İbadett; Ubudiyet ve Ubudet

Safvet Senih

Safvet Senih

23 Kas 2023 10:55
  • “İbadet, Cenab-ı Hakkın emirlerini yerine getirip yaşama ve kulluk sorumluluklarını temsil etme mânâlarına gelmesine mukabil; ubudiyeti kul olma ve kölelik şuuru içinde bulunma, şeklinde yorumlanmıştır. Zaten, ibadette bulunana ‘âbîd’,  ubudiyette bulunana ‘abd’  denmesi ise açıkça bu farkı göstermektedir. ‘Fâtiha Üzerine Mülâhazalar’ın ilgili bölümü, daha farklı şeyler de ihtivâ etmektedir.
    “Ayrıca sofilerden bir kısmı, İB DET’İ avamın kulluk hizmeti; UBÛDİYET’i  şuur ve basiret insanlarının işi, UBÛDET ise saflar üstü safların sorumluluklarını yerine getirmeleri şeklinde tarif etmişlerdir ki, Birincisi mücahede insanının işi; İkincisi, aşılmaz zorlukları göğüsleyen civanmertlerin tavrı, Üçüncüsü de, kalb ve ruhlarının enginlikleri ile Hakka müteveccih olanların hâli olarak yorumlanabilir.
    İbadetler, irade, azim, niyet ve hulûsa göre aşağıdaki bilimlere ayrılır:
    a)Sırf Cennet arzusu ve iştiyakıyla ifa edilen ibadetler.
    b)Cehennem korkusu ve endişesi işe yerine getirilen sorumluluklar.
    c)Mehâbet, mehâfet ve muhabbet duygusuyla eda edilen vazifeler.
    d)Abd-Mâbud, Hâlık-mahluk münasebetlerinin gereği olarak temsil edilen hizmetler… Bazıları, bunlardan birincilere T CİRAN, ikcilere BENDEG N, üçüncülere S DIKAN, dördüncülere de  ŞIK N  demişlerdir.  Bu ölçüde bu tasnife ışık tutması bakımından Râbiatü’l-Adeviyyenin, ‘Yâ Rab, kurb-i cemâline yemin ederim ki, ben Sana ne Cehennem korkusuyla, ne de Cennet arzusu ve iştiyakı ile ibadet  etmedim. Ben Seni Sen olduğun için Sana ibadet ettim’ sözleri bu konuda bir ölçü gibidir.
    “Hangi şekilde olursa olsun kulluk, insanın şerefinin rengi ve ona bahşedilmiş en büyük payedir. Esasındaki sürekliliği itibarıyla, onu aşan ve onun önüne geçen fakat sürekli olmayan en büyük ilâhî  pâyelere bile bir mânada  üstünlüğü vardır ki, Allah, O Rehber-i Küll ve Muktedâ-yı Ekmel’ini (S.A.S.)  sözlerin en ekmeli içinde anarken, önce ABDÜHÛ demiş, sonra RESÛLÜHÛ  sözüyle bu mübarek cümleyi taçlandırmıştır. Aynı şekilde, O ŞEREF-İ  NEV’-İ  İNSAN  ve O  FERÎD-İ  KEVN-İ  ZAMAN’,  (S.A.S.)  miraç adı altında gökleri şereflendirmeye davet ederken, davetiyenin başına ESR  Bİ  ABDÎHİ  iltifat-bahş kaydını koymuş ve O’nun ubudiyetinin bu hususî üstünlüğüne işaret buyurmuştur. Hele bu gök yolculuğunda, mekânın lâ mekân olduğu, cânanın o mübarek cisme can olduğu ve ‘sübuhat-ı vech’  şualarının hoş-âmedî televvünüyle her yanı sardığı o muhteşem istikbalde, binbir tebcil arasında kulluğun çekilip öne alınması ve alınıp ‘Kuluna vahyetti ha vahyetti’  (Necm Suresi, /10)  denmesi mânidardır.
    “Hz. Mevlana, söz sultanlığı, zamanı aşmışlığı ve baş döndüren derinlikleriyle değil; kulluğu ile övünür, kulluğuyla coşar ve şöyle haykırır:  ‘Kul oldum, kul oldum, kul oldum!  Ben Sana hizmette iki büklüm oldum. Kullar âzad olunca şâd olur, ben Sana kul olduğumdan dolayı şâd oldum.’ 
    (M. Fethullah Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri)
    15 Temmuz’da kökten kazıma ve zulüm süreci bütün şiddetiyle başlayınca, bir KUL  olarak Hocaefendi şöyle bir değerlendirme yaptı:  “Kulluğa hiç yakışmayan ‘Bu bizim başımıza niye geldi? Bizim ne günahımız vardı?’ diyeceğimize, biz şöyle diyelim:  ‘Biz dünya çapında bir TAMİRAT  ve  İNŞAAT işinde çalışan işçiler ve ırgatlarız. Bu işin SAHİBİ,  -Paydos! İşinize son verdim!..’ dedi. Peki bu durumda bize düşen nedir? Veya bizim için yapacak bir şey var mı?  Yok…  Bu durumda ‘ Tamam bitti.’  derdik. Veya İŞ  SAHİBİ  bize, ‘BU iş tamam bundan sonra, dizayn ve tezyinat işlerinde çalışacaksınız artık’ deseydi, bize düşen ne olurdu?  Elbette gösterdiği yeni işe koyulmak, değil mi? Yani  İş  SAHİBİNE  bizim bir itiraz hakkımız olabilir mi?  Asla… Çünkü biz sadece işçi ve ırgatlarız. Mülkün Sahibi ve Mâliki, mülkün de dilediği gibi tasarruf eder.
    Efendimiz (S.A.S.)  “Ümmetimden bir tâife kıyamet kopuncaya kadar, zâhirâne, gâlibane hizmet etmeye devam edecektir.”  buyuruyor. Üstad Bediüzzaman da  Kastamonu Lâhikasında bu hadis-i şerif üzerinde duruyor, hatta tarihlerine varıncaya kadar bilgi veriyor. Bizim bir durum muhakemesi ve muhasebesi yaptıktan sonra üzerimize düşeni yerine getirdikten sonra yolumuza devam edip kaderin önümüze çıkaracağı yeni imkanları değerlendirmek en mühim işimiz olmalıdır.
    Şimdiki gelişmeler bize gösteriyor  ki, Cenab-ı Hak, yarattığı yeni imkânlarla bizi yine bu güzel işlerde istihdam buyuracak… Ne mutlu bizlere!..

    23 Kas 2023 10:55
    YAZARIN SON YAZILARI