Güzelleşir her şey Gül kesilip, Gülümsemekle

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

01 Oca 2024 12:01
  • “Tebessüm sadakadır” buyuruyor
    Güllerin Efendisi
    Evet güzelleşir herşey 
    Hep beraber gülümseyince
    Tek başına gülümseme
    Neye yarar?
    Ne olur gülümseyelim beraberce;
    Evet neye yarar? Görülmüyor mu ki
    İnsanlık el yordamıyla arar 
    Şimdilik Gül ve Gülen  gülümseyişini!..
    Hem hep özler
    Goncaların açılış gülümsemelerini 
    İçten içe Gülleşmelerini…
    Temiz gönüller arayışta 
    İşte bu güzelliği!..
    Allah’ın değişmez bir kanunu
    Ki, yoktur bir başka yolu:
    Bir şeyler gelince
    Batma kıvamına 
    Yeni Güneşler doğar 
    Onlarla nurlar yağar 
    Hep cihana…
    İşte bir misal anlayana:
    Sene bin dokuz yüz otuz sekiz
    l-i Beytten biz iz 
    İz düşümü hem de eşsiz
    Bir ucunda Anadolu’nun 
    Sessiz mi sessiz 
    Bir Gül torun
    Mühür ki; gözler ve burun
    Geliverdi  dünyaya!.
    Ama Mûnise nine
    Neler anlattı ona 
    Hâl diliyle 
    Kavl-i leyyin şivesiyle…
    Gerçi o,
    14-15 yaşlarındayken 
    Nine, yürümüştü, ruhunun ufkuna 
    Lâkin sığmaz
    Ciltlerle kitaplara
    Saf güzelliğin misali
    Tertemiz vicdanına
    O mübarek ninenin 
    Üfleyip, durduğu
    Nüvelerin ululuğu…
    Evet bu bana anne 
    Onun ruhuna doldurmuştu
    Doldurulması gerekenleri
    Baba Râmiz Hoca 
    “Cûd  bi lütfik yâ İlahî
    Yani, Yâ İlahî 
    Lütfunla bulun
    Cömert ikramlarda” 
    Deyince, 
    Munise Hanımefendinin 
    Dolardı yaşlarla etekleri!..
    Eğer bir “Allah!” denilse 
    Kendinden geçerdi
    Gelemezdi kendine 
    24 saat 
    İştâhı kesilirdi
    Yok bu tesbitlerin 
    Hiçbir mübalağası 
    Zira bunlar 
    O Mübarek Torunun müşâhedesi…
    Halbuki
    O mübarek ninenin 
    Bütün hayatını 
    İdare ederdi otuz cümle
    Sanki bilmezdi daha başka kelime!..
    Yani az bilirdi
    Dünyalık adına bileceğini 
    Evet 
    O kadarcık cümle ve kelimelerle 
    Söylerdi söyleyeceğini 
    Ama dinde imanda 
    Derin mi derindi!..
    Aşık mı aşıktı
    Kur’anî gerçeklere
    Eğer okunursa bir âyet
    Meselâ 
    Elif Lâm Mîm
    Zâlike’l-Kitab” diye
    Kendinden geçer
    Yığılırdı yere
    Uzun müddet
    Gelemezdi kendine
    Acaba o nezih vicdan 
    Ne hissederdi O’ndan
    Son deminde bile; 
    Vurmuştu elini yüzüne 
    Gözlerini de 
    Sonsuzluğa, Firdevslere
    Dikercesine; 
    “Allah!”  deyivermişti
    Bir kere 
    Ve sonra “Ölüyorum bu gece!
    Ama kalacak cenazem evde!” 
    Diye hayıflanmıştı
    Kendi kendine 
    Evet böylece
    Yürüyüp gitmişti
    Ufkuna ruhunun…
    Ama
    Doldurmuştu
    Torununun 
    Bütün güzellikleri ruhuna, vicdanına
    Torun ki, 
    Rehberi, dengesi, hem hakemi, 
    Hem de beklentisi Cihanın…
    Gelince vakt-i merhunu 
    Bilecek insanlık bunu 
    Bulacak aradığını 
    Kamaşırcasına gözler
    Alarma geçercesine özler…
    Onun işi ki
    En zoru işlerin,
    Sanki 
    Uğraşmak imkânsızlıklarla 
    Çözmek kör düğümleri
    Pas tutmuş üst üste problemleri 
    Hem problemlerin en sarmallarını.

    01 Oca 2024 12:01
    YAZARIN SON YAZILARI