Bizi geri bırakan engel ve hastalıklar

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

06 Şub 2024 10:54
  • Üstad Bediüzzaman  Hazretlerinin Hutbe-i Şâmiyede ele aldığı, bizleri orta çağda durdurup, cehâlet hapisanesine atarak geri bırakan ve virüsler  halinde vücudumuzu saran hastalıklar şunlar:
    “Birincisi: Ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi…  (Daha önceki yazılarımızda üzerinde durduğumuz gibi…  ‘Gelen mahşer,  gün günden beter. Varacağımız yer, yevmü’l-ebter…  Yapacak bir şey yok artık… Mübarek yerlere…  Şam’a gidelim Şam’a.  Hiç olmazsa oralarda kıyameti bekleyelim…’  anlayışı…  İşte bu ümitsizliği bir hastalık olarak gören Üstad, çareler sunuyor.)

    “İkincisi:  Doğruluğun, içtimaî ve siyasî hayatımızda ölmesi. (Parlak  parlak slogan, isim ve tabirlerin arkasına sığınıp milleti oyalamak, hatta algı operasyonları ile birilerini karalamak ve insanları yanlış yollara sevketmek.)

    “Üçüncüsü: Adavete muhabbet. (Düşmanlık duygularını sevmek…  Düşmanlık hislerini ortaya çıkarmak… Kinini din haline getirmek, öfkesini kutsallaştırmak. İnsanların içine düşmanlık tohumlarını ekmek, toplumu birbirine düşman, lime lime, parça parça haline getirip perişan etmek)

    “Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.(Daha sonra yazdığı Uhuvvet Risalesinde Üstadın beyan ettiği, küreleri, seyyareleri birbirine bağlayacak kadar kuvvetli bağların farkında olmamak. Kur’an’da  ‘Müminler, muhakkak ki  kardeştirler’  buyurulurken, bu kudsî programın  gereğini yerine getirmemek.)

    Beşincisi: Çeşit çeşit bulaşıcı hastalıklar gibi içimizde yayılan istibdatlar…  (Siyasî istibdat ve baskılar gibi ilmî, ictimaî baskı ve istibdatlar.  Çiçekler açacak kabiliyetleri öldürüp yok eden, hür düşünce ve teşebbüslere hayat hakkı tanımayan tutum ve davranışlar)

    “Altıncısı: Himmet ve gayretini, şahsî menfaatlerine hasretmek. (Kendi çıkar ve faydalanmalarını ön plana çıkarmak, toplumun ve diğer insanların haklarını  düşünmemek, yerine getirmemek)

    “Bu altı dehşetli hastalığın ilacını da bir tıp fakültesi hükmünde, ictimaî  hayatımıza, Kur’an’ın eczanesinden ders aldığım  ‘Altı Kelime’  ile beyan ediyorum. Tedâvînin esasları olarak onları biliyorum.

    Evet, “Bizden bir şey olmaz. Zaten gelen mahşer” gibi insanın aşkını şevkini söndürüp elini kolunu bağlayan sözlerin yanında İslam dünyasının, cihanşümul şer şebekelerinin  ihanet darbelerine maruz kalması ve neticesinde mağlubiyet psikolojisiyle kapıldığı ümitsizliğin yayılıp gelişmesine karşı âyetlerin ümit dolu ifadeleri  ve  bir hadiste “Kıyamet kopuyor olsa bile elinizdeki fidanı hemen dikiverin.” buyurulması bile bizlere ümitsizlikten kurtulup ümit dolu olmayı öğütlemektedir.
    Maalesef içimizdeki dostluk duygularını, muhabbet hislerini uyarıp coşturmak gerekirken hareket ve tavırlarımızın dinamiğini daha çok düşmanlık duygularının teşkil etmesi…  Dostluk ve sevgi vesilelerini ön plana  çıkarmak ve hareketlerimizi onlara bina etmemiz icap ederken hep düşmanlığa sebep olacak şeyleri ileri sürmemiz insanlığımıza hele hele Müslümanlığımıza hiç yakışmıyor…
    Onun için Üstad Hazretleri bu altı engel ve hastalığa karşı tedavi için altı çâre sunuyor:
    “Birinci Kelime: Ümit…  Yani Allah’ın rahmetinden kuvvetli ümit beslemek… Evet ben kendi hesabıma aldığım dersime binâen, ey İslam Cemaati, müjde veriyorum ki, şimdiki İslam  leminin dünya saadeti, özellikle Osmanlıların saadeti ve bilhassa İslamiyetin ilerleme ve yükselmesi kendilerinin uyanmasıyla meydana gelecek olan Arapların saadetinin fecr-i sâdıkının  (gerçek şafağının)  belirtileri inkişafa başlıyor. Hem saadet güneşinin  de çıkması yakınlaşmış. Ümitsizliğin rağmına olarak ben dünyaya işittirecek derecede kesin kanaatimle derim ki: İstikbâl, yalnız ve yalnız İslâmiyetin  olacak. Hâkim de iman ve Kur’an’ın hakikatleri olacak. Öyleyse şimdiki İlâhî takdire ve kısmetimize râzı olmalıyız ki, bize parlak bir istikbal, ecnebilere de karışık  bir geçmiş düşmüş.
    “Bu davanın çok delil ve burhanlarından ders almışım. Şimdi o burhanlardan  mukadderatlı bir buçuk burhanı zikredeceğim. O burhanın mukaddemelerine başlıyoruz.”
    Üstad Hazretleri bu ana tesbiti yaptıktan sonra, mânen  terakki ve inkişaf üzerinde durarak tarihi gerçekleri ve bu hususta Müslüman olmayan ama isabetli görüş ve tesbit sahiplerini düşüncelerini ele alarak meseleyi izah etmektedir… 

    06 Şub 2024 10:54
    YAZARIN SON YAZILARI