“Cımbızlama Mühendisliği” ve Diyanet’in Fethullah Gülen raporu-3

Dr. Ergün Çapan

Dr. Ergün Çapan

12 Şub 2021 14:50
  • Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in bir insanın görüşlerinin, cımbızlama mühendisliği ile ele alınarak tekfîr ve tadlîl edilmemesi  gerektiği yönündeki söylemiyle, kendilerinin  başkanlığı döneminde Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında hazırlattığı “Kendi dilinden F…”  isimli raporda takip ettikleri  eylemi, bir örnek üzerinden maddeler halinde analiz etmeye çalıştığımız yazı dizisini bu son bölüm ile noktalayacağız. 

    5.Gülen, tecsim-teşbih konusunda Ehl-i Sünnet ulemasıyla aynı yaklaşıma sahiptir ve Allah’a hakiki manada el, ayak, göz gibi uzuvlar nispet etmenin dalalet olduğunu eserlerinde gayet net ifade etmektedir: “Bir kısım Müşebbihe ve Mücessime, biraz da bu sıfatları inkâr etme durumuna düşmemek için –hâşâ– Zât-ı Ulûhiyet’i de tıpkı insanlar gibi eli-ayağı, gözü-kulağı olan, inen-çıkan, koşan, yaklaşan, sevinen-gülen ilâ âhir… bir varlık olarak tasavvur etmiş ve fikren dalâlete sürüklenmişlerdir.” (Gülen, Kalbin Zümrüt Tepeleri, 4/148) 
    Gülen’in bütün eserlerini inceleyerek bu raporu hazırladıklarını öne sürenlerin, onun teşbih ve tecsim konusunda Ehl-i Sünnet ulemasıyla aynı yaklaşıma sahip olduğunu görmüş olmaları gerekirdi. Ne yazık ki tam tersini iddia ederek ona “müşebbihe” ve mücessime yaftası yapıştırmaktan çekinmemişlerdir. Bu yapılan şeyi ne ilmi yaklaşımla ne de iyi niyetle telif etmek mümkündür. 

