Vize davasında doğrular ve yanlışlar

Fethullah Gülen'in ABD'deki vize statüsüyle ilgili bazı haberler kafaları karıştırdı.

Vize davasında doğrular ve yanlışlar

Çünkü haberler -kasıtlı ya da kasıtsız olarak- birçok tercüme ve yorum hatasıyla dolu. Mahkemeye intikal eden ve kamuoyunun erişimine de açık olan bilgi ve belgelerdeki kısa bir inceleme, bu gerçeği ortaya koyuyor. FETHULLAH GÜLEN'İN AVUKATI KONUYLA İLGİLİ BİR AÇIKLAMA YAPTI Bazı yayın organlarında yer alan bilgilerin aksine, Gülen'in yeşilkart (greencard) olarak da adlandırılan daimi oturum için yaptığı başvuru süreci olumsuz sonuçlanmış değil. Hukuki kaynaklar, Gülen'in ABD'de kanunsuz ikamet durumuna düşmediğini, ülkeyi terk etmek mecburiyetinde olmadığını kaydediyor. Olayın aslı şu: Gülen daimi oturum başvurusunu güçlendirme çerçevesinde, eğitim alanında 'fevkalade' nitelikte işler yapmış yabancı şahsiyetlere verilen bir hukuki statüyü talep etmiş. Ancak başvurusu, yetkili kurum ABD Göçmenlik Bürosu'nca (USCIS) reddedilmiş. Bunun üzerine Gülen de ABD'deki avukatı aracılığıyla Göçmenlik Bürosu'nu ve bağlı bulunduğu İç Güvenlik Bakanlığı'nı dava etmiş. Devam eden bu hukuki süreç, bazı basın organlarının yayınları yüzünden kamuoyunda sanki Amerika'da Gülen'e karşı savcılık tarafından bir iddianame yazılmış, dava açılmış ve Gülen de bu davayı kaybetmiş gibi anlaşıldı. Halbuki durum tam tersi. Davacı olan Gülen, dava edilen ise Amerikan hükümeti. Mahkemeye bakan Pensilvanya eyaleti Doğu Bölgesi hakimlerinden Stewart Dalzell, taraflardan pozisyonlarını kendisine özetle bildirmelerini istemiş. Gülen'in avukatı Ronald Klasko ile Göçmenlik Bürosu'nun avukatları, bu çerçevede hakime sunumlar yapmış. Bazı gazetelere adları savcı sıfatıyla yansıyan Patrick L. Meehan ve Mary Catherine Frye savcı değil, ABD Göçmenlik Bürosu'nun avukatları. Göçmenlik Bürosu avukatları, mahkeme kayıtlarında, Gülen'in talebini reddetme gerekçelerini açıklıyor ve hükümet olarak bir hukuki hata işlemediklerini öne sürüyor. Gülen'in eğitim konusunda ulusal ve uluslararası alanda 'fevkalade kabiliyet'ini ispatlayacak yeterli delil sunamadığını iddia ediyorlar. Göçmenlik Bürosu, Gülen'in 'Türkiye ve başka yerlerde okullar açılmasını teşvik ederek eğitim alanında katkılarda bulunduğu'nu kabul ediyor. Ancak ilgili vize kanununun gerektirdiği gibi 'eğitim alanının en tepesine yükselmiş bir uzman' olmadığı argümanını yapıyor. Göçmenlik Bürosu'nca mahkemeye 18 Haziran'da yapılan yazılı sunumda, Gülen'in eğitim alanındaki çalışmalarına ilişkin akademik konferanslar düzenlendiği görüşünü çürütmek amacıyla, bu konferansların bazılarında sunulan tebliğlerin konuları da mercek altına alınıyor ve akademik kaliteleri sorgulanıyor. Bu bağlamda verilen örneklerden biri, Helen Rose Ebaugh ile Doğan Koç tarafından Londra'da Gülen hareketine ilişkin bir konferansta sunulan tebliğ. Yazarların Gülen hareketinin maddi kaynaklarını inceleme iddiasında bulunduğu, ancak sistematik bir çalışma ortaya koyamadıkları belirtiliyor. Göçmenlik Bürosu avukatları, yazarları Ankara'da 12 işadamıyla yaptıkları mülakatlara dayanarak 'yıllık gelirlerinin yüzde 10 ile 70'ini Gülen hareketine bağışladıkları' gibi tespitlerini somut olarak delillendirememekle eleştiriyor. Halbuki Türk basınında çıkan bazı haber ve yorumlar, olayı sanki Amerikan mahkemesi Gülen hareketinin maddi kaynaklarını sorguluyormuş havasında yansıtmıştı. Aynı akademik tebliğde geçen şu ifadeler de yanlış izlenim oluşturularak medyaya yansıdı: 'Bu projeler büyük miktarda paralar gerektirdiğinden, zaman zaman insanlar hareketin Türk devleti dahil farklı devletlerle, özellikle Suudi Arabistan ve/veya İran'la bağlantılı olması ihtimalini gündeme getiriyor. Projelerin arkasında Amerikan CIA'inin olduğu kuşkuları dahi var.' Söz konusu iddiaların Amerikan makamlarına ait olmadığı, bir alıntıda geçtiği, bunu yazan akademisyenlerin dahi tasdik etmediği, sadece tarafsız şekilde bu tür iddiaları dillendirdikleri görülüyor. Bu tür hukuki süreçlerde gelenek olduğu üzere, Gülen konusunda ilgili makamlara uzman görüşü sunan yerli ve yabancı birçok isim de Türk basınında yer aldı. Bunlardan özellikle Graham Fuller çok öne çıkarıldı. Fuller'in eski bir CIA mensubu olması, bazılarınca Gülen'i CIA'in desteklemesinin deliliymiş gibi yansıtıldı. Fuller'in İslam dünyası ve Türkiye konusunda dünyanın en yetkin araştırmacı-yazarlarından biri olduğu ise pek dillendirilmedi. Savunma makamı, yani ABD Göçmenlik Bürosu, Gülen'in mahkemeye eğitim alanında tek bir kitap ya da makale dahi sunamadığı iddiasında da bulunuyor. Davacı Gülen'in avukatları ise hakime eğitim konulu eserlerin listesini sunuyor. Kısacası ortada karşılıklı argümanlarla ve delillerle sürüp giden bir hukuki tartışma var. Tüm detayları ve Türk basınındaki tüm yanlışların doğrularını bir gazete yazısına sığdırmak mümkün değil. Gülen'in nihai vize statüsü, tarafların sunumlarını inceleyecek Amerikalı hakimin kararıyla belirlenecek. ALİ H. ASLAN - WASHINGTON
<< Önceki Haber Vize davasında doğrular ve yanlışlar Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER