AYRIMCILIĞA İRONİK BİR CEVAP LAZIM

Hedef alınan Cumhurbaşkanı, hedef alan milletvekili olunca olay büyüyor


Türkiye gibi bir ülkenin gündemine oturmayı hak etmeyen saçmalıklar hepimizi içine alan bir medyatik olguya dönüşüyor. Düpedüz yalan olan ve daha da önemlisi ırkçılık içeren bir ifade hak edilmemiş önemle gündemimizi işgal ediyor. Oysa, biliyoruz ki böyle laflar ancak mahalle kahvelerinde konuşulur ve uçup gider. Kafayı ırklara, kökenlere, dinlere takanlara ve insanları böyle tasnif edenlere de toplum içinde nasıl muamele yapıldığı malum... Hep aynı profil Kabul etmeliyiz ki toplum içinde, aramızda düpedüz ırkçı, ayrımcı insanlar yaşıyor. Bu hastalıklı durum bazen, bir cinayete destekle, bazen miting alanlarında hesapsız bir şovenizmle, bazen de siyasi çatışma malzemesi olarak tezahür edebiliyor. Irkçılık ve ayrımcılık, hiçbir siyasi başarısı bulunmayan, kariyeri bir değer ifade etmeyen ve özellikle de söz ve fikirlerinin derinliği bulunmayan insanların mesleğidir. Bakın çoğunda aynı profili bulursunuz. Bazılarının hayatları tam da kafaya taktıkları ırkın trajedisini yansıtır; o dertten muzdariptirler. Daha fazla olmaya çalıştıkları şey değildirler çoğu kez. Yani daha vatanperver ve daha milliyetçi görünme arzusuna rağmen bazıları daha Türk de değildir... Oysa, normal, akıllı, sağlıklı kimsenin dert etmeyeceği kökeni, ırkı onlar herkesten fazla dert ederler; militanlaşırlar. Ayrımcılık ve nefret suçları yasası Evet, yer yer, zaman zaman ırkçılık ve ayrımcılık hortluyor ve hepimizin canını sıkacak kadar tartışma alanı bulabiliyor. Unutmayalım ki ülkede siyaset hala vatanperverlik / vatan hainliği ekseninde yapılıyor. Bir taraf hain ise ötekisi vatansever, bir taraf bölüyorsa ötekisi böldürmüyor veya biri satıyorsa öteki sattırmıyor!.. Merkez siyasetin dili böylesine keskin ve acımasız olunca kahvehane sohbeti de internet köşeleri de kaçınılmaz olarak aynı yolu izliyor. Tek tesellim şu... Evet, bu ülkede hala, Ergenekonlar var, kitap yaktıran kaymakamlar, ötekine nefret saçan kamu görevlileri, köşelerinde en ırkçı görüşleri normalmiş gibi yazanlar ya da İzmir vekili gibi insanlar var ama artık birer suçlu gibi toplum vicdanında yargılanıyorlar. Utandırılıyor, yalnızlaştırılıyor, istiskal ediliyorlar... 10 yıl önce söylense yanlarına kar kalan sözler bugün suratlarına çarpılıyor. Ayrımcılık, belki bitmedi, belki hala yüksek motivasyonlar bulabiliyor ama artık makul çoğunluğun nazarında bir ‘ayıp’ın adıdır. Tartıştıkça, konuştukca, önyargılar, tabular kırıldıkça daha da marjinalleşecekler ve kabil-i muhatap olmaktan çıkacaklar. Ermeni meselesinde imza atmaktan daha önemli ve daha fonksiyonel olan toplumun kendi içindeki etnik ayrımcılığı tasfiye edebilmesidir. Tam bu noktada parlamentoya da düşen bir görev var. Bir vekilin yarattığı tartışmayı hayırlı bir yola sevketmek için ‘Ayrımcılık ve nefret suçları yasası’ çıkarmalılar. Türkiye’nin böyle bir ironiye ihtiyacı var... Kınamak, ayıplamak yetmez Parlamentonun, bir parlamenterin yanlışından yola çıkarak o yanlışı yasayla suç haline getirmesi içeride ve dışarıda müthiş bir ironik gösteri olacaktır. Bir yasa çıkarılsın, kimse kimseye etnik kökeniyle üstünlük sağlayamasın, kimse kimseyi ırkı nedeniyle öldürmeye kalkmasın, kimse insanın kendi elinde olmayan bir özelliği silah olarak kullanmaya kalkmasın. Sadece etnik kökenler değil, dinler, diller, kılık kıyafetken başlayarak bütün tercihler saygı görebilsin. Evet, kınamak, yadırgamak, ayıplamak, hatta suçlamak yetmez. O suçun gereğini de yapmak lazım. Yasa çıksın ve herkes bilsin ki ayrım yapmak bir suçtur ve böylelerinin bu toplumda yeri yoktur. TAVSiYE Bu arada küçük bir tavsiye... Irkı bir üstünlük nişanı olarak görenlere de konuya sağlıklı, mantıklı yaklaşanlara da bu Pazar star Açık Görüş’te yayınlanan Prof. Dr. Niyazi Öktem’in makalesine dikkat çekmek istiyorum. Belki biraz sakinleşiriz...
<< Önceki Haber AYRIMCILIĞA İRONİK BİR CEVAP LAZIM Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER