Bir de Arato çıktı başımıza


Bu Arato, Amerikalı bir akademisyen... Siyaset bilimiyle iştigal ediyor. Milliyet gazetesi onu “saygın bilim adamı” diye takdim etmişti. (Bkz. Devrim Sevimay’ın röportajı...) Saygın bilim adamı Andrew Arato’nun “saygınlığı” nereden geliyor, bilmiyorum. Gelişmiş bir ülkede, ciddi bir okulda, ciddi konularda dersler verdiğine göre, mutlaka saygın bir akademisyendir. Fakat saygınlık tek başına bir şey ifade etmiyor. Saygınsınızdır ama kötü niyetlisinizdir. Huntington’dan daha saygını var mıydı? Bu saygınlık onu nerelere götürdü, bir hatırlayıverin... 11 Eylül provokasyonunun altını kazıdığınızda, onun saygın çehresiyle karşılaşıyorsunuz ve “Allah dünyamızı bu saygın akademisyenlerin bilgi birikiminden korusun” diyorsunuz. Peki, saygın akademisyen Arato da nerden çıktı durup dururken? Bunu da Doğan Medya Grubu bulup çıkardı. Kendi halinde saygın bir akademisyen olarak güzel güzel geçinip giderken, tutup bunu Türkiye’deki anayasa değişikliği konusunda konuşturdular, söylediği saçma sapan şeyleri gazetelerine manşet yaptılar. Söylediği şeylerin bir önemi yok. Baykal ne söylüyorsa, Arato da onları söylüyor. Ertuğrul Özkök, Tufan Türenç, çakma liberal Cüneyt Ülsever ne söylüyorsa, Arato da onları söylüyor. Hatta, Ruhat Mengi ne söylüyorsa, Arato da onları söylüyor. Peki, Türkiye hakkında bu kadar çok şey söyleyen Arato’nun Türkiye hakkında bilgisi var mı? Yok... (Bkz. Akif Beki’nin yazısı...) Hukukçu mu? Değil... Anayasacı mı? Değil... Şarkiyatçı mı? Değil... Bilmediği bir konuda konuşan ve Doğan Medya Grubu’nda heyecan fırtınaları estiren Arato’nun bir önemli özelliği de “anayasa değişikliği uzmanı” olması imiş. Böyle bir uzmanlık alanı var mı, bilmiyorum. Bu işten anlayanlara sordum, “yok” dediler. Nuray Mert, Arato’nun hukukçu ve anayasa uzmanı olmamasına rağmen, anayasa değişikliği konusunda ciddi otoritelerden biri sayılmasının nedenini, onun “siyasal müzakere süreçlerine ilişkin özel ilgisine ve müthiş bilgi birikimine” bağlıyor. Kendiliğinden bir “uzmanlık” sözkonusu yani... Öyle müthiş bir bilgi birikimi ki, Tufan Türenç ve Ruhat Mengi düzeyini aşamıyor. Biraz tuhaf bir uzman bu Arato... Devrim Sevimay’a, “Anayasa Mahkemesi elbette yerindelik denetimi yapabilir” diyor, yani Sabih Kanadoğlu ağzıyla konuşuyor; İsrail’e gidince, “Yanılmışım, Anayasa Mahkemesi yerindelik denetimi yapamaz” diye tornistan ediyor. Ama bu “tashih” nedense Doğan Medya Grubu’nun gazetelerinde yer bulamıyor. (Bkz. Emre Aköz’ün yazısı.) Daha tuhafını da söyleyeyim. Türkiye’deki anayasa değişikliğini dert edinen Arato hiç Türkçe bilmiyor. Türkiye’yle ilgili bir kitabı, bir makalesi, özel bir merakı yok... Ama Türkçe bilmediği halde, İngilizceye çevrilmemiş bir kitaptaki “uygun” paragrafları konuşmasının arasına serpiştirebiliyor. Böyle de saygın bir bilim adamı... Biraz yukarıda, “nerden çıktı bu Arato” demiş, suçu Devrim Sevimay’a atmıştım? Meğer onu ilk keşfeden kişi Nuray Mert’miş. Kendisinden dinleyelim: “Arato’yu 28 Aralık’ta Koç Üniversitesi’nin düzenlediği bir toplantıda izleme fırsatı bulmuştum. Çok çarpıcı şeyler söylemişti, ancak nedense, bu toplantı gazetemizde yer bulmadı ve benden başka kimse bundan söz etmedi.” Bütün Türkiye uyurken, Nuray Mert kalkıp gitmiş, adamı “yerinde” izlemiş ve köşesinde yazmış. İyi yapmış... Foyası ortaya çıkmasaymış daha da iyi olacakmış... Belki de şu yoklukta Habermas ve Weber muamelesi yapacaktık adamcağıza. Doğan Grubu’nun eline düşünce böyle oluyor... Saygınlık maygınlık kalmıyor...
<< Önceki Haber Bir de Arato çıktı başımıza Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER