Hicret ve Nasihat

Safvet Senih

Safvet Senih

04 Nis 2024 10:55
  • Efendimizin (S.A.S.)  hicret ve nasihat üzerine söylediği hikmet dolu aydınlatıcı hadis-i şerifleri üzerine M. Fethullah Gülen Hocaefendinin ibret verici izahları bizler için ufuk açıcı mahiyettedir:  “Sahabe-i Kiram Efendilerimizin (S.A.S.)  çoğuna, İslâma ilk girişlerinde HİCRET de şart koşulmuş, hatta içlerinde hicret etme fırsatını bulamayanlar bundan dolayı hasıl olan boşluğu ‘Acaba nasıl doldurabiliriz? endişesiyle  fevkalâde üzülmüşlerdir. Ebu Cehil’in anne bir kardeşi olan Ayyaş, bu mahzun insanlardan biridir. Evet o, Mekke Fethine kadar 20 yıllık hayatını zincirler içinde geçiren  ve Kur’an-ı Kerimin ‘MUSTAD’AFÎN  tabiri ile anlattığı (imkansız, güçsüz, çaresiz)  insanlardan biridir. (…) 
    “Nasihatın Türkçemizdeki mânasını, Farsça’dan bize geçen bir kelime ile ifade edecek dursak HAYIRHAHLIK  demek uygun olur zannediyorum. Birisi hakkında hayır düşünme, hayır isteme, onu sırat-ı müstakime, tevhide ulaştırma, gönlünü ibadet ve taat şuuruyla donatma, hizmet etme şuuru istikametine yöneltme, evet bunların hemen hepsi derecesine göre birer hayırhahlıktır.
    “Bir hadis-i şerifte belirtildiği üzere DİN  NASİHATTIR  sözü çok şûmullü bir kavramdır. Yani meseleye Allah’ın anlatılması şeklinde yaklaşırsak, O’nun Zât-ı Ulûhiyetine yaraşır yakışır şekilde anlatılması demektir. Ayrıca, O’nun anlatılıp sevdirilmesi, bu da kendi boyutları içinde ayrı bir nasihattır. Resulullah’ın (S.A.S.)  anlatılıp sevdirilmesi nasihatın ayrı bir yanıdır. 
    “Meseleye bu zaviyeden bakıldığında bütün insanların hidayetini, rüşdünü, cennete veya sırat-ı müstakime yönlendirilmesini  hedef  alarak hayırhahlık yapmak ise, büyük çapta bir nasihattır. Bundan başka, çok küçük bir bid’ati izâle ederek, bunun yerine bir sünneti ikame etme, dinin farzlarını, vaciplerini hayata hâkim kılma.. hepsi birer nasihattır. İşte bütün bu nasihatlerin elzemliği ölçüsünde, Allah katındaki kıymeti ve derinliği de artar…
    “Günümüzde, tevhid anlayışının sarsıldığı bir dönemde, Risale-i Nur mesleği olan ve hedefi sayılan ‘Allah’a iman’  hakikatini tesbit etme, onu insanların ruhuna perçinleme ve herkese kabul ettirme gibi bir nasihati de bu  kategoride bilhassa vurgulamak icap eder. Hatta böyle bir nasihat, nasihatlerin zirveleşmiş şekli ve doruk noktasıdır. 
    “Bunlardan alınacak sevaba gelince, bir sünnet ihyâ etmenin Allah katında önemi ne ise, bir sünnetin ihyasında o kadar sevap alınır. Bir farzı ihyâ edip hayata geçirmenin Allah katındaki kıymeti ne kadarsa, o farz ihyâ edildiğinde de o kadar sevap elde edilir. Ancak Allah’ı tanıttırma, kalbleri ve ruhları O’nun marifet ve muhabbetiyle tezyin edip itminana erdirme, gönüllerin zevk-i ruhaniye açılmasını sağlama..  bunlar öyle farzlar üstü farzdır ki, bunlara vesile olunduğu takdirde kazanılacak sevabın çapı ve Allah Rızasına uygunluğu da o ölçüde olacaktır. Risale-i Nur talebelerinin hizmeti Üstadları gibi  FARZLAR  ÜSTÜ  FARZLAR  ile gelen varidattır  ve onlar da işte o ölçüde, Cenab-ı Hakkın lütuflarına, inayetlerine, takdirlerine ve tebcillerine mazhar olurlar. Arkadan gelenler de durumlarını bu ölçülere göre ayarlamalıdırlar.”
    (Prizam-2)
    Üstad Hazretleri Hakikat Çekirdeklerindeki vecizelerinin  birinde gâye-i hayalden bahsediyor. Gaye-i hayal ana hedef  demektir. Bir yelkenli gemi resminin altına, ‘Eğer bu geminin bir hedefi yoksa rüzgarlarına ona bir faydası olmaz”  diye bir yazılmıştı. Demek ki, hedef çok önemli…  Onun için Üstad:  “Eğer bir gaye-i hayal olmazsa, veya hedef unutulurdu veyahut unutulmuş gibi davranılırsa, zihinler  ‘ene’ler döner gayenin etrafında dolaşırlar.” diyor. Üstad Hazretleri Prof. Dr. Ayhan Songar’ın dayısı Eşref  Edip Fergan’a  “Karşımda bir yangın var, alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım ve imanım tutuşmuş yanıyor. Ben o yangını söndürmek ve içindeki evladımı ve imanımı kurtarmak  için o tarafa koşarken ayağım birisine takılmış, ne ehemmiyeti var… Dar düşünceler…” diyor. 
    Kastamonu Lâhikasında da Hizmeti imaniye ve Kur’aniye için yazılan Risale-i Nurların, “Her bir taşı dağlar büyüklüğünde olan ve içinde İslamiyetinde bulunduğu, bin seneden beri sağından solundan darbe yemiş rahnelenmiş bir kalenin tamiri için ortaya çıktığı ifade ediliyor. Yani bizim hedefimizde insanlığa hizmet var. Bilhassa çağımızda Allah’ı inkar etmenin yaygınlaştığı, zihinlerin bulandığı bir atmosfer var. Onun için daha da önem kazanıyor. Çünkü inkâr ve inançsızlık dünya ve âhirette çok büyük sıkıntı…  İşte bizim gaye-i hayalimizde insanlık kalesinin bu müthiş yarasına merhem olmak var…

    04 Nis 2024 10:55
    YAZARIN SON YAZILARI