Süleyman Sargın: Bir fitne ateşi yakmışlar, durmadan içine yeni odunlar atıyorlar.

Süleyman Sargın: Bir fitne ateşi yakmışlar, durmadan içine yeni odunlar atıyorlar.

(...)

Saadet asrının muhteşem tablolarını kürsüden ve minberden tıpkı bir sinema ekranı gibi gözümüzde ve gönlümüzde canlandıran sizdiniz. Hamza’nın yiğitliğini, Hz. Ali’nin velayetini, Hz. Ebû Bekir’in sadakatini, Hz. Ömer’in adaletini sizden dinledik defalarca. Hz. Osman’ın nasıl bir haya insanı olduğunu anlatırken kürsüde buram buram terlediğinize şahit olduk.

Efendim! Biz sizden fedakârlığı, cömertliği, hasbiliği, diğerkâmlığı öğrendik. Abdurrahman b. Avf’ın, Hz. Osman’ın nasıl hesapsız infakta bulunduklarını dinlerken derin muhasebelere daldık. Hz. Ebû Bekir’in malının tamamını getirip nasıl verdiğini belki hâlâ anlayamadık ama Allah yolunda infak etmenin cami çıkışında verilen küçük sadakalardan ibaret olmadığını anladık. Bir yemek masasının etrafını dolduracak kadar insanla ilk “Himmet”inizi yaptığınızda hayatımıza yepyeni bir sayfa açıyordunuz aslında.

Mefkûre insanı olmayı öğrettiniz bize. “Yaşatmak için yaşamak” olarak özetlediniz mefkûremizi. “İnsanlarla Allah arasındaki engelleri kaldırıp onları Rabbileriyle buluşturmak” olarak tarif ettiniz vazifemizi. Bunun için anadan, yardan, vatandan ve arkadaştan geçmek gerektiğini bellettiniz milyonlarca yüreğe. Bunun adını da “adanmışlık” koydunuz.

İslam’ın sevgi ve merhamet dini olduğunu anlattınız yılmadan, yorulmadan. Her türlü şiddete, anarşiye, teröre ve kanunsuzluğa İslam’ın kapalı olduğunu kalplerimize ve kafalarımıza kazıdınız. “Müslüman terörist olamaz, terörist de Müslüman…” diyerek, İslam’ın tertemiz yüzüne çalınmak isteyen karalara set çektiniz.

İman’da yakîni, ibadette ihlası, duygu ve düşüncede ihsan şuurunu hedef gösterdiniz bizlere… “Hiç” olmayı, “sıfır” olmayı, Allah karşısında konumumuzun ne olduğunu hatırlattınız… “Gece”nin içindeki sırlardan bahsettiniz. Izdırar diliyle yalvarmayı, kasıklarımızı çatlatırcasına dua etmeyi, seccadelerde kıvranmayı bir kulluk modeli olarak siz koydunuz önümüze. Bize “teheccüd”ü öğrettiniz. Gözyaşı gerçeğiyle sayenizde tanıştık ve sizi tanıdıktan sonra, “Erkek adam ağlar” demeye başladık.

Yeryüzü salih kullara mirastı ve önümüze hedef olarak onu koydunuz. Mirasçıda olması gereken vasıfları anlattınız bize yıllar yılı… Yarınki dünyaya doğru yürürken, otağımızı kalbin zümrüt tepelerine kurmalıydık. Rumuzun abidesini ikame edeceksek, ruh mimarları rabbaniler olmalıydık…

Hayatınızın her döneminde olduğu gibi şimdi de bir kısım şom ağızlar, talihsiz ve tarihsizler size çirkin sözler söylüyorlar. Ömrünüz boyunca, hayalinize gölgesi düşmemiş isnatları, iftiraları yağlı karalar gibi üzerinize sürmeye çalışıyorlar. Bir fitne ateşi yakmışlar, durmadan içine yeni odunlar atıyorlar. O ateşin dumanı zehirliyor bazılarını, başlarını döndürüp, bakışlarını bulandırıyor belki. En azından nezle ediyor bir kısmını. Ama biz biliyor ve inanıyoruz, bu günler de geçecek, bu zulümler de bitecek… Vicdanı olanlar bir gün çok pişman olacaklar, yaptıklarından yazdıklarından çok utanacaklar.

Onlar ne derse desin, biz şahidiz efendim. İlminize, irfanınıza, amelinize, takvanıza, aksiyonunuza, heyecan ve gözyaşınıza, milletimiz ve tüm insanlık için çektiğiniz ızdıraba, uykusuz gecelerinize, ibadete düşkünlüğünüze, kulluktaki derinliğinize, dilinizden düşmeyen dualara, kul hakkına karşı hassasiyetinize, herkese yeten sevginize, bir karınca için saatlerce çırpınan şefkatinize, benzerini görmediğimiz vefanıza, merhametinize, kerem ve cömertliğinize, adaletinize ve daha nice güzelliklerinize şahidiz…

Sizin bizim şahitliğimize ihtiyacınız yok, biliyorum. Ama vefa hissimiz her şart ve durumda bunları haykırmayı emrediyor. Çünkü biz, vefayı da sizden öğrendik…

<< Önceki Haber Süleyman Sargın: Bir fitne ateşi yakmışlar, durmadan... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER