'Endişeli'ler endişe veriyor


Binnaz Toprak patentli 'endişeli modern' lafını hiç tutmadım doğrusu. Zira ne endişe gerçekçi ne de mevcut postmodern çağda modernlikleri... Basbayağı göz boyamak için üretilmiş bir laf, bir illüzyon. CHP'nin ve ulusalcıların kadim ve kronik taassubuna geçirilmiş bir peçe. Seçkinlik duygusunun kaybına verilen operatif isim. Bu laf yerine "seçkinci muhafazakârlar" veya sevdikleri kelimeyle "çağdaş laisistler" dense isabetli ve gerçekçi olacaktı. Tüm bilimsel doneler ve istatistikler 'endişeli modern'i değil 'seçkinci-ayrımcı muhafazakâr'ı gösteriyor. Modernleşme, gelişmiş toplum özelliklerinin az gelişmiş toplumlar tarafından alınmasıysa, Türkiye'nin Batı hukuk ve demokrasi standartlarına ulaşma çabaları karşısında bizimkilerin ne endişesi ne de modernlikleri söz konusudur. Kentleşme, bilimsel bilgi ve akılcılık gibi unsurların yanında demokrasi de modernleşmenin parametrelerinden birisidir. Ama bizim 'endişeli modern'lerin ağzından cumhuriyet kelimelerinin yarısı kadar demokrasi duyulmaz. Modernistler, geleneksel toplumları demokratik olmayan siyasi örgütlenmelerle suçlar. Batı toplumuna göre tarihin bu vetiresi artık son bulmalı, siyasi rejimler demokratikleşmelidir. Bizimkiler ise demokratikleşme sinyali gördü mü çığlığı basıyorlar. Yıllardır yüzü sadece kendilerine bakan otoriter cumhuriyetin demokratikleşmesini istemiyorlar. İktidar ve hayat sahalarının 'diğerleri'yle eşitlenmesini kabul edemiyorlar. Demokrasi, seçkini eşite düşürüyor neden istesinler ki? Farklı bir olgu olarak modernizm ise tarihe, kültüre ve geleneğe bir tür isyan. İvan Turgenyev'in 'Babalar ve Oğullar'ındaki Bazarov'un nihilist kalbinden esintiler vardır modernizmde. İdris Küçükömer'in çaktığı işaret fişeği de Türkiye'deki en mutaassıp ve en muhafazakâr kitlenin bu 'endişeli modern'ler olduğunu gösteriyor. Metropol Araştırma Şirketi'nin 12 Eylül referandumunda hayır oyu çıkan illerde yaptığı araştırma vahametin boyutlarını ortaya koyuyor. Araştırmaya göre Artvin ve Tunceli dışında 'endişeli modern'lerin %70'i demokrat değil. Endişelilerin %71,7'sine göre ordu laikliğin garantörü. Gerektiğinde asker yönetimi ele almalıdır diyenler %58,2. Oldukça endişe verici bir manzara değil mi bu? Endişe olarak dile getirilenler; AK Parti iktidarı (%5), dindarlaşma eğilimi (%3), laikliğin ve yaşam tarzlarının tehlikede olması. Bunlar 'endişe'nin gerçek ve gerilimli bir imaj sağlaması için öne çıkarılanlar. Hep bunları söylüyorlar. 'Endişeli'lerin %85'i yaşam tarzlarına herhangi bir müdahale ile karşılaşmadıklarını söylüyorlar. Endişe sebepleri arasında en büyük grup, yüzde 34'ü aşan oranda ekonomik tandanslı şikâyetler. Bu tablo, bu zümrenin 'endişe'lerinin gerçek olmadığını, 'endişe'nin kendi hayat sahalarını tekrar kazanabilmek için ürettikleri sosyoloji soslu bir operasyonel bakış olduğunu ortaya koyuyor. Gerçek endişelerin altında yaşanmış tecrübeler yatar. Cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkede endişeli olduğunu söyleyen seçkinci zümrenin hayat tarzına müdahale oldu mu? Sürgüne ve işkenceye uğradılar mı? Sosyal statüleri ve kimlikleri sebebiyle herhangi bir hükümet zamanında mağduriyet yaşadılar mı? Aksine yaşanmış yıllar ve tecrübeler, gerçek endişe sahiplerinin başkaları olması gerektiğini göstermiyor. %70'i demokrat olmayan bu kitleden endişelenenleri ne yapacağız? Üstelik endişelerine belge olarak gösterecekleri 5 askeri müdahale var. Yıllardır ezilenlerin sırtına saplanan altı ok'un açtığı yaralardan sızan kan ve gözyaşı var. Ergenekonlar'ı, Sarıkız, Ayışığı ve Yakamozlar'ı, Balyozlar'ı, Kafesler'i, Poyrazköyler'i, İrtica Eylem Planları'nı ne yapacağız? Ezilen hastalıktan öksürse, ezen endişelenir duyduğum isyan çığlığı mı diye. Türkiye'nin demokratikleşmesi, 'endişeli'lerin demokratikleşmesinden çok daha kolaydır.
<< Önceki Haber 'Endişeli'ler endişe veriyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER