28 Şubat operasyonu ve Hoca'nın ardından


Bugün 28 Şubat. Postmodern darbenin yıl dönümünde 'Erbakan ve Milli Görüş Hareketi'ne yönelik 'psikolojik harekâtı' yazmak için bilgisayarın başına oturmuştum ki Erbakan'ın vefat haberi geldi. Erbakan, bir 28 Şubat yıl dönümünde yine gündem ama bu kez durum çok farklı. Türk siyasetinin son 50 yılına damga vuran Erbakan dün sabah vefat etti. Üzerine söylenebilecek çok şey var. Söylenmeyi de hak ediyordu. Ama önce yazmayı niyetlendiğim Erbakan'a yönelik psikolojik harekâta dair birkaç not düşmem lazım. Bugün geriye dönüp baktığımızda 28 Şubat'ı daha net kavrayabiliyoruz. Tıpkı AK Parti iktidarının ilk günlerinde hazırlanan Balyoz Darbe Planı gibi planlar o zaman da Erbakan'ın iktidara gelmesiyle birlikte yürürlüğe konmuş. Hrant Dink cinayetini çalışırken bu konuda çarpıcı istihbarat raporları da edinmiştim. Bir kısmını 'Bi Ermeni Var' kitabına da alıntıladım. Çünkü bugün ancak fıkra olarak anlatılabilecek olaylar o dönemde Genelkurmay tarafından 'çok gizli' istihbarat raporları olarak MİT'e ve Emniyet'e yollanmış, tedbir alınması istenmişti. Türkiye'de devlet yapılanmasını bilenler MGK üzerinden gelen bir istihbarat raporunun aynı zamanda 'emir' olduğunu, ona göre herkesin hizaya girmesi gerektiğini bilir. Nitekim 28 Şubat'ta da öyle olmuştu. Fıkraları andıran raporlardan birkaç örnek verelim ki zihniyeti daha net görelim: "Nisan 1997'de; İstanbul'da Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkarak şeriat düzenini getirmek isteyen 700 bin İBDA/C örgütü mensubu, 500 bin nurcu ve 1 milyon 200 bin çeşitli dini örgüt mensubunun bulunduğunu, Şubat 1998'de; Türkiye İsyancı Şeriat Komandoları adında bir örgütün Türkiye'de 150.000 üyesinin bulunduğunu ve örgüt üyelerinin Hizbullah örgütüne kaydolduklarını, TSK'yı saf dışı bırakarak Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkıp yerine şeriat esaslarına dayalı bir devlet kuracaklarını, Kasım 1997'de; İstanbul Şile'de ormanlık bölgedeki Üvezli, İsaköy ve Bıçkıdere köylerindeki Kur'an kurslarında yoğun irticai propaganda yapıldığını, Ümraniye, Sarıgazi ve Sultanbeyli'den toplanan kimsesiz çocukların bu köylerde militan eğitimi aldıklarını, Mart 1997'de; İstanbul'daki toptan gıda maddesi dağıtımının şer'i düzen yanlılarınca ele geçirildiğini, Şubat 1997'de; Ankara/Sincan'da İran, Libya ve Cezayirli Hizbullah mensuplarının oturduğunu, bunların ev kirasının belediye tarafından karşılandığını, belediyenin bu parayı İran'dan aldığını..." Tekrar edelim. Bu özetler 'çok gizli' ibareli resmi raporlardan. Yani fıkra filan değil. Bu anlatılanların hepsi de hayal ürünü. Ama bir dönem Türkiye, bu raporlar üzerinden yeniden dizayn edildi. Erbakan da bu operasyonun hedefiydi. Mağduriyeti tartışma götürmez. Üzerinden bu kadar zaman geçti ama hâlâ 28 Şubat Operasyonu'nu yeterince didikleyemedik. Bu konuya bir virgül koyup Erbakan'a tekrar dönersek. Merhum Erbakan Türk siyasetinin tartışmasız en renkli simalarındandı. Hem kendisi hem de yetiştirdiği talebeleri Türkiye'nin bir dönemine damga vurdu. Vurmaya da devam ediyorlar. Erbakan'ı analiz etmek, üzerine yazılar yazmak bir köşe yazısı ile olacak şey değil. Daha uzun süre konuşacağız. Çünkü Erbakan sadece siyasi bir figür değildi. Birkaç nesil Erbakan'ın fikirleriyle büyüdü. Milli Görüş geleneği iş hayatından eğitime kadar her alanda takipçilerini yetiştirdi. Avrupa'dan Ortadoğu'ya takipçileri oluştu. Hatalarıyla sevaplarıyla Erbakan bir devre damgasını vurdu. 84 yaşında aktif siyasete geri döndüğünde de çok tartışılmıştı. 15 Aralık'ta kendisiyle uzun bir sohbet yapmış ve ertesi gün 'Erbakan Fenomeni' başlıklı bir yazı kaleme almıştım. İlerlemiş yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen 3 saat boyunca aralıksız 'dava'sını anlatmıştı. Erbakan'ı orijinal kılan da bence bu noktaydı; yani siyaseti bir dava olarak görüyordu. 84 yaşında partinin başına geri dönüşü çok eleştirilmişti ama o bu hareketini bir koltuk sevdası olarak görmüyordu. Bir nevi 'Dava adamı ayakta ölür' mesajını vermek istiyordu. Yaşlılığının, sağlık sorunlarının farkındaydı. Eşi Nermin Hanım'a olan özlemini saklamıyordu. Dediğim gibi. Erbakan'ın eleştirilecek yönleri, yaptığı yanlışlar mutlaka vardır. Ama 50 yıllık mücadelesine geriye dönüp baktığımızda saygıyı hak ettiği şüphe götürmez. Allah rahmet eylesin.
<< Önceki Haber 28 Şubat operasyonu ve Hoca'nın ardından Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER