DEVŞİRME HAYATLAR VE KILIÇDAROĞLU!


Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığı’na oturmasıyla solda yeni hareketlenmeler bir umudun habercisi gibi görünüyor. Temennim ise Kılıçdaaroğlu’nun bu fırsatı, Türkiye’nin lehine kullanabilmesidir. Ancak medyanın desteğinde oluşan bu rüzgârla vatandaş olarak, doğrusu bir hayal kırıklığı yaşamak istemiyorum. İstemekten öte Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi, Türkiye’nin tarihiyle, toplumsal kesimiyle, milletin değerleriyle, global dünyanın dinamikleriyle barıştırmasını istiyorum. *** Babamın ömrü, babamdan yana olmayan ama yanında görünen siyasetçilere methiye düşmekle geçti. Kendi adıma bu durumu anlamaya çalışırken, hayata da tutunmaya çalışan birisi olarak karşımda yine yeniden aynı mantık şimdi karşımda duruyor. Fildişi kuleden siyaset yapanlar ve benim işçim, benim köylüm, benim halkım nakaratlarıyla; bir ömür halkın masum duygularını siyaset malzemesi yapanlar, onların üzerine basa basa bugünlere geldiler. Aynı siyasetçiler, toplum mühendislerinin koltuk altlarına sıkıştırdığı değneklerle, yerel ve moral değerleri kendi ikballeri adına kullanırken, modernleşme adına halkı dünyevileştirirken –mutfak ile tuvalet arasına sıkıştırılmış, nefsi ve fiziki açlığı teşvik ederek- bir lokma ekmeğe de muhtaç ettiler. Ki hep ellerinin altında kalsınlar ve kendileri de daima direksiyonda otursunlar. Her ne kadar; ‘dün dün de kaldı, şimdi yeni şeyler söylemek lazım cancağızım’ diyen ve sorgulayan yeni bir kuşak olsa da, siyasette dünde yaşayanlar, kendi imalatlarının temsilcilerine aynı dilde mesaj göndermeye çalışıyorlar. Ne yazık ki! Yıllardır bu topraklarda, uluslar arası sistemlerin taşeronları; ucuz siyaset yoluyla ektiklerini eğitimsiz ve fakir-fukara üzerinden çabuk elde ettiler ve sonuç aldılar. Şimdi fakirlik edebiyatının ön plana çıktığı bir siyaset dilinin, yeniden Türkiye’nin gündemine girdiğini görüyorum. Ve açıkçası rahatsız oluyorum. Bu yüce millet buna mı layık diyorum. Hem de içimden bağıra bağıra! Çünkü, Mutfak ile tuvalet arasına sıkıştırılmış ve mahkum edilmiş insan denilen o yüce varlığın saf duygularını, yarım asırdan uzun zamandır hep bu yolla, fildişi kulelerinde daha uzun süre oturabilmelerinin vizesi olarak kullandılar. Bu zaviyeden ortaya çıkan yönetim ve siyaset anlayışının bugün sorgulanmasını, T.C. vatandaşlığından ziyade insanlık görevi olarak görüyorum. Enformasyon Çağı’nın bir numaralı lokomotifi medya’nın, Kılıçdaroğlu’nu ‘Gandi Kemal’ olarak öne sürmesi; insanların muhakemesinden öte onların duygularına hitap eden bir politik duruşu gündeme taşıdı. *** İşte bu duruşun nasıl olması gerektiğini Bejan Matur, CHP Genel Başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun kimliği üzerinden çok net bir şekilde kelimelere dökmüş. Matur; ‘Gandhi'nin yaşam pratiği şunu göstermişti; dünyayı değiştirmenin yolu çizgiyi iki defa geçmektir. Yeni olan 'çoğullaşmayla' mümkün çünkü. Dünyaya kendi değerlerini taşımadan, dünyadaki değerlerle buluşmadan, sadece yerellikle oluşturulan düşünce folklorun dar dünyasında kalır. Bu şiirden resme, sinemadan mimariye böyledir. Siyasette de aynı kural işler. Dünya değerleriyle buluşamayan siyasetçi, halkını dünyadan mahrum bırakır. Siyasette yeni olana işaret eden de, bu heyecan verici melezliktir. Referans alınacak bir 'ilk yer' unutulmadan tabii. Mevlânâ'nın pergel örneğini hatırlayın; ucu bir yeri referans almayan arayış, ancak savrulmak anlamına gelir. Çizgiyi ikinci defa aşabilme cesaretini gösterenler bu nedenle takdiri hak ediyor. Değişimi onlara borçluyuz çünkü.’ Diyor. Sayın Kılıçdaroğlu, bir rüzgarla bir fırsat yakalamış görünüyor. Temennim bu fırsatı, hem kendi adına hem de Türkiye adına değerlendirme inisiyatifini gösterir. Eğer Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına yaşanmış tüm mağduriyetler adına bu fırsatı iyi kullanabilirse; hem kendisi dünyada saygın bir politik duruşun simgesi olur hem de CHP’nin kitle partisine dönüşmesini kısa yoldan sağlamış olur. Bejan Matur’un; ‘devşirme olmaktan gocunmayan, içinden geldiği kültürü aslında temsil etmeyen Kılıçdaroğlu'nun Kürtlüğü ve Alevliği neden vitrinde?’ sorusunun cevabı olmaz belki ama, kendi adıma şunu söyleyebilirim. En azından sayın Kılıçdaroğlu, Türkiye’de yarım asırdır devşirilen ve yoksulluğa mahkum edilen hayatlara hayır diyebilen bir sol anlayışla; demokratik kuralların oturduğu, evrensel insani değerler ve evrensel hukuk normlarının hakim olduğu bir Türkiye için, anlamı ve faydası olacak politikalar üretir. Diğer tabirle Kılıçdaroğlu CHP’yi; dindar insanlarla, Kürtlerle, Alevilerle, yoksul kesimlerle, Avrupa Birliği ile, Batılı sol değerlerle ve dünya ekonomik sistemiyle barıştırması gerekiyor. Bu yüzden, 21. yüzyılın ortasında ve enformasyon çağında, yerel değerlerin ekseninde moral değerlerle donatılmış bir siyaset tarzını istemek ve görmek, en azından sade vatandaş olarak hakkım diye düşünüyorum. Çünkü, devşirme ve mankurtlaşmış bir hayatın siyaset dünyasında yeri olmadığı gibi, gerçek hayatda da hiçbir değeri yok.
<< Önceki Haber DEVŞİRME HAYATLAR VE KILIÇDAROĞLU! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER