Faili meçhuller soruşturmasında MİT eski Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür'ün verdiği ifade, karanlıkta çakan şimşek gibiydi. Bir pencereden dışarıya bakarken ansızın çakan şimşekle ortalığın bir an aydınlanması gibi. Ama tek pencereden ve sınırlı bir ölçüde... Kuşkusuz Eymür bildiklerinin hepsini anlatmadı. Kendisini sorumluluk altına sokacak olayları anlatırken oldukça temkinliydi. Bu da doğal bir refleks. MİT raporlarından bu yana Eymür, Mehmet Ağar ekibi aleyhinde istikrarlı olarak aynı şeyleri söyledi. Mehmet Ağar'ın "20 yıldır aynı şeyleri duyuyoruz" sözü aslında Eymür'ün tutarlılığının nişanesi. MİT'te Alman Gehlen ekolünü önce Fuat Doğu, daha sonra da Hiram Abas-Eymür çizgisi temsil etmiştir. Abas ve Eymür'ün önemli bir yönü de MİT'teki asker hâkimiyetine karşı olmaları ve sivillerin üstünlüğünü savunmalarıdır. Sönmez Köksal'dan sonra Şenkal Atasagun müsteşar olunca, Abas-Eymür ekibinden 100'ü aşkın MİT mensubunu tasfiye etti. Eymür'ün birlikte çalışmaktan her zaman gurur duyduğu ve sağ kolu olduğu Hiram Abas yaşasaydı, onun da anlatacakları belirli bir sınırı geçmeyecekti. Diğer yandan penceresinin perdelerini zerre kadar aralamayan iki kişi var. Biri Mehmet Ağar diğeri Jandarma eski Genel Komutanı Teoman Koman. Ağar'ın konuşmaları kendini savunma dairesini aşmıyor. Bir şeylerin aydınlanması gibi bir amacı yok. Hele Teoman Koman'ın ağzını bıçak açmadı. Hiram Abas-Mehmet Eymür ekibiyle asker kökenli MİT İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş ekibi arasında evvela MİT bünyesinde başlayan kapışma, zamanla yerini Eymür ve Ağar ekipleri arasındaki savaşlara bıraktı. Merhum Özal dirayetli bir inisiyatifle Hiram Abas'ı MİT'in ikinci adamı yaparak Kenan Evren'in daha doğrusu Genelkurmay'ın MİT üzerindeki nüfuzunu kırmak ve müsteşarı baypas etmeyi amaçlamıştı. Bu amacına tam olmasa da yaklaştı. Özal'ın Hiram Abas'ı MİT müsteşar yardımcısı yapmasıyla öne çıkan Abas-Eymür ekibi, Özal'dan sonra Çiller döneminde üstünlüğü Ağar ekibine kaptırdı. Çiller için güvenliğin en önde gelen ismi Mehmet Ağar'dı. Ülkücü mafya da büyük ölçüde Ağar ekibinin yanında saf tutmuştu. Pek çok karanlık vadileri aşıp bugünlere gelen Türkiye'nin, tereddütsüz ve berrak bir istikbale yürüyebilmesi için iki noktanın aydınlatılması şart. Faili meçhuller, JİTEM, Ergenekon gibi puslu dehlizlerin kriptoları büyük ölçüde bu iki noktada birikiyor. Birincisi 1993 yılı. İkincisi Susurluk süreci. Her ikisi de üzerindeki sis perdesini koruyor. Bu perde, 1. MİT raporu, 2. MİT raporu ve Kutlu Savaş'ın Susurluk raporunun gösterdiği ana arterin ve bu caddedeki önemli isimlerin analiziyle kalkabilir. 93 yılı, JİTEM faaliyetleri ve PKK-devlet ilişkileri yönüyle en kritik yıldır. Devlet içindeki PKK ve PKK içindeki devletin boy verdiği yıl. Faili meçhuller soruşturması bu iki noktayı aydınlatabilirse, tünelin sonu Ergenekon soruşturmasına çıkar. Mehmet Ağar'la yıldızları hiçbir zaman barışmayan Eymür'ün 9 sayfalık ifadesi yetersiz olsa da önemliydi. Özellikle öldürülen Tarık Ümit'in hem Ağar ekibi tarafından hem de MİT tarafından kullanıldığı görülüyor. Eymür, Tarık Ümit'in MİT tarafından kullanılışının kanuni çerçevede gerçekleştiğini belirterek, Ümit'in Ağar ekibi tarafından kullanılışının illegal olduğuna dikkat çekiyor. Eymür'e göre Tarık Ümit Ağar'ın emriyle emniyete çalışırken kendisine sahte plakalar, sahte kimlikler verilip bazı infazlarda kullanılmış. Peki, "ben MİT'e dönünce Tarık Ümit tekrar bizimle birlikte çalışmaya başladı" diyen Eymür, Ağar ekibiyle çalışırken bu kadar batağa saplanan Ümit'in tekrar MİT'te çalışmasına nasıl göz yumdu? Tarık Ümit, Hiram Abas ve Mehmet Eymür ekibinin en gözde adamıydı. Hiram Abas'ın cenaze töreninde ön saflardaydı. Sonuçta Tarık Ümit'in öldürülmesi Eymür'lü MİT ve Ağar ekibi arasında açık bir savaş sebebi sayılmış ve ekipler arası ikinci savaş başlamıştı. Eymür'ün Ağar ve ekibine yönelik söyledikleri geçmiş yıllarda çok daha kapsamlıydı ve müşahhas olaylara dayanıyordu. Şimdi verdiği bilgiler özetin özeti bile değil. Bu kadar mı?