Baştan belirteyim, teknolojiye çok ilgili değilseniz ilk bölümü atlayıp ikinci bölümle yürüyebilir, bir şey kaybetmezsiniz. Bayramın ilk günü, "iGO primo" şirketi müthiş bir güzellik yaptı. Tüm dünya için navigasyon (yol bilgisayarı) cihazları ve programları üreten bu global şirket, iPhone ve iPad için haftalar önce duyurduğu, "iGO primo app Turkey Edition" uygulamasını çıkardı. Bayram sabahı "App Store"a (Apple'ın uygulama dükkânı) konulan uygulama, öğlene kadar ücretsizdi. Öğleden sonra fiyatı saat başı 1 dolar arttı. Ertesi gün 29,99 dolarda (52,33 TL) durdu. Tatil boyunca bizzat test ettiğim ve başka profesyonellerden de dinlediğim için gönül rahatlığıyla belirtebilirim ki, özellikle Türkiye için üretilen gelmiş geçmiş en başarılı navigasyon uygulaması (piyasadaki tüm cihazlar dahil.) Google+' class='textetiket' title='Google haberleri'>Google tabanlı arama opsiyonu, üç ayda bir güncellenen kent rehberleri, rotadan kolay kolay şaşmayan ve sürekli kendini geliştiren yapısı, son derece dikkatli ve metre şaşmayan yol takibi, akıllı hafızası, müthiş perspektifi ile rakipsiz. Yalnızca iPhone ve iPad için geliştirilmiş bir uygulama olduğu için, bugün Türkiye'de sayısı 1 milyonu geçen kullanıcılar dışındaki insanları ilgilendirmiyor. Zira mevzu bu değil... ** Uzun yıllardır sorulan bir sorudur: Acaba sürücü kontrolü gerektirmeyen, kendi kendine giden arabalar ne zaman icat edilecek? 80'lerin başında Knight Rider (Kara Şimşek) dizisindeki araba KITT karakteri, adeta beyinlerimize bunu kazıdı. KITT, "Knight Industries Two Thousand"ın baş harflerinden oluşuyor. Dizide kullanılan araç (KITT) 1982 model üçüncü nesil bir Pontiac'tı. Aracı üreten şirket, 2000'li yılların teknolojisini test ediyordu. 30 yıl geçti... Bırakın 2000'leri, 2010'lar hüküm sürüyor, halen bir KITT'imiz yok! Aslında çok denemeler yapıldı. Araçlara yol haritaları yüklendi, manevra kabiliyetleri geliştirildi, her bir yanına son derece hassas sensörler eklendi, filan... Ama olmadı. Niye mi? Siz akla gelebilecek ve deneyimlenmiş her şeyi yükleseniz de... İnsanoğlunun yaptığı yollarda ve yine insanoğlunun kullandığı arabalar, kamyonlar, otobüsler içinde, öngörmediğiniz ve asla öngöremeyeceğiniz bir durumla karşılaşabiliyorsunuz. İnsan beyni, karşısına çıkan bir "kazma" yahut bir "odun" veya "angut"a anlık çözüm üretebiliyor. Programlar yüklenmiş bir "computer" ise, orada dumur oluyor. Yanlış, saçma bir çözüm üretiyor ya da kafası karışıyor, kitlenip kalıyor. Misal, kırmızı ışık yanarken "geç geç" diye işaret yapan polise aval aval bakıyor, bir gece kulübünün önünden geçerken eliyle trafiği yavaşlatan bodyguard'ları anlayamayabiliyor. Ya da ne bileyim, ters yolda dörtleri yakmış üzerine gelen bir fırsatçı karşısında buz gibi donabiliyor. ** Hazır, ters yön demişken... İlk bölümde bahsettiğim "yol bilgisayarı" ile bir sokağa girdim. 50 metre sonra karşıdan gelen araçların selektörleri ile panikledim. Meğer "tek yön"müş... Yol bilgisayarına göre, doğru yöndü. Hadi onu geçtik, sokağın girişinde uyarı levhası da yoktu. Üşenmedim, gittiğim adresten araştırdım. Meğer belediye geçen ay sokaktaki trafik yönünü değiştirmiş, haber vermeden. Yolun başına "tek yön" levhası konmuş, sonunda "girilmez" levhası ihmal edilmiş. Onun için... Bırakın yol bilgisayarını, Kara Şimşek'i, iki binli yılları... Böyle giderse... Üçüncü bin yılda da kendi kendine giden araba olmaz, olmayacak!