Sistem toplumun gözündeki meşruiyetini kaybediyor

KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır: Sedat Peker’in geçen haftaki açıklamalarına bak. Sistemin kalbinden. Ya da kripto para vurgunu meselesi...Hepimiz biliyoruz ki 24 yaşında, lise terk bir çocuk siyasetten, güvenlik güçlerinden ya da yargıdan ortakları, koruyucuları olmadan bu kadar vurgunu kendi başına tasarlamış ve yürütmüş olamaz.

SHABER3.COM

Suç örgütü elebaşısı Sedat Peker’in iktidarı hedef alan açıklamaları ile Ruhsar Pekcan’ın Ticaret Bakanlığı döneminde kendi bakanlığına dezenfektan sattığının ortaya çıkmasını yorumlayan KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, “Sitem kendi içinde, toplumun gözündeki meşruiyetini de kaybediyor bir yandan. O meşruiyet kaybından dolayı içerideki aktörler arasında da Sedat Peker ya da Ruhsar Pekcan meselesi de bence öyle. Bunların her ikisinde de dışarıdan bir basın mensubu bütün bunları ortaya çıkarmış değil ki içeriden bütün bu belgeler, ifşalar çıkıyor. Hani kökler o kadar güçlendi ki saksıyı içeriden de patlatacak” değerlendirmesini yaptı.

‘HER GÜN YENİ BİR BELGE, YENİ BİR OLAY’ 

“Sistem kendi içinden çatlamaya başladı” diyen Ağırdır’ın konuyla ilgili tespitleri şöyle: “Teker teker her gün yeni bir belge, yeni bir olay çıkıyor. Ya da pandemi ve 17 gün kapanma dendi ama devlet diyemiyor ki ‘17 gün boyunca gelir garantili işlerde mücbir sebep hakkımı kullandım ve bu geliri ödemeyeceğim’ diyemiyor. Kendi yurttaşına, esnafına, yoksul ailesine, vermediği parayı o köprülerin, yolların işletmeci şirketlerine ödeyecek.

KUTUPLAŞTIRMA, AYRIŞTIRMA, ÖTEKİLEŞTİRME…

T24’te Murat Sabuncu’nun hazırladığı “Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?” serisinin konuğu olan Ağırdır,  kutuplaşma, ayrışma ve ötekileştirme siyasetinin yarattığı problemlere dikkat çekti:

‘BEKLENEN SENTEZ OLMADI’ 

“Ortak duyguyu kaybettik. Ortak ufku da kaybettik. Empatiyi de kaybettik. Duygudaşlığı kaybediyoruz. Göçle metropollere, o mekânsal tanımını bildiğimiz geleneksel kent tanımları dışında olan çok geniş metropollere yığılma, tanış olmadığımız bir evrende yaşıyor olma hali. Normali böyle bir süreçte, Sanayi Toplum Teorisi de böyle varsayar, bu bir araya geliş, temas, karşılaşma farklılıkların kimliklerin karşılaşması bir sentez üretecek. Ama bizde böyle olmadı. Beklenen o sentez yerine tam tersine ötekileştirmenin, ayrışmaların, savrulmanın giderek de siyasileşme sürecine bağlı olarak da bir aşamadan sonra kutuplaşmanın hakim olduğu bir hayata döndük.

“Ortak duyguyu kaybettik”
Türkiye’de kutuplaşma ve ayrışmanın sonuçlarını değerlendiren KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, “Ortak duyguyu kaybettik. Ortak ufku da kaybettik. Empatiyi de kaybettik. Duygudaşlığı kaybediyoruz” dedi. Bunun sadece siyasetle açıklanamayacağını vurgulayan Ağırdır, “Göçle metropollere; o mekânsal tanımını bildiğimiz geleneksel kent tanımları dışında olan çok geniş metropollere yığılma, tanış olmadığımız bir evrende yaşıyor olma hali. Normali böyle bir süreçte, Sanayi Toplum Teorisi de böyle varsayar, bu bir araya geliş, temas, karşılaşma farklılıkların kimliklerin karşılaşması bir sentez üretecek. Ama bizde böyle olmadı. Beklenen o sentez yerine tam tersine ötekileştirmenin, ayrışmaların, savrulmanın giderek de siyasileşme sürecine bağlı olarak da bir aşamadan sonra kutuplaşmanın hakim olduğu bir hayata döndük” dedi. 

“Türkiye toplumu savruk bir modernleşme yaşıyor”
Ötekileştirmenin bir dizi başka probleme dönüştüğünü vurgulayan Ağırdır, “Türkiye toplumu savruk bir modernleşme yaşıyor diyorum ben. Bunun sebebi bu ötekileştirmeler ve aynı zamanda da her kümenin kendi iyi, doğru, güzel tanımlarının ayrı olması. Ayrı değer setleri üzerinden yaşanıyor olması. O zaman da ortak ufku ve ortak duyguyu kaybettik. Ortak duygular da yok, ortak heyecanlar da yok. Türkiye toplumunun şu an en önemli ihtiyacının ortak heyecan, ortak ufuk, ortak başarı olduğunu sanıyorum. Bu ortak alanları genişletemezsek de bu ayrı gayrılıkların azalma anlamıma geldiğini, her bir küme için, her bir kültürel kimlik için, her bir siyasi kimlik için sofamızdaki yemek çeşidinin de azalması, dilimizdeki şarkıların, türkülerin de azalması. Çünkü bu kutuplaşma eksilmedir sonuç olarak. Çoğalmak yerine her kutup kendi içine büzülerek giderek eksiliyor” diye konuştu. 

“Sistem toplumun gözündeki meşruiyetini kaybediyor”
“Sistem kendi içinden çatlamaya başladı” diyen Ağırdır, yaşananları şöyle anlattı:

“Sedat Peker’in geçen haftaki açıklamalarına bak. Sistemin kalbinden. Ya da kripto para vurgunu meselesi. Herhalde hepimiz biliyoruz ki 24 yaşında, lise terk bir çocuk bu kadar vurgunu kendi başına tasarlamış ve yürütmüş olamaz. Siyasetten, güvenlik güçlerinden ya da yargıdan ortakları, koruyucuları olmadan. Ya da Ruhsar Pekcan meselesi. Teker teker her gün yeni bir belge, yeni bir olay çıkıyor. Ya da pandemi ve 17 gün kapanma dendi ama devlet diyemiyor ki ‘17 gün boyunca gelir garantili işlerde mücbir sebep hakkımı kullandım ve bu geliri ödemeyeceğim’ diyemiyor. Kendi yurttaşına, esnafına, yoksul ailesine, vermediği parayı o köprülerin, yolların işletmeci şirketlerine ödeyecek. Bir; sistem kendi içinde, toplumun gözündeki meşruiyetini de kaybediyor bir yandan. İki; o meşruiyet kaybından dolayı içerideki aktörler arasında da Sedat Peker ya da Ruhsar Pekcan meselesi de bence öyle. Bunların her ikisinde de dışardan bir basın mensubu bütün bunları ortaya çıkarmış değil ki içeriden bütün bu belgeler, ifşalar çıkıyor. Hani kökler o kadar güçlendi ki saksıyı içeriden de patlatacak bir yandan.”

“Hepimizin onuruyla yaşayabileceği bir ülkenin kurallarını inşa ettiği zaman bayram olur”
Söyleşi serisine adını veren “Türkiye’de hayat nasıl bayram olur?” sorusuna yanıt veren Bekir Ağırdır, şunları söyledi:

“Hepimizin onuruyla yaşayabileceği bir ülkenin kurallarını, devletini, yargısını ve yönetim biçimini inşa ettiğimiz zaman bayram olur. Ama bayramların öncesinde, ‘bayram geliyor’ sevinci yaşanır sadece bayram gününün sabahı değildir heyecan. Yani süreçler önemlidir. Dolayısıyla Türkiye’de bayram keyfini heyecanını yaşatacak şey, bu ortak hikayeyi, ortak başarıyı, ortak umudu inşa etmeye başlamak. Daha bu soruyu sorarak başladığımız gün, bayramın alametlerinin de belirmeye başlayacağından hiç kuşkum yok.”


<< Önceki Haber Sistem toplumun gözündeki meşruiyetini kaybediyor Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER