Bu yazarları kaçırmayın!


İhsan Dağı ne güzel söylemiş: “Bol keseden vaatlerle partisini bir Cem Uzan partisine çevirdi...” Evet, “saplantılı yazarınız” işbaşında... Bugün de Kemal Kılıçdaroğlu’na çakacak... Korkarım yarın da, yarından sonraki gün de... İlkesizlik ve eyyam siyaseti devam ettikçe, ilerleyen günlerde de... Hep çakacak! Küfürlerinizi şimdiden hazırlayın... Hayır, “Ben senden sıkıldım, yandaş olmayan tarafsız kişileri okumak istiyorum” diyorsanız, size Bekir Coşkun, Ahmet Hakan Coşkun, Yılmaz Özdil ve Mehmet Yakup Yılmaz gibi gerçekten de tarafsız, gerçekten de bağımsız yazarları öneririm. İki Coşkun’dan birini seçecekseniz, ikincisini deneyin derim. Daha coşkununu bulamazsınız... Harika Kılıçdaroğlu tevilleri yapar, CHP’de boncuk buldurur... Bağımsızlığın ve tarafsızlığın dibini bulmuştur. “Yeni statüko” dediği TBMM hükümetine çakarken, eski statükonun melanetlerini hiç görmez... Eski statükonun lök gibi yerinde durduğu ve operasyonlarına devam ettiği bilgisinden de “haberdar değilmiş gibi” davranır. Mehmet Yakup Yılmaz’ı da deneyebilirsiniz. Kendisi, 13 yaşında Marksizm’i keşfetmiştir. Adil paylaşımdan yanadır. Küçükken, filmlerde, yenileceklerini bile bile Kızılderilileri tutarmış. Ne yapsınmış, “mağdurdan ve dayak yiyenden yana olan bir tabiatı” varmış, bunu nasıl değiştirsinmiş! Diyeceksiniz ki, “Mağdurdan yana olan bir tabiatı vardı da, biz bunu niçin 28 Şubat’ta göremedik?” Demek ki iyi bakmamışsınız. Baksaydınız görürdünüz ve “Paşa Başkanı hizaya soktu” başlığını daha doğru konumlandırırdınız. Hem Marksist’tir, hem tarafsızdır. Mesela, parçalı yazdığı için, her gün üç adet Recep Tayyip Erdoğan eleştirisi kaleme almaktadır ki, şu yandaş bolluğunda böylesi bir “tarafsızlığa” rastlamak mümkün değil... Fakat, benim kendisinden bir ricam var... Bir zamanlar, aynı anda hem Posta’nın, hem Radikal’in genel yayın yönetmeniydi. Posta, “gündelik milliyetçilik” diyebileceğimiz “duygu”yu pompalayan, biraz da halk eyyamına dayalı tipik bir bulvar gazetesiydi ve kendi içinde tutarlı bir yayın anlayışına sahipti. Radikal ise, 28 Şubat sürecinde su koyverse de, özgürlükçü, devrimci, Posta tipi okurlar tarafından “ihanet terimleriyle” yargılanacak bir yayın anlayışının izini sürüyordu. Ricam şu: Bu nasıl oluyordu? Marksist, eşitlikçi, küçüklüğünden beri Kızılderilileri tutan, üstelik çok okuyan ve ilkeli bir gazeteci olan Mehmet Yakup Yılmaz bu “geçişi” nasıl sağlıyordu? Hem Radikal’e, hem Posta’ya rengini nasıl veriyordu? Bekir Coşkun ve Yılmaz Özdil tipi tarafsızlık nasıl olur, buna ilerleyen zamanlarda bakalım ve Kemal Kılıçdaroğlu’na geçelim. Kemal Bey’in son küfrü, “zübük...” Son marifeti ise, PKK’lıların yoğun tezahüratlarıyla karşılandığı Hakkâri’de verdiği “yerel özerklik” sözü... İnsanın, “Kürtlerin yerel özerkliğine bu kadar düşkündün de, hükümetin getirdiği İl İdaresi Tasarısı’na karşı neden aslanlar gibi direndin?” diyesi geliyor. Başka şeyler de diyesim var ama yerim kalmadı... Kürt demeden Kürt açılımı, Alevi demeden Alevi açılımı, AB’yi ağzına almadan AB tipi özerklik açılımı... Bu nasıl bir siyasettir Allah aşkına? “Oy gelsin de nasıl gelirse gelsin, nereden gelirse gelsin” anlayışı, nasıl bir anlayıştır? Diyorum ya, kaç yıldır siyaseti izliyorum, böylesini ne gördüm, ne duydum... “Pes” bile diyemiyorum!
<< Önceki Haber Bu yazarları kaçırmayın! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER