Tarihselcilik Buraya Kadar mıydı Mustafa Öztürk Hoca?

Hamdullah Öztürk bu kez de Mustafa Öztürk'e 'kitabın ortasından' sordu: Tarihselcilik Buraya Kadar mıydı Mustafa Öztürk Hoca?

Tarihselcilik Buraya Kadar mıydı Mustafa Öztürk Hoca?

Mustafa Öztürk’ten inanılmaz hakaretler.

Mustafa Öztürkün tarihselcilik anlayışı ile davranışları arasındaki karşıtlık.

Konu Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi olunca ortaya çıkan ikinci Mustafa

Prof. Dr. Suat Yıldırım Hoca’nın hakkında ortaya atılan iftiraya cevabı

Bir haber sitesinde 30 Temmuz 2016 tarihinde Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma tarafından yayınlanan bir yazıda hakkımda bir takım mesnetsiz iddialarda bulunulmuştur.Ayrıca Hürriyet Gazetesinin 21 Ağustos 2016 tarihli nüshasında ve internet sitesinde Prof. Dr. Hakan Yavuz ile yapılan röportajda, aynı şekilde Prof. Dr. Kemalettin Özdemir’in CNN Türk televizyon kanalında 19 Ağustos 2016 tarihinde yaptığı açıklamalarda, 4 Ağustos 2016 tarihinde Yeni Şafak Gazetesi’nde çıkan haberde ve diğer bazı internet siteleri ve sosyal medyada aynı minval üzere benzer iddialar tekrar edilmiştir. Bu iddialara karşı aşağıdaki açıklamayı yapma zarureti doğmuştur. Şöyle ki:

Adil Öksüz; benim Dekanlığım, yani 1993-1996   döneminde  Sakarya İlahiyat Fakültesine araştırma görevlisi olarak atanmadı. İhsan Süreyya Sırma, Kemalettin Özdemir, Hakan Yavuz gibi kişilerin bu konudaki iddiaları doğru değildir.  Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü araştırma görevliliğine 1994 yılında atandığını hatırlıyorum.  Yüksek Öğretim Kanununu ve Üniversite yapısını bilenler gayet iyi bilirler ki Sosyal Bilimler Enstitüsü lisans üstü eğitimi  veren, Fakültelerden ayrı bir  birimdir. Özel Müdürü, Yönetim Kurulu, araştırma görevlisi kadroları vardır.Bu isimlerden özellikle Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma aleyhimde  bazı iddialarda bulunmuştur. Buradan iktibas eden başka gazete , televizyon  ve internet siteleri de vardır. Cevabım kısaca şöyledir:

1- İ.S.Sırma’nın iddia ettiği gibi 1993 yılında sınav sabahı veya başka bir zaman kendisine isim listesi vererek “bu kimseleri Fakülte’ye alacağız” dediğim  iddiası sırf iftiradır.

2- 2-Kırk kadar adayın ve gözetmen hocaların bulunduğu sınav salonunda bazı adaylara kopya verdiğim iddiası da , azıcık aklı ve tecrübesi olan bir insanın ihtimal veremeyeceği bir iftiradır.

3- 3-Şikayet edilen sınavı incelemek üzere merhum Prof. Dr. Sabahattin Zaim’in tayin edilmesi de iftiradır. Onunla bu konuda  bir kelime bile konuşmadık.

4- 4-Sınavın iptal edildiği iddiası da iftiradır.

Gerçek şudur: Sınavdan sonra  şikayetçi  bir-iki adayın başvurması üzerine Rektörlük inceleme başlattı. Rektör yardımcısı Prof. Dr. İbrahim Erol Kozak inceledikten sonra şifahi olarak: “İşlemlerde aykırılık yok. Fakat töhmetten kurtulmak için sınav yenilense iyi olabilir. Kazanan adaylar yine başarılı olurlar” mealinde  bana bir öneride bulundu. Ben net tavrımı şöyle bildirdim: “Bütün işlemler yönetmeliklere uygun yapılmıştır. Dolayısıyla sınavın yenilenmesine gerek yoktur”.

Daha sonra Rektörlük, gözden geçirmek üzere bir jüri kurdu. Bu jüri sınav kağıtlarını ve işlemleri inceleme sonucunda, yenileme gerekçesi bulmaksızın aynı sonuçları onayladı. İlgili resmi evrak ve dokümanlar Rektörlükte olmalıdır. İstek halinde incelenebilir.

Aksini iddia edenlerin belge  göstermelerini istiyorum.  Belgesiz konuşuyorlarsa, Üniversiteden öğrenebilirler. Adil Öksüz’ün sicil dosyası Sakarya Üniversitesi Rektörlüğünde bulunmaktadır. Kendisi ile  ilgili bütün resmi evrak orada olmalıdır. Rektörlük, gerektiğinde açıklama yapma durumundadır.Araştırma görevlileri bir yıllığına atanırlar. Liyakat göstermeyenler yeniden tayin edilmeyince görevleri sona erer. Faraza ben atamış olsaydım bile, benden sonraki amirler, her yıl sonunda görevine son  verebilirlerdi.Bir amir yeterince tanımadığı bir kişiyi göreve almış olabilir. Fakat onu denedikten sonra layık bulmayan sonraki amir, kanuna göre yeniden tayin etmeme hakkına sahiptir.Ben, Enstitü Müdürlüğünün görevlendirmesi ile  Adil Öksüz’ün  tez danışmanlığını yaptım. Tezleri de mevcuttur. Onlardaki bilimsel sorumluluğumu kabul ediyorum. Gerekirse bilimsel yönden yeniden incelenmesini, herkesten önce ben teklif ediyorum.

Toplam 43 yıllık akademik hayatım , eserlerim ve ilahiyat camiasına yetiştirdiğim isimler ortada iken adımın terör kelimesi ile birlikte anılması beni derinden yaralamıştır. 75 yıllık hayatımda  hiç bir adli veya idari ceza almadım. Hakkımda hiç bir yargılama yapılmaksızın , bir kesin hüküm ihdas edilmeksizin ortaya çıkan bu haberler tamamen hayali bir senaryonun, bir kurgunun eksik kalan kısımlarına tarafımı adeta bir dolgu malzemesi gibi  kullanmaya yönelik acemice ve beyhude bir çabadan ibarettir.

Bu noktada beni bu tür ithamlarla pervasızca  töhmet altında bırakan herkesle hem ilahi adalet önünde, hem de bu dünyadaki mahkemelerde hesaplaşacağımı belirtmek isterim.Türkiye’de hukuk bitkisel hayattan  çıktığı gün, maddi manevi tazminat taleplerimle birlikte hukuki ve cezai  her türlü işlemi gerçekleştireceğimden  kimsenin bir şüphesi olmasın.

Yöntem’in çöküşü


<< Önceki Haber Tarihselcilik Buraya Kadar mıydı Mustafa Öztürk Hoca? Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER