İsrail’e tepki


METROPOL adlı araştırma şirketine göre, halkın yüzde 33’ü Türkiye’nin İsrail’e gösterdiği tepkiyi yeterli buluyor. Yetersiz bulanların oranı ise tam yüzde 66... Müthiş bir oran! Mesela, “Mehmetçik Gazze’ye” mi gönderilmeli?! Yahut İsrail ile aramızdaki Heron (casus uçak) yapım ve alımı projesini mi iptal etmeli?! İyi de, biz bu anlaşmayı İsrail’e lütuf olsun diye mi yapmıştık? Hem çıkarımıza uygun hem teknik ve ticari şartları ehven olduğundan yapmamış mıydık?! Yoksa, İsrail’le diplomatik ilişkilerimizi mi kesmeyiz?! Böyle durumlarda rahmetli Turgut Özal’ın bir sözünü hatırlarım daima: “Devlet halka sorarak değil, halka hesap vererek yönetilir!” Kitlelerin heyecanlarına göre politika yapılmaz... Öyle politikalar üreteceksin ki, sonunda ortaya çıkacak neticeleri ülkeye yarar sağlayacak, halk da o zaman memnun olacak... Politikada elbette ‘belagat’ olur, ama akl-ı selim daima daha yararlıdır. Nerede hata yaptık? Bana göre, akılcılığın en iyi tanımı ‘nerede hata yaptık diye sorabilmektir’. Bunun için vakit erken, diplomasi kanallarında nelerin işlemekte olduğunu, ne sonuçların çıkacağını henüz bilmiyoruz. Ama şimdiden iki gerçek belli: Keşke 9 insanımız, hele de “gök ekini biçer gibi” 19 yaşındaki Furkan hayatını kaybetmeseydi. Evet şehittirler ama keşke yaşıyor olsaydılar... Peki önlemek mümkün müydü? Arkadaşımız Aslı Aydıntaşbaş’ın dünkü yazısı, geminin rotasını Mısır’a çevirerek bu kanlı saldırıya maruz bırakmamak için Ankara’nın, MİT’in çok çaba sarf ettiğini anlatıyordu. Somut veriler ortaya çıktığında bu konuda daha ‘akılcı’ değerlendirmeler yapılabilecektir. İkincisi İHH’nin yardım filosu ‘beyhude’ bir eylem yapmamış, İsrail saldırganlığı dünyanın ayağa kalkmasına sebep olmuştur. Artık ABD bile Gazze’deki ambargonun kalkmasını istiyor. Ambargo en azından bu şiddetiyle sürdürülemez hale gelmiştir. Peki, ambargo kalkar da ‘eski hal’e dönülürse, hele de bir barış süreci başlarsa İsrail’le ilişkilerimiz de ‘eski hal’e dönmeyecek mi? Daima diplomatik aklı önde tutan Davutoğlu bunu söyledi zaten... Tepkinin dozu Öyleyse politikamızı bugünkü heyecanlara ve hele de çok heyecanlı “yüzde 66”’ya göre değil, yarınki ihtimallere göre ayarlamak gerekmiyor mu? Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hemen herkeste şok yaratan ‘beklenmedik’ sözleri en en azından ‘olay’ üzerinde düşünme yelpazesini genişletti... Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Gülen doğru söylüyor” dedi. CHP lideri Kılıçdaroğlu ise “Gülen’in sözleri sağlıklı tartışma için zemin yaratacak” diyor. ‘Tek fikirli toplumlar’ yaratıcı olamaz, gelişme dinamizmi gösteremez... Tıpkı bunun gibi, herhangi bir olay konusunda da tek fikirli olmak, en azından farklı yolların ve metotların düşünülmesini engeller. İsrail’in saldırganlığı açık bir gerçek... Militarist devlet olduğu açık bir gerçek... Gazze’deki ambargonun zulüm olduğu açık bir gerçek... Ama çözüm ararken diplomaside “akıl için yol bir” değildir; zaten diplomasi akıl için farklı yollar üretebilmek demektir. Ben “yüzde 66”nın duygularına saygı duyuyorum ama ‘diplomatik akıl’ için referans olamayacağını düşünüyorum. Türkiye’nin tepkisi yeterince serttir, aşırıya kaçmamalı.

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER