NÜFUSUMUZ NEREYE?

TÜİK adrese dayalı nüfus sayım sonuçlarını açıkladı.


“İyi haber”, nüfus artışımızın yavaşlamış olmasıdır. 1970’lerde ve 80’lerde yüzde 2 civarında olan artış, şimdi yüzde 1.3’e inmiş. Niye iyi haber bu? Çünkü “ıssız Anadolu” 1900’lü yılların ilk yarısında kaldı. Anadolu’da bugün “15 milyon” değil, 71 milyon insan yaşıyor! Türkiye’nin artık aşırı artan nüfusa değil, dengeli artan ama iyi eğitilen, üretken çalışabilecek nüfusa ihtiyacı var. İşte “kötü haber” de bu noktada başlıyor; iyi eğitilmeyen aşırı doğurgan bir nüfus kesimi... Gelişmiş yörelerimizde doğurganlık hızla azalıyor; aileler bir iki, hadi üç çocuk yapıyor. ‘Az gelişmiş’ yörelerde ise doğurganlık eskisine göre azalsa da hâlâ yüksek; ailelerde 6-7 çocuk var. Böylece iyi eğitilemeyen, verimli çalışamayan sorunlu genç yığınlar oluşuyor. Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişme temposu bu yörelerdeki aşırı doğurganlığa yetişemiyor! Bundan birçok sorun çıkıyor; insani, sosyal ve siyasi... Yalova ve Hakkâri 2008 yılı adrese dayalı nüfus sayımına göre nüfusu en çok artan illerimizden biri Hakkâri’dir. Burada nüfus bir yılda yüzde 4.8 gibi çok yüksek bir oranda artmış! Halbuki Türkiye’de ortalama nüfus artışı 1.3’tü! Evet, Yalova’nın nüfusu Hakkâri’den de çok artmış! İstanbul ve İzmir gibi yerlerde de nüfus artışı Türkiye ortalamasının epey üstünde... Ama sebep buralarda doğurganlığın yüksek olması değil, ekonomik gelişmenin cezbettiği iç göçtür. Hakkâri de ise yüksek nüfus artışının tek sebebi, yüksek doğurganlıktır! İyi eğitim alamadığı için, “vasıflı işgücü” haline gelemiyor! Kırsal kesimde hem sermaye yokluğundan hem girişimcilik ruhunun yokluğundan dolayı “dükkân açıp” iş de kuramıyor! Şener Şen’in o muhteşem “Züğürt Ağa”sını hatırladınız mı? Toprak ağası, tarlalarını satıp para sahibi oluyor ama göçtüğü şehirde küçük bir marketi bile işletemiyor, iflas ediyor! Çünkü iş zihniyeti yok! İran ve Çin? Yeterince eğitim alamayan, iş geleneği de bulunmayan ama yüksek oranda doğurgan bir kesim... Bu dengesizlik Türkiye için çok ciddi bir sorundur: İnsani, sosyal ve siyasi! “Nüfus planlaması” ağızdan kolay çıkan, ama tatbiki çok zor bir iştir. Çok çocuk yapmayı “erkeklik” ve “iktidar” göstergesi sayan kırsal ve feodal kültür direnç gösteriyor, en azından. Yine de Çin ve İran İslam Cumhuriyeti’nin nüfus planlamasında çok başarılı olduğunu belirtmeliyim. Türkiye “zorunlu nüfus planlaması” yapamaz; bunu yapmak için diktatörlük bile yetmez, “totaliter diktatörlük” gerekir; öyle bir rejim Türkiye’nin başına akıl almaz felaketler getirir. Nüfus sürecimizi zaman içinde dengeye oturtmak için, uzun vadeli üç yol gözüküyor: Şehirleşmenin hızlanması... Çünkü şehirleşme doğurganlığı azaltıyor. Diyarbakır ilinde hane halkı sayısındaki azalma bunun kanıtıdır. Kadının bilinçlenmesi, özgürleşmesi ve ana-sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi. Gözü açılan kadın kocasının kuluçka makinesi olmak istemiyor! Ana-sağlık hizmetleri o kadına ulaşabilmelidir. Ekonomik gelişmenin, dönemsel iniş çıkışlar olsa da ortalama yüzde 6’nın altına düşmemesi! Bunun gerektirdiği siyasi ortama özen gösterilmesi...

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER