Bayram'da basını unutmayın diye


Toplumsal hafızamızın ne kadar zayıf olduğunu düşünürken aklıma bunun sebebi geliverdi: Bizde 'müze' kurma ve ziyaret etme alışkanlığı yok... Tarih başka ülkelerden daha sık tekerrür ediyorsa bizde, sebebi budur. Meselâ doğru-düzgün bir 'Basın Müzesi' neden yoktur? İstanbul'da 'Basın Müzesi' adıyla bir mekân var; ama orada daha çok eski dizgi/baskı makinaları ile "Kimler geldi, kimler geçti?" nostaljisine yarayacak fotoğraflar sergileniyor. Bugünün ve yarının gençlerine "Türk basını" dendiğinde fikir verecek bir müzemiz yok. Sözgelimi bir köşede yurtdışından alınan kaynaklarla başka ülkelerin çıkarlarına hizmet eden gazetelerin birer nüshası sergilenebilir... "Dışarıdan alınan paralar ve başka ülkelerin çıkarlarına yayın" denildiğinde şaşıracağınızı sanmıyorum, ama yine de bir örneği buraya aktarayım: "Basiret gazetesi (1869): Gazete 1869'da kurucusu 'Basiretçi Ali Bey' tarafından çıkartılmaya başlandı. 1871'de Ali Bey imtiyaz almak için hükümete başvurdu ve 300 altınlık bir yardım aldı. Gazetede, Suphi Paşazâde, Ayetullah Bey, İsmail Efendi, Mustafa Celalettin Paşa, Lehli Hayrettin Karski, Halet Bey, Ahmet Mithat Efendi ve Ali Suavi yazı yazmıştır. Gazete küçük boyda ve 4 sayfa, haftada 5 gün çıkmaktaydı. Fiyatı 40 paraydı ve satışı 1871'de 10.000 adete yükselmişti. 1870'de Almanya–Fransa Savaşı sırasında gazetede yapılan bir toplantıda Mustafa Celâlettin Paşa'nın isteği üzerine, gazetenin Almanları tutmasına karar verildi. Savaş sonrasında da, Bismark, Ali Efendi'yi Berlin'e çağırdı. Bu gezi için Alman elçiliği kendisine 10.000 Frank vermiş ve Sadrazam Ali Paşa da 500 altın ödeme yapmıştır. Berlin'de 29 gün kalan Ali Efendi burada Bismark ile görüşmüş ve Bismark kendisine 1000 Mark ve bir baskı makinası hediye etmiştir. Bu da 'yabancı bir devletten ilk defa para alan gazete' olarak tarihimize geçmiştir." Müzede bu bilgiyle karşılaşanlar yakın tarihimizin pek çok önemli olayı sırasında Türk medyasının sicilini merak ederlerse, bir örnek olay olarak, 1 Mart (2003) tezkeresi öncesi ve sonrasında atılan manşetler ile yapılan yorumları bulabilecekleri bir köşe ayırmak gerekebilir... Aynı köşeye o dönemde ABD yönetimi tarafından yabancı medyayı beslemek üzere bütçeden ayrılmış meblâğ yazılabilir pekala. George W. Bush'un ilk dört yılında rakam 250 milyon doları bulmuştu da... Bush'a 'PR' işinde yardımcı olan Rendon Group'un başındaki John Rendon Saddam'ın Kuveyt'i işgali sonrasında ABD adına üstlendiği görevi Amerikalı askerler önünde böbürlenerek anlatmıştı, 1996 yılında... Kendisini "Ben bir bilgi savaşçısı ve algı yöneticisiyim" diye tanıtan Rendon'un şu dedikleri hatırlatma kabilinden bir köşede yer alabilir: "Hani Irak ordusu Kuveyt'ten çekildiğinde, ellerinde Amerikan bayraklarıyla sokakları dolduran yerel halkın bizim askerlerle el ele fotoğrafları bütün dünya medyasını kaplamıştı ya; yedi ay boyunca rehine tutulan o insanlar sokağa çıkma cesaretini ve Amerikan bayraklarını nereden bulmuşlardı dersiniz? Cevabı tahmin ediyorsunuzdur: Bunu sağlamak benim işimdi..." PR makinası büyükelçinin kızını da gazetecilerin karşısına 'ailesi yok edilen biri' olarak çıkartmıştı. Aynı köşede dönemin başbakanının, tek yanlı haberler ve yorumlara kızdığı bir gün sarf ettiği, "ABD'nin medyaya milyonlarca dolar akıttığı söyleniyor" cümlesi de, hem bir gazete manşetinden hem de sözlü olarak, konuklara sunulabilir. Hrant Dink'i kurban verdiğimiz süreci sergileyen, suikast sonrasında caniyi 'anlayışla karşılamak gerektiği' gerekçesiyle savunan manşetler ve yorumlar da müzede ilgiyle izlenecektir. Ali Bayramoğlu'nun önceki günkü yazısı o köşeye mutlaka konmalı. Agos gazetesinde çıkan Ersin Kalkan'la yapılmış ve Dink'in bir gazete tarafından nasıl göz göre göre bağnazların hedefi haline getirildiğine tanıklık eden röportajın yanıbaşına... 27 Mayıs'tan (1960) 28 Şubat'a (1997) uzanan süreçte hayata geçirilmiş, sonrasında niyet safhasında kalmış bütün darbelerde basının rolüne ışık tutacak malzemeler de sergilenmeli müzede. Kimler siyasetçileri çamura batmış göstererek demokratik sisteme müdahale çağrısı yaptı? Bu sayede bazılarının 1950'lerden günümüze kadar medyada ayakta nasıl kaldıklarına da ışık tutulmuş olur. Gazeteciler Cemiyeti başkanının darbe liderinin elini öperken çekilmiş fotoğrafı da mutlaka bulunmalı. Böyle bir müze için uygun bir yer var aklımda, ileride belki onu da sizinle paylaşırım. TEBRİK: Bütün okurlarımın Kurban Bayramı'nı en iyi dileklerimle kutlarım.
<< Önceki Haber Bayram'da basını unutmayın diye Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER