Meyve veren canlı kalır

Safvet Senih

Safvet Senih

11 Oca 2023 10:31
  • Kampa,  M. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ziyaretine Edirne’den bir misafir gelmişti. “Hocam 60 sene önce bize Edirne’de söylediğiniz sözlerin tahakkuk ettiğini görüyorum” dedi.

    * * *

    İnsan meyve veriyorsa canlıdır. Faaliyette, harekette, hayatiyet ve bereket, hatta lezzet vardır. Bize düşen, her şeyi Allah’tan dua ile inayetiyle gerçekleştirmesini istemektir. Akmayan durgun sular bile kokar ve zamanla, solucan yuvası olur. Solucanlar üredikçe, oralar çürür. Etrafa çürük kokusu yürür.

    * * *

    Hitlerin zulmüne maruz kalan yaşlı Victor Bey diyor ki: “Toplama kamplarında” ümitsizliğe kapılan gençlerin çoğu ölüp gittiler. Yaşlı tecrübeli ümitliler, her şeye rağmen direnç gösterdi ve yaşadılar. Gördüm ki, diğerkâmlar ve iyimserler uzun ömürlülüğe namzetler…

    * * *

    Malum, teklif-i mâ lâ yutak ile yani yapamayacağımız, kaldıramayacağımız şeylerle Cenab-ı Hak bizleri mükellef tutmuyor. Onun için bizim başa çıkamayacağımız ve çözemeyeceğimiz problemlerle uğraşmamamız lâzımdır,  kaldıramayacağımız işlerin altına girmekle, fiyasko, bozgun ve ümitsizlik yaşamaya gerek yok…  Detaylarla boğuşurken, mühim işlerin ortada kalacağını unutmayalım… Üstad Hazretleri muhali talep etmek kendine zarar vermektir diyor.

    * * *

    İbn-i Arabî  Hazretleri Tedbîrât-ı İlahiye isimli kitabında (özetle) şöyle diyor: Nasıl ki, hükümdarların hazinelerinde altın, gümüş vs. bulunur. İlahî hazinelerde ise,  çok zengin cevherler bulunur:
    1-Siyah renkli ve görenleri hayrette bırakan Hacer-i Beht vardır. Süveyda ve lâtife-i ahfâ da denilir. Murakabe ve zikir ile zâhir olur.
    2-Yeşil zümrütün mukâbili Lâtîfe-i Sır (kuvve-i müzekkire) vardır. Buna sahip olan kimse, İblis’in  hilelerine mâni olur.
    3-Kırmızı yakutun mukabili Lâtife-i Ruh’tur… Bu mertebeyi elde eden İlahî ilimlere mazhar olur.
    4-Mavi Yakut’un mukabili Lâtife-i Hafî’dir. Nefsin Râzıye mertebesidir.
    5-Sarı Yakut, Lâtife-i Nefs  mukabilidir. Bunu elde edende, “Amelleri yaratan  Hak’tır, sırrı zâhir olur…
    6-Hacer-i Mükerrem, lâtife-i Ahfa’nın mukabilidir. Nefs-i Sâfiye makamıdır.
    7- Eskilerin iksir dedikleri ve bununla altın ve gümüşü âdî madenlerden elde ettikleri gibi Kibrît-i Ahmer  denilen, Nefs-i Kâmile erbabı da, âsî insanların itaatkâr olmasını, kâfirlerin de mümin olmalarını Allah’ın izni ve inayeti ile sağlarlar.” Aslında bu hususları ayan-beyan ve en doğru şekilde “Kalbin Zümrüt Tepeleri”nde  Hocaefendi izah etmektedir. Yani,  bir bilgi olarak arzetmek istedim sadece…

    * * *

    “Önce yoldaş, sonra yol”  denildiği gibi bilhassa Avrupa’da bulunan insanımızın başarılı işlerde yol alabilmesi için AB ile ortak hizmetler yapması lâzım. ‘Yeni Avrupalılar’ olarak girişimcilik temeliyle yol alınması gerekiyor. Bunun için de önce emniyet, sonra ehliyet gerekir. Emniyetten maksat şeffafiyettir. Yani bulunduğumuz ülkelerin kanunlarına uygun hareket etmemiz icap etmektedir.

    * * *

    Bazılarının “Evlat dediğin taşkın bir nehirdir; ne içilir, ne de geçilir” sözlerine mukabil, rehberlik usulleriyle çok güzel neticeler alındığını, bundan sonra da alınabileceğini hatırdan uzak tutmayalım. Dertlenme, ağrı ve sancı çekme fikirleri ve düşünceleri doğurgan yapar ve insanları üretken hale getirir. Merhum Ali Ulvi Kurucu Ağabeyimizin dediği gibi İnşaallah “Ateşler içinde yanmayan nesiller ve gençler”  böyle sancıların öğrettikleriyle yetiştirilecektir.


    Bütün dertleri dünya olanlar, geliştirilen kitleler psikolojisi bilgileriyle  “Duyguları yönetenler dünyayı yönetir” neşveleriyle ve hep kullandıkları algı  operasyonları ile zulümlerine devam etseler bile, hadis-i şeriflerin ifadesiyle imtihan gereği küfür ve inkâr devam etse bile zulüm devam etmez… Halk deyimi ile “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz.”


    Biz algılarla değil, Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyas gerçekleriyle yolumuza devam etmeliyiz;  bizden beklenen de budur…  Neredeyse 60 senedir, oluşumuna şâhit olduğumuz bu Hizmet’in temeli de, karkası da işte bu dört edille-i şer’iye üzerine kurulmuştur. Her şeyi sağlamdır, genetiği sapasağlamdır. Biz, kendimizin bir insan ve noksan olduğumuzun şuuru ile her zaman istişare ve meşveretle hareket etme mecburiyetimizi iyice içimize yerleştirmek zorundayız. Efendimiz (S.A.S.) de “İstişare eden, haybet ve hüsrana düşmez.” buyuruyor. Tek başına istişaresiz hareket eden dâhilerden olmaktansa, sıradan insanlar olarak hep istişarenin isabet ve bereketinden istifa edenler olmayı tercih etmeliyiz. Bu gerçeği unutan nefislerimizi de her zaman alarm verir derecede ikaz etmekten geri durmamalıyız. 

    11 Oca 2023 10:31
    YAZARIN SON YAZILARI