Ufukta seçim göründüğüne göre...


Ufukta seçim göründü. İster herhangi bir sebepten dolayı seçim tarihi öne alınsın isterse seçimler normal zamanında yapılsın durum değişmez; artık bu saatten sonra yapılan konuşmaları, tırmandırılan olayları, verilen mesajları vs. seçim havası içinde bir yere oturtmak gerekiyor. Sandığı etkilemek için yapılan hamleleri ta baştan sezemeyen, bu ülkede yaşanan bazı olaylara anlam veremez. Oysaki hemen her kritik seçim öncesinde bazı tuhaf gelişmeler yaşanır. Bu seferki seçimler tuhaf senaryoların yoğun yaşanacağı bir arenaya dönüşebilir. Mesela? Seçim arifesinde terörün tırmanması asla tesadüf değildir. Derin yapı (ki bunların içinde PKK'nın varlığı aşikâr hale gelmiştir artık) öteden beri gelen gizli iktidar ve tasallutunun devam edebilmesi için umutsuzluk ve öfke yaymaya çalışır. Tansiyon yükseldikçe insanların normal düşünmeleri, olayların perde arkasına kafa yormaları zorlaşır. Taşeron örgütleri sadece PKK'dan müteşekkil sanmak saflık olur. Tansiyon yüksekliğini yeterli bulmayanlar devreye 'radikal örgütleri' de sokabilir. Güneydoğu'ya bir de bu gözle bakmak gerekir mesela. PKK'nın eylemlerini artırması üzerine dini ya da milliyetçiliği esas aldığını düşünen örgütlere yeni roller biçilebilir. Bir dönem jandarma genel komutanlığı görevi yapmış Teoman Koman Paşa'nın, varlığını kabul etmeyip '...PKK'nın baskınlarına karşı kendini koruyan, dinî inançları kuvvetli vatandaşlar...' diye tanımladığı örgütün o vahim cinayetlerin ortaya çıkmasından sonra uzun bir sessizlik yaşadığı ancak bu örgütün son zamanlarda serpilip geliştiği biliniyor. Ayrıca şehit cenazeleri üzerinden siyaseti tanzim etmek isteyenler o yürek dağlayan törenlerde çok daha sistemli ve kışkırtıcı roller üstlenmiş durumda. Bunların hepsi, önce referandum sonra genel seçim şeklinde karşımıza çıkacak sandığa yönelik yeni düzenlemelerdir. Seçim takvimi yaklaştıkça yaşanan olayların çeşitlenmesine ve kışkırtma dozunun artırılmasına şahit olacağız. Sadece terörle test edilmeyecek demokrasimiz. Bir de siyasetin kendi iç kumpası var. Bu saatten sonra yaşanacaklara siyaset tarihimizin bazı tecrübeleri ışığında bakmak gerekir. Mesela milletvekilliği istifalarının ve parti değiştirmeye yönelik transferlerin perde arkasını iyi okumak lazım ki nelerin planlandığı daha net anlaşılabilsin. İç siyasette ayak oyunlarının sıkça yaşanacağı bir döneme giriyoruz. Siyasetin kurdu olmuş bazı kişiler kapalı kapılar arkasında ince senaryolar yazarak beklenmedik adımlar atabilir. Mesela bir zamanlar 'merkez sağ' deyip yeri göğü inletenler, bu yeni dönemde CHP'nin elini güçlendirmek için muazzam bir gayret gösterecek. 'Merkez sağdaki yapılanma'yı temsil ettiğini ya da edeceğini sandığınız kişi ve partiler bambaşka bir kurgunun içinde yer alarak sağ gösterip sol çakmayı deneyecektir. Zıt kutupları bir araya getirecek toparlayıcı unsur belli: Ulusalcı söylemler. Ülke elden gidiyor diye bağırıp çağıranlar herkesin nabzına göre şerbet verecek, kâh laiklik kullanılacak kâh yabancı düşmanlığı. Üzerinde siyaset libası bulunan bazı politikacıların (hatta bazı gazetecilerin) Ergenekon sanıklarına göstere göstere verdikleri destek kamuoyundan yardım beklentisi ya da seçmenden oy toplamak için yapılmıyor. Bazı kişi ve kurumların gönlünde yatan hâlâ askerî vesayet altında mesleklerini icra etmek. Mesela medya kadim bir insiyakla seçim sonuçlarını etkileyecek haberler, yorumlar yapmaya başlayabilir. Son mahallî seçimlerde İstanbul ve Ankara'da yapılan yayınları unutmamak gerekiyor. Eskiden bu tip haberler irtica uydurmaları ile yapılırdı. Şimdi bu tür oyunları halk yutmuyor artık. Dosya avcılığı daha revaçta. Aylarca bekletilen bazı iddialar gündeme taşınabilir. Mesela, kim iktidara ortak edilmek isteniyorsa daha sık ve daha şaşaalı bir sunumla karşımıza çıkacaktır. Bir yandan içeride ve dışarıda yürütülen yıpratılma gayretlerine diğer yandan da desteklenen kişilerin tanıtım faaliyetlerine sıkça rastlanacaktır. Halk bu bombardımandan ne kadar etkilenir? Eskisi kadar etkilenmeyeceği çok açık. Çünkü bu ülkede yaşayan herkes artık biliyor ki siyaset ne medyanın oyuncağıdır ne asker-sivil bürokrasinin... Belki de her şeye sınırları yeniden tanımlayarak başlamak gerekiyor. Başka türlü normalleşmek mümkün değil. Açıktan açığa sormalıyız 'Medya ne iş yapar?' 