiş adamsa, 21 sene boyunca yaptığı mesleğinin ardından, bir alışveriş merkezinde ayakkabı satıyor.. Hem de günde 11 saat çalışarak.
    Çocuklar mı? Perişan desek.. Ayıp olur. Ama kimsesizliğin içinde bilgisayar oyunlarıyla, dilini bilmedikleri ülkenin tv kanallarında yayınlanan çizgi filmlerle zaman geçiriyorlar. Zaman zaman da evin önüne çıkıp sadece oturup oturup içeri giriyorlar. Onlar da yalnızlar.
    Anne günde sadece 5-6 saat çalıştığı için daha erken geliyor.. Ama baba geldiğinde çocuklar genelde uyumuş oluyorlar.
    Hem kadın hem adam..
    Gizli gizli ağlıyorlar. 
    Kadın adamını beklerken ağlıyor.. Adam da zaman zaman ayakkabı sattığı tezgahının başında..
    Ay sonunun nasıl getireceklerini hesap ediyorlar..
    Mutfak alışverişi yaparken bile çok ince hesaplar yapıyorlar.
    Çünkü bir yandan geçinip, bir yandan da geride bıraktıkları vatanlarında kalan bir ailenin yarasına merhem olmaya çalışıyorlar.
    Ve hallerine şükrediyorlar..
    Gece her an kapılarını birinin çalacağı beklentisiyle yatağa girmenin ne demek olduğunu..
    Her an saçma sapan gerekçelerle gözaltına alınma korkusunun ne demek olduğunu... İyi biliyorlar.
    Gözaltına alınan ve önce nezarethanelerde sonra da atıldıkları hapishanelerde işkence görmenin ne demek olduğunu.. Arkadaşlarından, dostlarından dolayı iyi biliyorlar.
    Yıllarca miletin evlatlarına sahip çıkma gayretinin ardından, bizzat çocukların anaları-babaları tarafından “hain” ilan edilmenin ne demek olduğunu..
    Ellerinden, dillerinden zarar görmedikleri halde, bir anda o insanlar tarafından vatan haini ilan edilmenin ne demek olduğunu iyi biliyorlar.
    Dün alkışlanırlarken, hürmet görürlerken, sevgi sözcüklerine muhatap olurlarken.. Yine aynı insanlar tarafından hakarete, küfre, saldırıya maruz kalmanın ne demek olduğunu iyi biliyorlar.
    Bu yüzden, geride kalanlar için endişe ediyor ve dua ediyorlar…

    Ama bildikleri başka bir şey daha var; 
    Allah’ın hoşnutluğu.. 
    Allah’ın rızası..
    ve Allah davasının yolcusu olmak..
    Dünden beri hedefledikleri hep buydu. 
    Şimdi “kul”lar kötülük ediyormuş.. sevmiyormuş.. hoşlanmıyormuş.. desteklemiyormuş.. ne ehemmiyeti var.
    “Dün”ü yaşatan Allah.. “bugün”ü yaşatan Allah.. ve inşaallah “yarın”ı yaşatacak da Allah.
    En çok ettikleri dualardan biri;
    “...
    Gelse celâlinden cefâ
    Yahut cemâlinden vefâ,
    İkisi de cana safâ:
    Kahrın da hoş, lûtfun da hoş…
    Rabbim, Sen bizi sırat-ı mustakimden ayırma.. Sen bizi salih, saliha kullarının arasına dahil eyle.. Rabbim, n’olur bizlerden razı ol…”

    Taşkın Deryadil

    01 May 2017 12:59
    YAZARIN SON YAZILARI