İnkişafa engel perdeler açılmaya başlıyor

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

19 Şub 2024 11:01
  • Üstad Bediüzzaman tâ 1911’deki Şam’daki konuşmasında bundan  123  sene önce diyor ki: İslamiyet güneşinin tutulmasına, onun inkişaf edip insanlığı aydınlatmasına mânî olan perdeler açılmaya başladılar. O engeller çekilecekler. (Kırk beş sene önce o şafağın belirtileri görüldü)
    “Evet İslâmî hakikatlerin, mâzi kıtasını (geçmiş devirleri)  tamamen istila etmesine sebep sekiz tane engel vardı. Bunlardan üç tanesi:  Ecnebilerin bilgisizliği, o zamanki gerilikleri ve taassupları idi… 
    “Bu üç mâni, eğitim ve medeniyetin güzellikleriyle kırıldı artık dağılmaya başladı.
    “Dördüncü ve beşinci mâniler: Din adamlarının yaptıkları yanlışlar ve onlara bağlı olan ecnebilerin körü körüne onları taklit etmeleri.
    “Altıncı ve yedinci mâniler: Bizdeki çeşit çeşit istibdatlar ve İslâmiyete muhalif  kötü ahlâk ve davranışlar…  Bunlar İslâmiyetin yayılmasına  engel teşkil ediyor.  Ama  inşaallah İslâmî hamiyetin feveran etmesiyle ve kötülüklerin  çirkin neticelerinin  görünmesiyle bu iki mâni de inşaallah  son  bulacak.
    “Sekizinci  mâni: Modern fenlerin ispatlamış olduğu bazı meselelerini, sanki İslâmiyete muhalif ve muarız zannetmektir…  Bu mesele maalesef Müslümanların ilimden-fenden  uzaklaşıp geri kalmalarına, ecnebilerin de İslamdan uzaklaşıp hakikatten uzak durmalarına sebep olmuştur. Mesela, her yağmur ve kar tanesinde bile onların tesbihatını şuurlu olarak temsil eden  melek vazifeli olduğu gibi, denizlerden ve karalardan ibaret olan küre-i arzda da vazifeli  hût ve sevr isminde iki temsilci ruhanî melek vardır. Maalesef  bunlar, iki dehşetli cismani bir balık ve boğa zannedilmiştir. Gerçeği bilmeyen fenciler ve ilim adamları bu yüzden İslamiyete karşı çıkmışlardır.
    “Bunlar gibi, yüzlercesi vardır ki, hakikatleri bilindikten sonra, en inatçı filozoflar da teslime mecbur oluyorlar.  Hatta Risale-i Nur, ‘Mucizat-ı Kur’aniye’  isimli Risalede, fennin iliştiği bütün âyetlerin her birinin altında bir mucizelik parıltısı bulunduğunu bu Yirmi Beşinci Söz  Risalesinde gösterip ehl-i fennin tenkit vesilesi zannettiği âyetlerin cümle ve kelimelerinde eli yetişmediği yüksek hakikatleri  ortaya çıkarıp o inatçı filozofları da kabul etmeye mecbur etmiştir. Meydandadır, isteyen bakabilir. Baksınlar da bu mâninin 45 sene önce söylenen (Emevi Camiinde söylenen)  o sözden sonra nasıl kırıldığını görsünler. 
    “Evet bazı Müslüman muhakkiklerin bu yazmış oldukları kitaplar da var. Artık bu sekizinci maninin yerle bir olacağının belirti ve işaretleri görünüyor. 
    “Evet şimdi olmasa da otuz-kırk sene sonra bu mesele hall olacaktır. Zaten şimdiden fenlerin, hakiki medeniyet ve ilimlerin  güzellikleri bütün bu engelleri darmadağın edeceklerini gösteriyor ve inşaallah yarım asır sonra bu husus gerçekleşecektir…”
    Elhamdülillah Üstad  Hazretlerinin dediği gibi bu güzelliklere bizler de şahit olduk…  1976’da liselerde öğretmenliğim sırasında Risale- Nurlardan M.  Fethullah  Gülen Hocaefendi vaaz ve sohbetlerinden bilhassa ilim ve İslam üzerine verdiği bazı konferanslardan istifade ile öğrencilerimizin sorularına cevaplar vermek ve küçük küçük derleme kitapçıklarla gerçekleri göstermek bizlere yani bütün Hizmet mensubu kardeşlerimize nasip oldu. Maalesef gerçeği bilmeyen ve tamamen materyalist bir anlayışla yetişmiş olan öğretmenler ve bilhassa   felsefe derslerine giren bazıları öğrencilerin kafalarını karıştırıyor, onlarda din bilgisi ve ahlâk dersi öğretmeni olarak bizlere soruyorlardı, bizler  de izah ediyorduk…
    Mesela felsefe hocaları,  “Çocuklar Kur’an ortaya çıktığı zaman televizyon mu?  Elektrik mi vardı?  Din artık geçmiş devirlerde kaldı!  Bırakın böyle şeyleri…”  diyordu. Biz de, Kur’an’daki fennî ve ilmi gerçeklerden…  Yani ilmî ve fennî gelişmelerle Kur’an’ın nâzil olmasından çok sonraları  keşfedilen meselelerden Mukaddes Kitabımızın nasıl bahsettiğin anlatıyor ve  inkârcılara verilecek cevapları anlatıyorduk.  Böylece öğrenciler  “Bizi kandırabilirsiniz ama bizim din dersi öğretmenlerimizle görüşün Kur’an’da  her şey  var!..”  diyorlardı. Mesela: Kâinatın ve dünyanın yuvarlaklığı, kainatın durmadan genişlediği.  Ay’ın bir ateş parçası iken soğuduğu, gök cisimlerinin ve bütün sistemlerin birer yörüngesi olduğu, dünyanın kutuplardan basık ulaştığı, yukarılara çıktıkça oksijenin azaldığı, atmosfer tabakası, rüzgârların aşılayıcı özelliği, güneşin sonu, denizlerin yanacağı atomdan da küçük  şeylerin olduğu, herşeyin çift yaratılmış olması, erkeklik ve dişilik  faktörü, anne karnında cenini saran üç karanlık parmak izleri, yüzey gerilimi  elektrik, kokuların nakli,  eşyanın nakli, oksitosin maddesi…
    Bu gerçeklerin hangi âyetlerden çıktığını izah ediyoruz. Elbette öğrenciler bu teferruatı akıllarında tutup anlatacak derecede bir bilgiye sahip olmasalar da  Kur’an’ın  her çağa hitap edecek bir güçte olduğunu anlamış oluyorlar. Bu kadarcık muhtasar bir bilgi bile öğrencilerin Kur’an’a iman ve saygısını sağlamaya yetiyordu…

    19 Şub 2024 11:01
    YAZARIN SON YAZILARI