Güzel ve büyük bir resim tablosunda sadece ağaçların ve eşyaların gölgelerine bakanlar ve o gölge noktalara odaklanıp duranlar, tabloya küllî / toptan bir nazarla bakamayanlar; onu çirkin bulabilirler. Bu yanılmanın sebebi, bütüncül bir bakışa sahip olmamalarıdır.
Bir gün bir denizde batan gemiden kurtulan tek kişi güzel bir adaya düşer ve uğraşıp güzel bir çardak hem de oldukça koruyucu bir barınak kurar. Bereketli denizden balık tutarak geçimini sürdürür gider. Günler geçer ise de ne bir tekne, ne bir yat, ne de bir gemi uğrar bu kuytu adaya…
Gel zaman, git zaman, balıklarla hayatını devam ettiren bu kazazede bir gün yine balık tutmaya gider, bir bakar ki, çardağı, barınağı ateş almış dumanları göklere ağmış, yanıp durmakta… Koşar gelir ama ancak kızgın küllerine ulaşır. Başlar kendi kendine sitemlere… Bunlar yetmezmiş gibi bir de kaldırır kafasını göklere, hâşâ Yüce Yaradan’a söylenmeyecek sözler ve sistemlerde bulunur… Üzgün bir şekilde bir kenarda somurtup dururken bir de bakar ki, adaya bir gemi yanaşmaktadır. Hemen yanlarına koşar… “Bu gözlerden saklı adaya nasıl oldu da uğrama ihtiyacını duydunuz” diye gemiden inenlere sorar. Onlar da “Uzaktan bir duman, bir ateş gördük. İmdat için yakıldığını tahmin ederek hemen bu tarafa yöneldik.” diye cevap verirler!..
Cihan sulhunun temsilcileri, muhabbet fedaileri, insanî evrensel değerler denilen ve esasen kaynağını, gıdasını semavî gerçeklerden olan güzellikleri dünyaya yaymak için yola çıktıkları halde, eğitim dalında gerçekten büyük emekler ve büyük gayretler sarf ettikleri halde, pek dikkatleri çekmiyor ve insanlar üzerinde beklenilen ciddi alakalar uyandırmıyorlardı. Hatta bazılarınca, bir siyasî anlayışın arka bahçesi gibi de görünebiliyordu.
Her ne kadar meselenin böyle olmadığı ifade edilse de gönüllerde tam mâkes bulmuyordu. Her zaman zihinlerde bir soru işareti kalıyordu. Ama 17-25 Aralık olayları bazı şeyleri netleştirmeye başladı. Artarak devam eden zulümler, başta Hitler ve benzeri kimselerin nefreti körükleme, bir kısım insanları itibarsızlaştırma hatta şeytanlaştırma metodlarının hepsinin kullanılması, insanlara çok önemli şeyleri hatırlattı!... Mağduriyet ve mazlumiyetler vicdanları tahrik etti… En mühimi de atılan iftiralar ile bunlara maruz kalan masumların tavırları, yaşayışları arasındaki tezat bütün gerçekleri gün yüzüne çıkardı, zalimleri ve gaddarları da açık-seçik ortaya koydu… Ayrıca gadre ve zulme uğrayan bu insanlar ne yapıyorlar ve ne düşünüyorlar diye güçlü meraklar uyandı. Bu evrensel merak, öğrenme hissini hareketlendirdi. Çünkü Bediüzzaman Hazretlerinin deyimi ile MERAK İLMİN HOCASIDIR…
Şimdi işte böyle bir şerden Cenab-ı Hak çok muazzam ve muhteşem bir hayır yaratmış olduğunu gösterdi… Vicdanlarımıza duyurdu, akıllarımızı da doyurdu…