BİR GÜZEL ATLI DAHA...

Rumeli'den Türkiye'ye göçen her ailenin fertlerinde kopmuşluk ya da daha doğru deyimle 'koparılmışlık' duygusu hissedilir;


Özellikle de ilk göçmen neslinde: Hayata bir başka ülke vatandaşı olarak başlamıştır, birden bire kendini çok farklı bir coğrafyaya savrulmuş bulur... Yeni yerleştikleri ülkeyi bir değişik sahiplenir Rumeli göçmenleri... Sabahattin Zaim sekiz yaşına kadar olan hayatını bugün Makedonya sınırları içerisindeki İştip kentinde geçirmişti; sonrası her Rumeli göçmeni ailenin çocuğunun başına gelendir: İyi bir eğitim, düzenli bir meslek hayatı yanında kendini toplumsal olaylara vakfediş... Bizde 'köken' dendiğinde hep 'farklı ırk' anlaşıldığı ve 'Rumelili olmak' solgun bir motiften öte anlam taşımadığı için, toplum önderleri arasındaki göçmen ağırlığı pek fark edilmez. Yakından bakıldığında görülecektir: Prof. Sabahattin Zaim yalnızca bir bilim insanı olmamıştır; hep topluma dönük bir yüz, hep insana değer veren bir kucak, hep gelecekten umutlu olan bir göz olmuştur o. Anadolu'dan kopup gelen gençlere sahip çıkmış, uğranılan her mağduriyete, karşılaşılan her dışlanmışlığa karşı onları hep umut üzere tutmuştur. Bir de 'nesil' özelliği var tabii... Şu sıralarda yetmişli yaşlarını doldurmakta olan bir 'neslin' önderlerindendi Sabahattin Zaim. Kendilerine geldikleri yaşlarda değişmez sanılan Türkiye'nin değiştiğini kendi gözleriyle görmüş bir nesildir o ve 1950'deki “Yeter söz milletindir” çıkışıyla meydana gelen dalgalanmanın her zaman tekrarlanabileceğini içlerinde hep taşımışlardır. Aynı nesilden Turgut Özal'ı ne yaptıysa onları yapmaya motive eden de o histi işte. Sabahattin Zaim, kendinden sonra gelen nesillere, o umudu aktaran, her kıstırılmışlık hissi duyulan anda konuya olumlu tarafından yaklaşılmayı getirecek bir özellik keşfeden bir deniz feneri görevi yapmıştır. Bu tespitleri 1960'lı yıllarda başlayan tanışlığımıza dayanarak yapıyorum. Bir askeri darbe sonrasının sıkıntılarını genç bir öğretim üyesi olarak göğüsleyen Sabahattin Hoca, umutsuzluğa kapılmaya hazır kitlelere dönük bütün faaliyetlerin içindedir. Konferanslar verir, broşürler ve kitaplar çıkarır, makaleler yayınlar, dernekler kurar... Hepi topu birkaç üniversite hocası vardır 'milliyetçi – mukaddesatçı' diye bilinen çevre içerisinde; Sabahattin Zaim kendisine 'hocaların hocası' diye çok uzun yıllar sonra yakıştırılacak sıfatı daha o yıllarda kazanmıştır aslında. Başkalarından farklı olarak 'kadrocu' bir yanı vardır Sabahattin Zaim'in. İ. Ü. İktisat Fakültesi'nde kuruluştan oluşan 'özgürlükçü' hava içerisinde kendilerinde 'istikbal gördüğü' gençleri doktora yapmaya ve akademik kariyere yönlendirir. Aynı yönlendirici özelliği yurtdışında hocalık yaptığı, ya da danışman sıfatıyla resmi görevler üstlendiği dönemlerde de kendini belli edecektir. Bugünün 'muhafazakâr' kadroları içerisinde Sabahattin Zaim'le yolu kesişmemiş, fikirlerinden yararlanmamış, yardımına mazhar olmamış pek az insan vardır. Güzel bir yüz, açık bir zihin, etkileyici bir hitabet kabiliyeti, çatışmacı olmayan bir üsluptu aynı zamanda Sabahattin Zaim. Kendini başkalarının telkinlerine kapatmış sağdan ve soldan pek çok insan onun söylediklerine kulak verme ihtiyacı duyardı. Muhatabıının yaşı, mevkii, konumuna bakmaksızın bildiklerini herkesle paylaşmaktan geri kalmayan biriydi; mültefit davranırken eleştiriyi ihmal etmez, eleştirirken hakkı mutlaka gözetirdi. Bir eşi daha olmayan muhteşem özelliklere sahip bir insandı hocamız... Cenazesine katılanlar kadar katılamayan tanıdıkları da haklarını ona hiç zorlanmadan helâl ettiler; üzerimizdeki haklarını umarım o da helâl etmiştir.
<< Önceki Haber BİR GÜZEL ATLI DAHA... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER