Türkiye barışa hazırlanıyor

Guardian gazetesi yazarlarından Simon Tisdall soruyordu: "Türkiye barışa mı hazırlanıyor?" (28 Temmuz) Kısa cevabım şu: "Evet, Türkiye barışa hazırlanıyor..."


Bunun ilk sinyallerini geçen Kasım ayı başında çıkan "Öcalan'ın rolü" başlıklı bir yazıda kaydetmiştim: "Ankara'da bir şeyler oluyor. Genelkurmay ilk kez terörle mücadele konusunda hükümete brifing verdi. Bu brifingde Genelkurmay Başkanı'nın, PKK'ya katılımlar askeri yöntemlerle önlenemez, Kürtlerin kültürel hakları tanınmalı, kanın durması için Mesut Barzani ile dahi görüşülebilir şeklinde, daha önce askerlerden duyulmamış sözler sarf ettiği gazetelere sızdı... Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek bile, İspanya ve İngiltere'nin terörle nasıl mücadele ettiklerini inceliyoruz, dedi. İnsan yaşadıkça umudunu yitirmiyor. Acaba Ankara daha fazla gecikmeden, 30 bin insan daha ölmeden, Cemil Çiçek'e göre 1 trilyon dolar daha harcamadan Kürt sorununun çözümü için artık inisiyatif alacak mı?" (4 Kasım 2008) Türkiye'nin barışa hazırlandığının en kuvvetli sinyalleri ise, geride kalan iki haftalık tatilim sırasında görüldü. Başbakan Erdoğan, "İster Kürt sorunu, ister Kürt açılımı diyelim, bunun üzerinde bir çalışmayı başlattık..." açıklamasını yaptı. (22 Temmuz) Irak'taki Kürdistan Bölge Yönetimi'nin sözcüsü Safin Dizai, Türk medyasına şunları söyledi: "Sorunun her iki taraf için de silahla çözülme dönemi artık geride kalmalı... Siyasi sınırlar varlığını sürdürse de psikolojik, ekonomik ve kültürel sınırlar ortadan kalkmalı..." (26 Temmuz) Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Mesele, Türkiye'nin kendi sıkıntılarını, kendi problemlerini kendisinin çözme iradesidir... Önemli olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin bu ülkeye olan aidiyetini pekiştirmek, herkesi kendi ülkesinde mesut, mutlu yapmaktır" dedi. (27 Temmuz) 15 Ağustos'ta çözüm için bir "Yol Haritası" açıklayacağını söyleyen İmralı'daki PKK lideri Abdullah Öcalan avukatlarıyla son görüşmesinde şunları söylüyordu: "Ben eski ben değilim. Devlet de eski devlet değil. Geçmiş geçmişte kaldı... Sorunun şiddetle çözülemeyeceğini herkes biliyor... Çatışma, şiddet, ölüm benim mantığım değildir. Bu nedenle ben bunlardan vazgeçtim. Demokratik siyaseti ve özgürlüğü esas alıyorum." (Hürriyet, 27 Temmuz) 28 Temmuz'da Türkiye, ABD ve Irak arasında Ankara'da yapılan "üçlü mekanizma" toplantısında Irak'ın kuzeyinde konuşlanan PKK'ya karşı alınacak ortak önlemlerle ilgili kararlar alındığı bildirildi. Aynı gün DTP Diyarbakır milletvekili Aysel Tuğluk, partisine yönelik eleştirilerde bulundu; "Sorumluluklarımızı yerine getirseydik, bu ölümler olmazdı..." dedi. Nihayet 29 Temmuz günü bir basın toplantısı düzenleyen İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Kürt sorunu konusunda "alınacak tedbirlerin bir devlet politikası olarak hayata geçirilmesine büyük önem" verdiklerini, "çözüm için dünyaya örnek olacak bir Türkiye modeli" oluşturacaklarını söyledi; siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına, medyaya ve aydınlara çözüme destek olma çağrısında bulundu; atılacak somut adımların Başbakan tarafından açıklanacağını duyurdu. Genel Sekreter Yardımcısı Mesut Değer, CHP'nin bile 1989 tarihli olanı geride bırakacak bir Kürt raporu hazırladığını açıkladı. (Taraf, 31 Temmuz) Türkiye'nin barışa hazırlandığının işaretlerini en iyi Taraf'ta Yasemin Çongar (28 Temmuz) ile Zaman'da Bejan Matur (29 Temmuz) yorumladı. Evet, Türkiye barışa hazırlanıyor... Bunu gerçekleştirmek elbette kolay olmayacak, zira direnecek olanlar hâlâ az değil... Ama belki ilk kez Kürt sorununa çözümden yana olanlar, bunun karşısındakilere nazaran ağır basıyor. Neden? Esas olarak şu nedenlerle: İki tarafın militaristleri, Kürt sorununa askeri çözüm olamayacağını; Ankara, kimlik politikalarının sürdürülemez olduğunu; Iraklı Kürtler, Türkiye'ye olan ihtiyaçlarını; ABD ve AB dâhil ilgili bütün taraflar bölgede istikrarın ekonomilerin geleceği açısından hayati önemini görüyor.
<< Önceki Haber Türkiye barışa hazırlanıyor Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER