Ergenekon'u aklama çabası


Ergenekon'u bir tertip gibi göstermek isteyenler, son günlerde 2 olaya sarıldı. Bunlardan biri teğmen Mehmet Ali Çelebi'nin "başına gelenler." (!) Çelebi'nin telefonunun rehber bölümüne, polis tarafından, Hizb-ut Tahrir üyelerinin de olduğu 139 telefon numarasının yerleştirildiği ortaya çıktı. Buradan hareketle, diyorlar ki: "Çelebi temiz, kirli olan polis. Çelebi'nin Hizb-ut Tahrir'le bir ilişkisi yok." Oysa bu münasebeti, mahkemede Çelebi de kabul etti. Ayrıca, Hizb-ut Tahrir üyesi Kurtça Bektaş'la 25 kez, Süleyman Solmaz'la 90 kez görüştüğü polis kayıtlarına geçti. Zaten mahkeme, Çelebi'nin cep telefonundaki numaralara dayanarak bir suçlamada bulunmamıştı. Sadece diğer belge ve bilgilere istinat etmişti. Ergenekon davasının tutarsızlığını kanıtlamayı arzu edenlerin sarıldıkları bir başka isim, "fuhuş" operasyonunda yakalanan albay İbrahim Sezer... Onun da, hatalı bir ifadeye dayanarak tutuklandığı ileri sürüldü. Halbuki Sezer'in ikametinde bulunan telefon fihristinde, bu ilişkiyi doğrulayan veriler mevcut olduğu gibi, yaptığı çok sayıda telefon görüşmesi, dijital veri ve doküman (200 TSK mensubuna ait özel hayatlarıyla ilgili video görüntüleri, fotoğraflar, mail vs.) örgütle bağlantısının delillerini oluşturuyordu. Maalesef medyamızın bazı kalemleri, ağır suçlara bulaşmış kişileri suçsuz gösterebilmek için adeta birbiriyle yarışıyor. Direnme hakkı Mısır halkı ya da Tunus halkı için "Meşruiyetini kaybeden bir iktidara karşı direnme hakkını kullanıyor" diyebiliriz. Çünkü oralarda demokrasi yok; seçim yapılsa dahi göstermelik; hileli. Türkiye şartlarında, ancak "protesto hakkından" söz edebiliriz. Diktatörlükle yönetilen Arap ülkelerindeki gibi, meşruiyet tartışmasına giremeyiz ve "direnme hakkından" bahsedemeyiz. Arada bir benzerlikler kurmaya çalışanlara duyurulur. "Yargı ele geçiriliyor" korkusu Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, beni arayarak neden istinaf mahkemelerine karşı olduğunu açıkladı: "Ceza Muhakemesi Kanunu ve Türk Ceza Kanunu, daha yeni değişti. 2006 Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nda da belirtildiği gibi, henüz yeknesak bir içtihada ulaşılamadı. Ticaret ve Borçlar Kanunu da yenilendi. İstinaf mahkemeleri kurulduğu takdirde, 5 yıla kadar olan mahkûmiyetler ile 10 yıla kadar olan beraatlar Yargıtay'a gitmeyecek. Bu, Yargıtay işgücünün % 90'ına tekabül ediyor. Bir bölge mahkemesi ile diğer bölge mahkemesi arasında farklı kararlar alınırsa, hukukta büyük bir istikrarsızlık doğacak. Bütün mevzuat yenilendiği için, 80 yıllık içtihat çöpe atıldı. Bölgeden bölgeye farklılık gösteren kararlarla, yeknesak bir içtihat oluşturulamayacak." Hemen sordum Eminağaoğlu'na: "Peki Yargıtay, içtihadı birleştirme kararı veremeyecek mi?" - Verebilecek ama, sonuçlanması gene birkaç sene alır. Eğer temel yasalar baştan aşağı yenilenmiş olmasaydı, belki bölge mahkemeleri mahzur doğurmayacaktı. Eminağaoğlu'nun istinaf mahkemelerine niçin karşı çıktığını anladım ve "Çözüm ne?" diye sordum. "Yargıtay ve Danıştay üyelerinin sayısı da mı artmasın?" Cevabı, "Artmasın" oldu; "Aynı kalsın." Peki nasıl olacak? İstinaf mahkemeleri kurulmasın, Yüksek Yargı'nın üye sayısı artmasın... İş yükünün altından nasıl kalkılacak? Eminağaoğlu, kanun tasarısının geçici 1. maddesinin, özellikle Yüksek Yargı çevrelerinde tedirginlik yarattığını belirtti. Çünkü, geçici 1. madde, Birinci Başkanlık Kurulu'nun, kanun kabul edilir edilmez yeniden oluşturulmasını öngörüyor. Birinci Başkanlık Kurulu'nun 9 üyesi var. Yargıtay Başkanı, tabii üye; 4 Yargıtay üyesi, 4 de Daire Başkanı bu Kurul'da yer alıyor. Yargıtay Başkanı 4 sene, diğer üyeler 2 sene için seçiliyor. Sahi ben de anlamadım... Neden Birinci Başkanlık Kurulu, tasarı Meclis'ten geçer geçmez, feshedilip yenisi oluşturulacak? İki sene için seçilen üyelerin süresinin dolması beklenebilirdi. Anlaşılan, "ele geçirme" iddiası, bu gibi aşırı gayretkeşlikten doğuyor. Yeni üyelerin Yargıtay'a katılmasından sonra, Birinci Başkanlık Kurulu'nun yapısının da bir an önce değişmesi isteniyor. Peki Eminağaoğlu'nun çözümü ne? Yargı nasıl hız kazanacak? Eminağaoğlu, alt derece mahkemelerde bir temyiz bürosu kurulmasını, o bürodaki savcının mütalâasıyla birlikte, itiraz edilen dosyanın, doğrudan Yargıtay'daki daireye gönderilmesini, Yargıtay Başsavcılığı'nın devreden çıkarılmasını öneriyor. "Daire kararını verdikten sonra, Yargıtay Başsavcılığı, içtihada uyum açısından incelesin" diyor. Eski YARSAV Başkanı'nın başka önerileri de var. Bunların hepsini sütunuma alamayacağım ama korkuların temelinde yatan gerekçeleri biraz anlatmaya çalıştım.
<< Önceki Haber Ergenekon'u aklama çabası Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER