AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün gerçekleştirdiği İran ziyaretinde de Suriye operasyonuna yönelik istediğini alamadı. Bir süredir Suriye’nin kuzeyine yeni bir operasyon yapılacağının sinyalini veren Saray iktidarına ilk olarak NATO tarafından izin çıkmazken şimdi de İran ve Rusya olası bir Suriye operasyonuna karşı olduğunu belirtti.
Erdoğan ilk olarak İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile yaptığı görüşmenin ardından İran’ın dini lideri Ayutellah Ali Hamaney ile bir araya geldi. Görüşmede Hamaney, Suriye’ye askeri bir saldırının bölgeyi istikrarsızlaştıracağını ifade etti.
Akşam saatlerinde ise Erdoğan, Türkiye-Rusya-İran arasında başkent Tahran'da düzenlenen "Astana Formatında 7’nci Üçlü Zirve Toplantısı" için İran Cumhurbaşkanı Reisi ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü. Görüşmenin ardından konuşan Reisi, Suriye'yi istikrara kavuşturmanın tek yolunun, bu ülkenin ordusunun sınırlarda güçlü mevcudiyeti ve Suriye yönetiminin komşu ülkelerle iş birliği olduğunu savundu. Putin ise Suriye'nin toprak bütünlüğüne vurgu yaparak çözümün siyasi olması gerektiğini belirtti.
Taraflar, daha sonra 16 maddelik bir ortak bildiri yayımladı. Bildiride Suriye’nin toprak bütünlüğü ve ülke egemenliğine vurguda bulunuldu. Ülkelerin Suriye’ye yapılacak herhangi bir müdahaleye karşı olduğuna işaret edildi.
Tahran zirvesinde Suriye operasyonuna yönelik alınan kararları ve bundan sonra karşılaşılabilecek olası senaryoları akademisyen Dr. Hande Orhon Özdağ ve BirGün yazarı Prof. Dr. İlhan Uzgel değerlendirdi.
İKTİDARI KORUMAYA ODAKLI TERCİHLER
Astana Süreci’nin başından beri Türkiye’nin Suriye’nin egemenlik ve toprak bütünlüğünü koruma taahhüdü verdiğini hatırlatan Hande Orhon Özdağ, “Bu taahhüdün verilmesi zaten en başından beri AKP’nin Suriye politikasıyla çelişiyordu. Ancak Suriye’nin kuzeyinde özerk ya da bağımsız bir yapı oluşmasını engelleyen bir boyutu bulunduğu için Türkiye’nin çıkarlarıyla bir bağlamda uyuşuyordu. Buna ek olarak Rusya ve İran Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı gibi operasyonlara tam destek olmasa da en azından büyük bir engel oluşturmamıştı ya da kısıtlı da olsa destek vermişti” dedi.
Varılan noktada AKP’nin, Suriye konusunda İran ve Rusya ile derin bir uyuşmazlık içinde olduğunu aktaran Özdağ, “Bu uyuşmazlık Esad hükümetiyle diyalog ve Türkiye’nin Suriye’deki askeri mevcudiyeti konusunda zirveye çıkıyor. Astana Süreci bu uyuşmazlığı çözemediği gibi, sürecin heyecanı sönümlendikçe ayrılıkların daha da su yüzüne çıktığı görülüyor. İkinci önemli sonuç ise Türkiye’nin hem bölgesel hem de küresel olarak tamamen yalnız kalmış olduğu. Bu ne yazık ki, iktidarı korumaya odaklı, kısa-erimli dış politika tercihlerinin bir sonucu. Bu durumun Türkiye’nin manevra kabiliyetini hayli kısıtladığını her geçen gün daha da yakından görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Aynı zamanda AKP’nin operasyon tercihinin seçim odaklı olduğunu dile getiren Özdağ, “AKP Suriye politikasını en başından beri iç siyasal çıkarlarını gerçekleştirmenin bir aracı olarak kurguladı. Ya da en azından Suriye politikasından bu bağlamda yararlanmaya çalıştı. Yine benzer bir yönelimin ağır basacağı fikrindeyim. Ancak ABD ve AB’nin yanı sıra Rusya ve İran’dan da bu denli önemli bir muhalefet varken Suriye’de geniş kapsamlı bir operasyon yapmak makul durmuyor. Özellikle Erdoğan’ın zikrettiği Tel Rıfat bölgesi, İran’ın nüfuz alanındaki Nubul ve Zehra’ya yakın bölgeleri de kapsıyor. Dolayısıyla en başta söylenen kapsamda bir operasyonun kısa vadede gündemden düştüğünü söyleyebiliriz” dedi.
HAVA ÜSTÜNLÜĞÜ OLMADAN ZOR
İlhan Uzgel, Rusya’nın karşılığı olmadıkça Türkiye’nin operasyonlarına izin vermeyeceğini aktardı. Uzgel, “İran için ise böyle bir durum olmadığı için Tahran en başından askeri operasyona karşı çıkıyor. Ancak Rusya şu anda Ukrayna savaşı nedeniyle Suriye’de yeni ve tartışmalı, sonuçları belirsiz bir operasyonu tercih etmiyor. En azından resmi açıklamaları öyle. Bu noktada Türkiye Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelikleri mevzusunu Rusya’ya bir avantaj olarak sunabilir ama bilindiği gibi Rusya bu iki ülkenin NATO üyeliği konusunda daha ılımlı bir tavır aldı. Kaldı ki Putin de içte zayıflamış, ekonomiyi düzeltmeyen Erdoğan iktidarının Batı’ya karşı fazla direnemeyeceğini öngörüyor olmalı” dedi.
Hava üstünlüğü olmadan herhangi bir operasyonun çok zor olduğunu dile getiren Uzgel, “Şimdiye kadarki bütün askeri operasyonlarda Türkiye hava sahasını savaş uçakları ve SİHA’larla kontrol ederek, onları kullanarak yaptı. Teknik boyutunun da ötesinde şu anki koşullarda Rusya ve İran’a rağmen Suriye’ye bir operasyon düşünülemez. Operasyon için Erdoğan’ın adını verdiği iki bölge Münbiç ve Tel Rıfat. Buralar Rusya’nın kontrolünde. Özellikle daha yeni yapılan zirve sonrasında yayınlanan bildiride toprak bütünlüğü garantisi verdikten sonra ihtimal daha da azaldı” ifadelerini kullandı.
Her şeye rağmen operasyon yapılırsa açık bir yaptırım olmayacağını düşündüğünü aktaran Uzgel, “Erdoğan’ın böyle bir operasyona ihtiyacı var. Bu yüzden ihtimalleri sonuna kadar zorlayacaktır. Ayrıca Rusya, Ukrayna savaşı dolayısıyla Türkiye’ye ihtiyacı var, keza İran zaten ABD yaptırımı altında, Türkiye üzerinden nefes alıyor. Ancak fiilen Rusya Türkiye’ye Suriye sahasında zarar verecek, Şubat 2020’deki gibi bazı eylemlerde bulunabilir. Bu kısmı garanti edilemez” diye belirtti.