    6. Gülen, Allah’ın zaman ve mekandan münezzeh olduğunu eserlerinde pek  çok yerde açık ve net bir şekilde ifade etmiştir. Mesela; “Allah, zamandan, mekândan, hayyizden müberra ve mukaddestir. O’na bir yer takdir edildiğinde tecsim ve teşbihe girilmiş ve O (celle celâluhu), mahlûkata benzetilmiş olur.” (Gülen, Fethullah, (2014) Kendi Ruhumuzu Ararken, Nil yay., İzmir, s. 262)
    “Varlık ve eşya kat’iyen O değildir. Cevher-araz, sıfat hususiyet her şey O’ndandır ve O’nun kayyûmiyetiyle kâim ve daimdir. Ne var ki, ne her şeyin O’ndan olmasında ne de O’nunla daim ve kâim bulunmasında bir “hâlliyet” ve “mahalliyet” söz konusu değildir.” (Gülen, Fethullah, (2012) Kalbin Zümrüt Tepeleri, Nil yay., İzmir, 4/119, 70, 78, 210, 121; 2/93, 300). 
    Yine bu konuda Gülen, Ibrahim Hakkı Hazretleri’nin Allah’ın teşbih ve tecsimden, zaman ve mekandan münezzeh olduğunu bildiren aşağıdaki  manzum ifadelerini eserlerinde pek çok yerde zikrederek kendisinin de bu çizgide bir inanca sahip olduğunu ortaya koymuştur:
    “Bulunmaz Rabbimin zıddı ve niddi, misli âlemde,
    Ve suretten münezzehtir, mukaddestir Teâlallah.
    Şerîki yok, berîdir doğmadan doğurmadan ancak,
    Ehaddir, küfvü yok, ‘İhlâs’ içinde zikreder Allah.
    Ne cism u ne arazdır, ne mütehayyiz ne cevherdir
    Yemez, içmez, zaman geçmez berîdir cümleden Allah.
    Tebeddülden, tagayyürden, dahi elvân u eşkâlden,
    Muhakkak ol müberrâdır budur selbî sıfâtullah.
    Ne göklerde ne yerlerde, ne sağ u sol ne ön ardda,
    Cihetlerden münezzehtir ki hiç olmaz mekânullah.”
     (http://www.herkul.org/bamteli/elest-bezmi-ahde-vefa-ve-hak-la-munasebet/; Fatiha Üzerine Mülahazalar, s. 94; Asrın Getirdiği Tereddütler, 1/40; Bir İ’caz Hecelemesi, s. 365; Kendi İklimimiz, s. 155; İkindi Yağmurları, s. 335; Sohbet Atmosferi, s. 236; Ümit ve Korku, Hisar Camii, İzmir 22 Temmuz, 1990. (15.06- 15.34)
    Görüldüğü üzere Diyanet raporunda Gülen’in pek çok yerde Allah’ın teşbih, tecsim, zaman ve mekandan münezzeh olduğunu bildiren ifadeleri görmezlikten gelinerek cımbızlama mühendisliği yapılmıştır. Aslında raporda yapılan şey, Cenab-ı Allah’ı ta’zim, tenzih ve her türlü teşbih ve tecsimden uzak durmada Fethullah Gülen Hocaefendi kadar hassasiyet gösteren çok az insan olmasına rağmen onu, en hassas ve en duyarlı olduğu bir konuda, tam tersi bir iddia ile itham etmektir. 
      7.  Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Ehl-i Sünnet çizgisinde bir inanç, aksiyon ve hizmet anlayışına sahip olduğuna pek çok İslam âlimi tarafından şâhitlik yapılmış ve akademik çalışmalarla da bu durum ilmî olarak ortaya konmuştur. 
    Küresel ölçekte tanınan F. Gülen Hocaefendi’nin sahih İslam inancına sahip olduğuna dair pek çok İslam âlimin  şahitlik yaptığı bilinmektedir. Bu çerçevede iki tane örnek vermemiz kanaatimce yeterli olacaktır.
    İslam aleminin son dönem en önde gelen mütefekkirlerinden merhum Prof. Dr. Muhammed Imara’nın  Gülen hakkındaki değerlendirmesi şu şekildedir:  “Allame Üstad Fethullah Gülen, aklın hikmeti ile kalbin basiretini bir araya getiren İslam Medeniyeti’nin en güzel meyvelerinden birisidir. Kur’an, onun fikir ve hayatını formüle eden rehberdir. (https://hiragate.com/  ).

     Benzer bir şehadeti ise yine günümüzde yaşamış ve İslamî ilimlerde zirveyi tutan âlimlerden şehit Prof. Dr. Saîd Ramazan el-Bûtî’de görüyoruz: “Üstad Fethullah Gülen,
     Bediüzzaman çizgisinde bir âlimdir. İslam Dini’ne yaptığı hizmetlerden ötürü kendisini tebrik ediyorum.” (https://www.youtube.com/watch?v=OmbFf-gYjyU).
    Diyanet’in hazırladığı bahsi geçen rapordaki ithamlar ile ilgili olarak görüşlerini bildiren alimlerden de - yazının sınırlarını zorlamamak için-sadece  bir-kaç tanesini zikrediyoruz.

    Prof. Dr. Fethî el-Hicazî (Ezher Üniversitesi, Mısır)  Diyanet İşleri Başkanlığını’nın Gülen aleyhine hazırladığı rapor ile ilgili olarak şunları söyledi: “Üstad Fethullah Gülen’in çarpıtılma ve karartılmaya maruz kalması ve  Hizmet hareketinin fırak-ı dalle (Hak yoldan sapmış) bir grup olarak itham edilmesi bize Gülen’in peygamberlerin yolunda yürüdüğünü ispat etmektedir. Çünkü peygamberlerin en çarpıcı  özelliklerinden birisi de  inandıkları değerleri tebliğ ve temsil ederken eziyete maruz kalmalarıdır. Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hizmeti itikadî sapıklıkla  ile itham etmesi ne bir asla dayanmaktadır ne de bir delili vardır.”(https://www.youtube.com/watch?v=tGKlIb3uC-0)

    Prof. Dr. Ahmet Ali Rebi’ (Ezher Üniversitesi, Mısır) Gülen’in fikirleri ilk günden itibaren Kitap ve Sünnet üzerine bina edilmiştir. Gülen, Kitap ve Sünnet’i kendisine rehber edinmiş ve  hiç bir hal ve durumda da bu çizgi dışına çıkmamış, i’tidalini korumuş ve herhangi bir marjinalliğe kaymamıştır. Biz Hizmet Hareketi’nin “Sapık Fırka” olarak nitelendirilmesini duyunca dedik ki bu söz yalandır. “Ağızlarından çıkan o söz ne dehşetli bir söz! Onların iddia ettikleri, sırf yalandan ibaret!” (Kehf, 18/5) (https://nesemat.com/)
    Prof.Dr. Rebi’nin Gülen adına tespiti hakkın ortaya konulması adına oldukça önemlidir. Diğer taraftan Diyanet’i temsil edenlerin milletimize ciddi hizmetler etmiş bir kurumu böyle bird seviyesizliğe düşürmesi de tarihi bir talihsizliktir. 

    Prof.Dr. Abdülmecîd BûŞepke (Şuayb ed-Dükâlî Üniversitesi, Fas) ise “Hizmeti tenkit edenler, kesinlikle Üstad Fethullah’ın kitaplarını okumayanlar, onu tanımayanlardır.”(https://www.youtube.com/watch?v=1m2ZIRVaYbs) diyerek raporu hazırlayanların Gülen’in eserlerini gerçekten okumadıklarını veya okusalar bile hakikatleri görmezlikten geldiklerine işaret etmektedir. 
    En geniş değerlendirmeyi ise Prof. Dr. Ali Cuma (Mısır Eski Müftüsü) yapmaktadır. O, Prof. Dr. Mehmet Görmez başkanlığında hazırlanan bu rapor ile ilgili olarak şu önemli tespitlerde bulunmuştur: “Diyanet İşleri Başkanı, insanları kandırıp toplamış ve insanlar da kanmışlar sözüne. Onlara diyorum ki: Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kitaplarını tekrar okuyun. Nerede sizin o bahsettiğiniz kuru ithamlarınız. Hepsi evhamdan ibaret.” 
    “Bunların yaptıkları, insanların kafasını karıştırma, aldatma, yalan.”
     “Yaptıkları istişare kararlarına baktım. Bir Arap ata sözünde dendiği gibi ‘’Kendi ayıp ve suçunu benim üzerime atıp, geçip gitti.’’ Bu atasözü bize ne kadar haktan uzaklaştıklarının boyutunu gösteriyor. Allah, bizi böyle bir duruma düşmekten korusun.” (https://www.youtube.com/watch?v=ygjHZggJ6Uc&feature=youtu.be

    Ayrıca Fethullah Gülen’in, düşünce ve aksiyonu üzerine pek çok akademik çalışmanın yapıldığını ve yapılmakta olduğunu da hatırlatmakta fayda vardır. Bunlar arasında İslam Dünyası’nın önemli üniversitelerinde yirmi kadar -ulaşabildiğimiz kadarıyla- master ve doktora çalışması yapılmıştır.  (Bkz: https://nesemat.com/ ) Özellikle ele aldığımız konuyla alakalı olarak üç tane doktora tezinden kısaca da olsa bahsetmenin faydalı olacağı kanaatindeyiz. 

    1. Emel Abdullah Muhammed en-Nuaymât, (2014) Muhammed Fethullah Gülen ve Cuhûduhu fi’l-Akîde ve’l-Ahlâk (Dirâse Tahlîliyye) (Muhammed Fethullah Gülen’in Akîde ve Ahlak Konusundaki Gayretleri (Analitik Bir Araştırma) Câmiatü’l-ulûmi’l-İslâmiyye el-Alemiyye Külliyetü’l-dirâsâtu’l-ulyâ kısmü’l-akîde ve’l-felsefeti’l-İslâmiyye, Ürdün. Emel En-Nuaymat, bu doktora çalışmasında Gülen’in İslam’ın inanç ve ahlak boyutu ile ilgili görüşlerini İslam alimlerinin yaklaşımlarıyla mukayeseli olarak incelemiş ve “Gülen’i, Ehl-i Sünnet akidesi ve Maturidî mezhebi çizgisine bağlı, inanç, ahlak ve İslam’a davet konularında tecdid yapan örnek alınması gereken bir mütefekkir olarak” tanımlamıştır. 

    2.  Nûse es-Seyyid Mahmud es-Saîd,  (2018) Fethullah Gülen ve Ârâuhu’l-Kelâmiyye ve’l-Felsefiyye, (Fethullah Gülen’in Kelamî ve Felsefî Görüşleri) Câmiatü’l-Ezher, Külliyetü’d-Dirâsât İslâmiyye ve’l-Arabiyye Li’l-Benât, Kısmü’l-Akîde ve’l-Felsefe, Mansure, Mısır. Nûse, bu çalışmasında Gülen’in, ilâhiyat, nübüvvet ve sem’iyât ile görüşlerini kelam alimlerinin görüşleriyle mukayeseli bir şekilde ele alıp incelemiş ve şu neticeye ulaşmıştır:   Gülen,  akide konularını Ehl-i sünnete göre ele almakta, günümüzün ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde, ilmî ve aklî delillerle insanın kalbine, ruhuna, vicdanına, aklına hitap eden yeni bir üslupla sunmaktadır.

    3. Lütfi b. Âbid el-Ensarî, (2019) Ârâu Hareketi’l-Hizmeti’l-Akadiyye ve’l-Fikriyye Dirâse Tahlîliyye (Hizmet Hareketinin Akîde ve Fikrî Görüşleri (Analitik Bir Araştırma) Câmiatü ümmi’l-Kurâ Külliyetü’d-Da’va ve Usûliddîn Kısmu’l-Akîde ve’l-Felsefe, Mekke, el-Memleketü’l-Arabiyyetü’s-Suûdiyye.  Bu doktora “Mümtaz” (En Yüksek Derecede) yapılmış bir çalışma olarak kabul edilmiştir. Lütfî Abdullah bu doktora çalışmasında Gülen’in ele aldığı konuları Ehl-i Sünnet’in umumi ve şumüllü bakış açısıyla adalet, rahmet, insaf, Allah’ın kelamına Resulullah’ın Sünnet’ine tazîm, hakta bir araya gelme ve ihtilaf ve parçalanmadan sakındırma  perspektifinden ele aldığına vurgu yapmıştır. 

    Yukarıda da belirtildiği gibi bu örnekleri ve değerlendirmeleri çoğaltmak mümkündür. Kendi  alanlarında saygın ilim adamlarının, alimlerin ve mütefekkirlerin  objektif değerlendirmelerinin görmezlikten gelinmemesi gerekir.

    Bütün bunlarla birlikte Fethullah Gülen Hocaefendi, Görmez’in ve  Diyanet’in de tanıyıp bildiği üzere bir vâiz, hatip, âlim, mütefekkir ve hizmet insanıdır. Gülen, Diyanet’in resmi bir vâizi olarak Türkiye’nin pek çok yerinde hatta en büyük camilerinde on binlerce insana senelerce vaaz  etmiştir. Gülen’in vaaz, hutbe, sohbet ve röportajları, kitapları toplumda en çok bilinen dinlenen ve okunan  eserler arasındaydı. Diğer bir ifadeyle Gülen,  kamunun neredeyse en yakından tanıdığı bir âlimdir. Enteresandır ki, muhterem Hocaefendi’nin ne sözlü ne de yazılı yayınları   hakkında Diyanet, yarım asra yakın bir zaman zarfı içinde dinin ruhuna uymayan herhangi bir yaklaşım olduğuna dâir bir tespit ve açıklamada bulunmamıştır. Daha da ilginci Görmez ve Diyanet’in en önde gelen şahsiyetleri Gülen’in tavsiye ve rehberliğinde yapılan “Kur’an ve İlmî Hakikatler”, “Peygamber Yolu” ve “Ortak Yol Haritası; İcma ve Kolektif Şuur” gibi uluslararası sempozyumlara bizzat katılmışlardı. Diyanet İşleri Başkanı sıfatıyla katıldığı bu sempozyumlara Görmez, dünyanın pek çok yerinden iştirak eden âlimlerin huzurunda Gülen’e ve Hizmet hareketine takdir ve tebriklerini ifade etmişti.  
    Bu çerçevede hem rasyonel hem de vicdanî açıdan Görmez ve temsil ettiği Diyanet câmiasının, tanıyıp bildikleri, inanç, görüş ve hizmetini takdir ettikleri ve İslam Dini’nin ruhuna uygun olmayan hiç bir yaklaşımını bulamadıkları Gülen’i, cımbızlama mühendisliği ile din dışı bir anlayışla itham etmeye kalkışmalarını hakperestlik ve insaf ile bağdaştırmak mümkün müdür!?  

    Netice itibariyle yazımızda bir örnek üzerinden, Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında “Cımbızlama Mühendisliği” ile rapor hazırlatıp sunumunu da bizzat yapan Mehmet Görmez’in bu raporda takip ettikleri metodun yanlışlığını, çifte standartlı bir yaklaşım olduğunu ve -dolaylı yoldan da olsa- bu durumu itiraf etmek zorunda kaldığını göstermek istedik. Üstelik Sayın Görmez, bu cımbızlama mühendisliğini kamufle etmek veya meşruiyet kazandırmak için şöyle bir gerekçe de öne sürmüştü: “Gerek metinlerde gerek konuşmalarda dikkat çeken bir diğer önemli husus, İslam açısından kabul edilmesi mümkün olmayan bir takım söylemlerin ve yaklaşımların, normal gibi algılanan anlatımların arasına sinsice yerleştirilmiş olmasıdır.” (Kendi Dilinden “Fetö” Örgütlü Bir Din İstismarı, s.8) 

    Aslında bu rapor,  -bir örnek üzerinden analiz ettiğimiz üzere-çok yönlü bir cımbızlama mühendisliği ile hazırlanmıştır. Gülen’in mecâzî ifadeleri bütünlüğünden koparılarak dalalet yaftası vurulmaya çalışılmış ve onun eserlerinde pek çok yerde Allah’ın teşbih ve tecsimden, zaman ve mekandan münezzeh olduğunu bildiren net ifadeleri yok sayılmıştır. Kur’an ve Sünnet’teki metaforik anlatımlar, tefsîr ve hadîs alimlerinin bunların zâhirî manasında olmadığına dâir kanaatleri göz ardı edilmiştir. Kelam ulemasının dile ait olan bu özelliği hakiki manada kabul etmenin dalalete götüreceği yönündeki ikazları görmezlikten gelinmiştir. Hatta Diyanet’in  kendi eserlerindeki aynı çizgideki yaklaşımları bile önemsenmemiştir. 

     Gülen’in inanç, düşünce ve hizmet anlayışı ile ilgili İslâmî ilimler alanında dünyanın en önde gelen âlimlerinin tespitleri ve onun Ehl-i Sünnet çizgisinde bir akîdeye sahip olduğunu ilmî olarak ortaya koyan akademik çalışmalar  hiç perspektife alınmamıştır. Bu itibarla bu raporun büyük bir maharetle “Ultra Cımbızlama Mühendisliği” ile hazırlandığını söyleyerek hakkını da vermek (!) gerekir ki, böyle  bir metod ile dünyada tekfîr ve tadlîl edilmedik kimse kalmaz.

    12 Şub 2021 14:50
    YAZARIN SON YAZILARI