Bir kriz ancak bu kadar kötü yönetilebilirdi


Euro Bölgesi (Euro para birimini kullanan 17 ülke) bir yol ayrımına geldi. 2 yıldır kolaya kaçıp vakit kazanmaya çalışıyor ve bu süreçte problemlerin kendiliğinden çözülebileceğini ümit ediyorlar. Ama artık bu strateji işe yaramıyor. Çok zor kararlar vermek ve cesaretle uygulamak durumundalar. Sorunun kökeni Avrupa Birliği'nin tam bir politik ve ekonomik birlik sağlayamadan ortak para birimine geçmesine dayanıyor. Portekiz'den Almanya'ya ve Yunanistan'a kadar geniş bir yelpazede birbirlerinden çok farklı milletler ve ekonomiler Euro altında toplandı. Bu sayede farklılıkların zaman içinde giderileceği, ekonomik ve politik birlikteliğin peşi sıra geleceği ümit edildi. Ama olmadı. Euro, ekonomileri yakınlaştıracağına birbirlerinden daha da uzaklaştırdı. 2000-2010 yılları arasında birim işçilik maliyeti (yani üretilen bir birim malın işçilik maliyeti) Almanya'da yerinde sayarken küçük ülkelerde çok daha hızlı yükseldi. (Grafik 1) Yani Almanya ekonomisinin rekabet gücü bu ülkelere göre daha da arttı, daha kaliteli malları daha ucuza üretebilir hale geldi. Sanayi altyapısı zaten zayıf olan küçükler ise kaybettikleri rekabet güçlerini ekonomilerinde gayrimenkul ve bankacılık başta olmak üzere balon sektörler oluşturarak telafi etmeye çalıştılar. Bu balonları ya kamu açıkları ya da bankalarının sermaye güçlerinin çok ötesinde verdikleri kredilerle şişirdiler. Bu ülkelerin devletlerine ya da bankalarına finansman sağlayanlar da başta Euro ile bu ülkelerin rekabet gücünü ellerinden alan Almanya'nın ya da Fransa'nın bankaları oldu. Nasılsa kendi devletleri bu ülkelerin arkasında durur diye kolayca ve ucuza borç verdiler. Bugün "not indiririm" diye tehdit eden rating şirketleri her zaman olduğu gibi yıllarca karşıdan seyredip kimseyi uyarmadılar. Yunanistan'ın ratingi B'ye daha yeni indi. Global kriz, kralın ne kadar çıplak olduğunu gözler önüne serdi. Likidite kuruyunca Yunanistan, İrlanda, Portekiz gibi ülkelerin kamu sektörlerinin ve bankalarının ne kadar çok açılmış oldukları ve borçlarını ödeyemeyecek durumda oldukları görüldü. Devletler ve bankalar, vadesi gelen borçlarını ödeyebilecekleri makul maliyetli yeni borç bulamadılar. Domino taşı gibi sırayla devrildiler. Kuyruk köpeği sallarsa Bundan tam 1 yıl önce bu köşede İngilizcede çok yaygın bir deyimi kullanarak AB'de köpek kuyruğunu sallayacağına kuyruğun köpeği salladığını yazdım. Bununla AB'nin Yunanistan'ın sorununu çözemediğini ve bunun Euro'ya zarar verdiğini/vereceğini kastettim. Bir an evvel en radikal kararlarla kangren kolun kesilmesi gerekliydi. Yapılması gereken basitti. Yunanistan, geçici bir süre için Euro'dan çıkıp Drahmi'ye geri dönecekti. Kamu borcunu, örneğin birebir kurdan, Drahmi'ye çevirecek sonra da Drahmi'yi devalüe edecekti. Aynı zamanda borcunun vadesini uzatacak ve gerekirse de vade sonu değerini % 10-15 azaltacaktı (Yunan tahvillerinin çoğu Yunan kanunlarına dayalı olduğu için hukuken mümkün). Euro bazında düşen üretim maliyetleriyle rekabet gücü yeniden artacak ve zaman içinde kendini toparlayacaktı. Yani hem borç yükünü azaltacak ve ödeme gücünü artıracaktı. Devalüasyon sonrası bir kerelik enflasyonla (Drahmi) borcunu eritecekti. Elbette bu durumda Yunanistan'a borç vermiş olan bankalar Euro bazında, devalüasyon kadar bir kredi batırmış olacaktı. Ama bekleyeceklerdi. Yunanistan getirilerini ekonomik büyümeye endeksleyeceği yeni, daha uzun vadeli tahvilleri ödeyene kadar reformları hızlandırıp güven sağlayacaktı. Ekonomi büyümeye başladığında ikinci piyasada tahvillerinin değeri yükselecek ve bankalar belki de olayı zararsız atlatacaklardı. Bu süreçte bankaların muhtemel sermaye açıkları devlet garantileri ile kapatılacaktı. Politik olarak bunu halklarına kabul ettirebileceklerdi çünkü sonuçta bunlar kendi bankaları, bankalar da paralar da kendi halklarının tasarruflarıydı. Yunanistan'ı Euro dışına çıkarmak diğer benzer ülkelere de çok güzel bir mesaj olacak ve benzer duruma düşmemek için zorlayacaktı. Özetle, Euro'yu kurtaracaklardı. Göstergelerini düzelttikten sonra da Yunanistan'ı yeniden Euro'ya geri alacaklardı. Ama yürekleri yetmedi AB, bu zor kararları vermektense zamana oynamayı seçti. Uzun süre sıkıntı yok diye ısrar etti. Olayı yönetemeyip bankalarını sarsmaktan korktu. Hatta bankaları sorunsuz gösteren stres testler dizayn etti. Ama 2 yıllık Yunan tahvillerinin getirisi Euro bazında % 17'ye fırlayınca hemen Euro üyelerinin 60 milyar Euro (€) nakit ve 440 milyar € garanti verip borçlandığı bir destek fonu kurmak ve IMF'nin 250 milyar €'su ile destekleyip iflas konumuna gelenleri yüzdürmek zorunda kaldı. Avrupa Merkez Bankası (ECB) devreye girerek devlet tahvillerini teminat olarak getiren bankalara 1 yıllığına % 1 faizle borç verdi. Yetmedi, panik büyümesin diye ikinci piyasada gidip tahvilleri satın aldı. Üstelik tüm bunları ECB Başkanı Trichet, kamuoyuna "devlet tahvili almayı düşünmüyoruz" dedikten hemen sonra yaptı. Bugün ECB'nin sadece Yunanistan'a 200 milyar € riski var. Yunanistan, borcunun yarısını tıraşlarsa ECB sermayesinin % 43'ünü kaybedecek. İrlanda da benzer bir tıraşlamaya gitse sermayesi gidecek. Ama tüm bu desteklere rağmen Yunanistan'ın 2 yıllık tahvillerinin getirisi % 24'e çıktı. Çünkü destekleri kamuoyuna kabul ettirmek için bu küçük ekonomilerden çok sıkı tasarruf etmeleri istendi ama rekabet güçlerini kaybetmiş olan ekonomiler nasıl büyüyüp tasarruf yapabileceklerdi ki? Nitekim Yunanistan, İrlanda ve İspanya 2010'un tümünde, Portekiz ise son çeyreğinde hep küçüldüler. Ödeme güçleri daha da zayıfladı. Falsolarıyla ünlü ECB hiç gereği yokken bir de faiz artırıp bu ülkelerin işlerini daha da zorlaştırdı. Sonunda tilki kürkçü dükkânına geri döndü. AB bugünlerde Yunanistan'ın borçlarını nasıl yeniden yapılandırabileceğini ve Euro'dan çıkıp çıkmamasını tartışıyor. Ama arada Yunanistan'ın kamu borcunun ekonomiye oranı % 50 büyüdü. Maliyet daha da yükseldi. Toplamda kamu borcu ABD'den, Japonya'dan, İngiltere'den çok daha az olan AB, sonunda ülke bazında iflası gündeme aldı. (Grafik 2) Demek ki sorun aslında Euro Bölgesi'nin kamu borcu değil. Euro Bölgesi'nin karar almakta ve sorunlara çözüm bulmaktaki beceriksizliği. Politikacıları da faturayı ödemeye başladı bile. Şimdi Yunanistan'a neşter vurmaya çalışırken normalde sıkıntılarını kendi başına çözebilecek İspanya da devrilirse seyreyleyin gümbürtüyü (ve tabii pariteyi).
<< Önceki Haber Bir kriz ancak bu kadar kötü yönetilebilirdi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER