İnsanların en hassas yönleriyle ilgili düşündüren yazı

samanyoluhaber.com yazarı Vedat Bilgiç, aşırı zayıflama istekleri ile diyet önerilerini ve uzun yaşam arzusunu köşesine taşıdı.

İnsanların en hassas yönleriyle ilgili düşündüren yazı

 "İnsanın en zor kabulleneceği şeydir ölüm, ama aynı zamanda en kaçınılmaz gerçeğidir." diyen Psikiyatrist & Psikoterapist Veda Bilgiç,  "Sonsuzluk arzusu genlerimizde var, ama gerçek şu ki bütün acıların kaynağı da bu arzu." dedi.

Sabah televizyonu açıyorum, zayıflama ve diyet önerileri karşılıyor beni. Sağlıklı beslenme ve zayıflama ürünün reklamı yapılıyor, isminin Türkçe çevirisi şu: “Sonsuza kadar”. Sonra dışarı çıkıyorum. Sahilde insanlar koşuyor. Bir şeyden kaçar gibiler. Sabahın ilk ışıklarıyla koşu parkına çıkan bu insanların kaçtığı şey nedir… Biliyorum, kaçtıkları şey enselerinde onları da kovalıyor, ölüm. Boynunda ‘yan yatmış sekiz’ işaretli kolye taşıyan kadının neye koştuğu anlaşılıyor, sonsuzluğa. Sonsuzluğa koşmak, ölümden kaçmanın diğer adı...

Uyuşturucu maddelerin öfori (haz) etkisi, zaman algısında bir sonsuzluk yanılsaması yapmasından kaynaklanıyor. Ergenlerin zamanı sonsuz algıladıkları da biliniyor.

Çocukluk çağının tam bir cennet olarak algılanmasında bu zamansızlık yani sonsuzluk yanılgısı olabilir. Zira çocuklukta anı yaşama vardır, o yüzden oyuna dalarlar çabucak. Zaten an sonsuzluğa açılan penceredir der James Mann.

Uyku ise yine zamanın dışına çıkılan, geçmişe ya da geleceğe gidilebilen bir zaman makinesidir. Uyku da ucu zamansızlığa, yani sonsuzluğa açılan bir geçit gibidir. Hayal kurmak da rüyalar da.  

Bir çocuk sahibi olmakda bazılarımız için sonsuzluk arayışının başka bir şeklidir. Belki o nedenle evlat bir imtihan aracıdır bazılarına. Sonsuzluğu evlatta yani yanlış kapıda aradığı için.

Evet, insana en iyi gelen şey ebedilik duygusu… Ölümsüz olduğu vehmini uyaran her şey insana mutluluk veriyor. Bu yüzden hepimizin ölümsüzlük çabaları… Eser ya da evlat bırakmak, sanatta ve de politikada sonsuzluk arayışları.Doğum ve ona giden aşk bu ölümlülüğün önüne geçme çabası.
Sonsuzluk arzusu genlerimizde var, ama gerçek şu ki bütün acıların kaynağı da bu arzu. İşte cennetten kovulmamızın ipucu:“Derken, şeytan ona şöyle diyerek vesvese verdi: "Ey Âdem! Sana, sonsuzluk ağacıyla eskimez, çökmez mülk ve saltanatı göstereyim mi?(taha-120)"

İnsanın en zor kabulleneceği şeydir ölüm, ama aynı zamanda en kaçınılmaz gerçeğidir. O yüzden kendini avutması gerekmektedir vakit gelene kadar. İdam sırasını bekleyen mahkûmun durumu gibidir yaşamak. 

Sonsuzluk arzusuyla mülkiyet tutkusunun yakın bir ilişkisi var gibi gelir bana. Güzel bir boğaz manzarası görse insan hemen içinden “buradan bir arsa alabilsem ne güzel olur” diye geçirir. Hemen kök salmak, yerleşmek ve mülkiyet sayesinde bir çeşit ebedilik tatmak ister ruhu. Planlar yapmaya, para biriktirmeye, tutumlu olamadığı, parasal yatırımını iyi sağlayamadığı yönünde vehimler içini kaplar, hayatı zehir olur. Azıcık huzuru varsa o da kaçar. 

Ölümle yüzleşebilmek onu da hesaba katarak yaşamak hayatı kolaylaştıracaktır. Satın almayı hedeflediği ve bu yolda uzun bir gayrete giriştiği mülklerin maddi manevi yüklerini sırtından atan insan bence daha özgürdür. Mülk ruha yüktür, ayağına dolanan bir bağdır onun.Ahireti kurtaran şey aslında bugünümüzü de kurtarır. Ama biz bunu pek anlayamayız. Yaşamın anlamını bulmak zordur belki ama ölümün anlamını bulmaktır esas zor olan. 

Sonsuzluk yanılgısı kısmen bir gaflet uykusuna yatırsa da bizi, bu uykudan sık sık uyandıran olaylar yakamızı bırakmaz. Mülkiyet ve sahip olmanın yalancı sarhoşluğundan ayıkınca huzursuzluk başlar. Sahipleneceği şeyleri iyi seçmeli insan.Şairin şiirinde bahsettiği gibi:
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen / Gökyüzünü sahipleneceksin / Güneşi, ayı, yıldızları…?

Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.?“O benim.” diyeceksin.?
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin…?Mesela gökkuşağı senin olacak.*

Bu hayatta sonsuzluk yanılgısı hazzın olduğu gibi acının da kaynağı. Hayatı sonsuz gibi algılamamız acımızı sonsuzlaştırıyor çünkü. Rüyada olduğunu bilen insan rüyanın dehşetinden fazla etkilenmez. Rüyada olduğunu bilmeyenlerin acısı kat kat fazlalaşır. İşte bunun gibi bu dünyanın acıları sonsuzluk yanılgısıyla şişiyor. 

Zavallı ölümlü insan işte, evde, sosyal hayatta, siyasette beyhude bir ölümsüzlük peşinde koşuyor. Acaba şeytanın vesvesesine mi inandık. Ebedilik ağacına mı tutunduk.

<< Önceki Haber İnsanların en hassas yönleriyle ilgili düşündüren yazı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER