Yurtdışındaki aileler çocuklarını nasıl koruyup büyütecek?

''Beş-altı sene önce New York’ta 1909’da Ukrayna ve Tatarların kurduğu bir Mescidi ziyaret etmiştik, perişaniyeti gözlerimizle gördük. Kimse kalmamış. Birkaç yaşlı ancak cenazelerde açıp kapatıyor. Hiç genç yok. 60 yaşlarında en genç olan birisi, “Benim çocukluğumda Cuma namazlarında geç kalanlar arkada yer bulamazdı.” dedi. Şimdi, bomboş ve kimsecikler yok. Ne olur şimdilerde çareler düşünelim…''

SHABER3.COM

Safvet Senih / samanyoluhaber.com
Çocuklarımız... Gençlerimiz...

Avrupa ve Amerika gibi ülkelerde yaşayan insanlarımızın evlatları için alınacak tedbirler üzerinde her zaman dikkatle durmamız gerekir. Bizler Türkiye’den gelmiş Müslüman aileleriz. Ama bu ülkelerde yaşıyoruz. Artık dünya, çeşitli dinler, ırklar ve kültürler mozaiği… Biz de bu mozaik içinde kaybolmadan, silinip gitmeden ve bu dehşetli potada eriyip bitmeden ayakta kalkmak ve âhenk içinde kendi rengimizde çiçek açarak o topluma bir zenginlik katmak zorundayız… Çocuklarımızı ve gençlerimizi diğerlerinden soyutlayıp birer tecrithane gibi evlerimize kapatma imkânımız yok; zaten böyle bir şey evlatlarımızın psikolojisini bozar…

Bu hususta araştırma yapan Dr. Necmeddin Bey ve Dr. Havva Engin gibi akademisyenlerin çalışmalarından bu köşede bahsetmiştim. Havva Hanımefendi, Almanya’daki göçmenlerin içinde en başarılı öğrencilerin İspanyolların ve en başarısızların da bizimkilerin olduğunu yaptığı araştırmalarla ortaya koyuyor. Bunun sebebinin de, İspanya’dan gelenlerin ilk baştan eğitime yöneldiklerini, çocukları ve aileleri eğitim konusunda yetiştirmek için kurumlar kurduklarını, bizimkilerin ise daha çok siyasî dernekler kurduklarını söylüyor…

Dr. Necmeddin Bey, bilhassa gençlerimize birer gaye-i hayal ve güzel birer hedef aşılamamızı tavsiye ediyor.

Tabii bu akademisyenler, uzun uzun araştırmalar ve ayrı ayrı testlerle bu neticeyi tespit edip bizlere sunuyorlar… Onların tespitlerine önem vermemiz gerekiyor.

Ayrıca başka problemlerimiz de var. Bunlar aslında Batı Dünyasına sonradan gelen toplumların genç nesillerinin genel problemleridir. Bilhassa Müslümanların… Ama Müslüman toplumların, beklentilerine göre, müdahalelerdeki tecrübesizlikler, bilgisizlikler ve yetersizlikler, problemleri çözmek yerine gün geçtikçe daha da bunları büyütmektedir. Onun için bir araya gelip istişareler yaparak çözüm üretmek durumundayız.

Mesela, hangi Müslüman ırktan ve toplumdan olursa olsun ABD’de doğup büyümüş ikinci kuşak nesillerin üst ve ortak kimliği “Amerikalı Müslüman” kimliğidir. Artık babalarının milliyetçiliklerine de bu ikinci nesil ilgi duymamaktadır. Bunlar, ailelerinin beklenti ve baskıları ile, içinde yaşadıkları toplumun kültür baskıları arasında kalmışlardır. Kendi hallerine bırakıldıklarında dengeyi kuramamaktadırlar ve bir KİMLİK BUNALIMI içine girebilmektedirler. Zamanla bu durum daha da ileriye giderek bir isyana ve bir aşırılığa dönüşebilmektedir. İşte bu genç nesiller için, müsbet bir âidiyet ve yeni bir kimlik oluşturmak en önemli bir önceliktir.

Muhammed Fethullah Gülen Hocaefendi, “Politico”ya verdiği mülakattan bir paragraf, konunun önemini ve yapılması gerekeni anlatmak için yeterli olacaktır:

“İleriye yönelik tedbir almak açısından, gençlerimizin, sosyal ihtiyaçlarını müsbet yollarla giderip, onların enerjilerini yapıcı şekilde kullanmalarını temin etmemiz lâzımdır. Gençler, gruplar hâlinde, savaş ve felâket mağdurlarına yardım etmeye matuf insanî yardım projelerinde gönüllü olmaya yönlendirilebilirler. Bu şekildeki hizmet projeleri, mağdurların  acılarını dindirmeye yaradığı gibi hizmet edenlerin de kendilerini müsbet ve mânidar bir projenin parçası olarak hissetmelerini sağlar. Diğer din mensuplarıyla diyalog ve insanî hizmet projeleri vesilesiyle teşrik-i mesâî yapmak, karşılıklı anlayış ve saygıyı geliştirir. Bu şekilde devam eden diyalogları sayesinde gençlerimiz, sadece kendi inanç grubunun değil, aynı zamanda İNSANLIK  AİLESİ’nin de fertleri oldukları gerçeğini içselleştirebilirler. Bu şekilde bütün müsbet grup faaliyetleri, gençlerin sağlıklı bir kimlik ve müsbet bir âidiyet hislerini geliştirmelerine de yardım eder.”

Evet, inancına, özüne ve köküne bağlı gençlerin böyle güzel faaliyetlere katılmaları çok önemlidir. Aksi takdirde, bunalımların problemlerin  ardı arkası kesilmez. Biz beş-altı sene önce New York’ta 1909’da Ukrayna ve Tatarların kurduğu bir Mescidi ziyaret etmiştik, perişaniyeti gözlerimizle gördük. Kimse kalmamış. Birkaç yaşlı ancak cenazelerde açıp kapatıyor. Hiç genç yok. 60 yaşlarında en genç olan birisi, “Benim çocukluğumda Cuma namazlarında geç kalanlar arkada yer bulamazdı.” dedi. Şimdi, bomboş ve kimsecikler yok. Ne olur şimdilerde çareler düşünelim…

ÖNE ÇIKAN HABERLER