'Medyanın sorumluluğu nerede başlar nerede biter?' Bu sorular sadece medyanın sorumluluk alanını çizmez; aynı zamanda medya ile ilişkisi olan diğer sahaların çizgilerini de belirgin hale getirir. İç içe girmiş ve karmakarışık hale gelmiş ilişkileri birbirinden ayırmak, berrak hale getirmek hem medya için çıkış yoludur hem de medya ile doğrudan ya da dolaylı ilişki içinde olanların kendilerini aklamasına vesiledir. Daha açık söylemek gerekirse; 'Medyanın görev alanı nereye kadardır?' sorusu siyasete, sivil ve askerî bürokrasiye, yargıya yeni bir alan tarifi getirecektir. Çünkü bu alanlar tamamen birbirine girmiş, kördüğüm olmuş durumda. Normal bir demokraside sahalar bu kadar iç içe girmez; birinin tahakkümü diğerini bu kadar yok etmez. Siyaset ve medyada salı krizleri Siyasette yeni bir tarz gelişti. Üstelik medya sayesinde. Bütün siyasî partiler salı günleri grup toplantısı yapıyor. O toplantılarda siyasî parti liderleri kendi gruplarına hitap ediyor. Kendi milletvekilleri ile hasbıhâl eden liderlerin bütün konuşmaları bütün haber kanallarında canlı yayınlanıyor. Bu yüzden sabah başlayan grup toplantıları konuşmaları (bazıları buna salı vaazları diyor) neredeyse akşama kadar sürüyor. Haber kanallarına bazen diğerleri de eklenince karşımıza saatlerce devam eden demeçler çıkıyor. 'Olsun, ne mahzuru var?' denebilir. Gerçekten de bir bakıma hiçbir mahzuru yok. Lakin bir başka pencereden baktığınızda bu durumun hem siyasete hem medyaya zarar veren yanlarının olduğunu söylemek mümkün. Siyasete bakan sakıncaları şu: Her hafta yeni ve yapıcı bir siyasî mesaj geliştiremeyen siyasî parti ve lideri meseleyi sadece polemikle sürdürmek istiyor. Bu, bir zaman sonra kısır bir döngü haline geliyor ve siyaset gereksiz ve hırçın bir ağız dalaşına mahkûm oluyor. Oysa bugünkü Türkiye'de insanlar siyasetçiden laf ebeliği beklemiyor. Hırçınlığı da bu yüzden tasvip etmiyor. Üstelik bazı liderler her hafta canlı yayına çıktıkça halka yakınlaşmaktan çok halktan kopuyor, vatandaşın içine giremez hale geliyor. Sanırım 'nasıl olsa mesajımız ulaşıyor' diye düşünüyorlar. Böyle olunca Ankara dışına yılda birkaç kez ancak çıkıyorlar ve daha kötüsü ülkenin bazı bölgelerine hiç uğramıyorlar... Medyaya bakan sakıncası o kadar aşikâr ki bunun üzerine uzun uzun bir şeyler yazmaya gerek yok. Yine de kısa bir not düşelim. Meclis TV varken onun görevini deruhte ederek her hafta saatlerce canlı yayın yapmak; hatta o konuşmalar sonrasında zoraki analiz (!) ve yorumlarda (!) bulunmak, haber televizyonlarını komik duruma düşürüyor. Ayrıca, şu acı gerçeği de kabul etmek gerekiyor sanırım: Bu kadar saat demeç yayınlamak, haber kanalını dolduracak kadar haber bulunamıyor anlamına geliyor... Yenilenerek devam etmek Gazetemizin düzenlediği Tasarım Günleri bugün sona eriyor. Yarın yeni bir program başlıyor Zaman'da. Gazeteniz, her sene yüzlerce başvuruyu değerlendiriyor ve onların içinden geleceğin habercilerini seçiyor; krize rağmen, medyadaki işten çıkarmalara aldırmaksızın. Bu seneki acar muhabirlerimiz için yarın haberciliğin ilk semineri başlıyor. Yaz sonunda yapılacak seminer içinse şimdiden kollar sıvanmış durumda. Bütün haber kadromuzu kapsayacak eğitim programımız için bu sene yoğun bir çalışma yapılıyor. Sevgili Zaman okurları, burada böyle yürüyor işler. Biri bitmeden diğeri başlıyor. Geçenlerde binadan sorumlu arkadaşlarımızdan biri 'Daha Tasarım Günleri bitmeden Sektör Buluşması yapılıyor; yetişemiyoruz, organize sıkıntısı çekiyoruz' gibi laflar etti. Cevabım hazırdı: 'Hiç üzülmeyin. Binamız dolsun boşalsın ve buradaki dinamizm gazetemize yansısın.' Gerçekten de öyle oldu. Hafta içinde Bayındırlık Bakanı Mustafa Demir, inşaat sektörünün en etkin temsilcileriyle bir araya geldi. Neler konuşulduğunu gazetenizde okuyacaksınız ve göreceksiniz ki bu gazete sadece sorunları dile getirmiyor; çözüm yolları arıyor ve onları ilgili taraflarla paylaşıyor. Modern gazeteciliğin bir vazifesi de bu...
<< Önceki Haber Ufukta seçim göründüğüne göre... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER