- Başbakan Erdoğan: Dinlemeden sorumlu kurum TİB'i kapatarak yetkilerini MİT'e devredeceğiz
- Erdoğan kendi yargısını Sulh Ceza hakimliği ile kuruyor
- Erdoğan, HSYK'nın yetkileri sınırlı dedi: Camiayla ilgili soruşturmaları Sulh ceza hakimliği yürütecek
- Sulh ceza hakimliği, soruşturmada tek hakimin egemenliğine dayanan sistem.
- Bu sistemde itiraz, oy çokluğu gibi argümanlar geçersiz ve demokratik normlara aykırı
Başbakan Erdoğan, pazar günü Ordu’da yaptığı mitingden dönerken gazetecilerin sorularını cevapladı. Erdoğan, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ile ilgili bir çalışmalarının olduğunu belirterek yetkilerini MİT'e devredeceklerini söyledi: "Böyle bir TİB olmaz. Zaten MİT de bu işi yapabiliyor. TİB’i kurumsal olarak kaldırıp, yetkilerini MİT’e devredeceğiz."
TİB TAMAMEN MİT'E DEVREDİLECEK
Erdoğan konuşmasında 2005 yılında polis, jandarma ve MİT gibi kuruluşların keyfi dinlemelerinin önüne geçilmesi amacıyla kurulan ve dinleme için tek yetkili kurum olan TİB'in MİT müsteşarlığına devredileceğini açıkladı. Operatörle dinleme yapmak isteyen kuruluş arasındaki bağlantıyı kurup aradan çekilen TİB'in yetkilerinin MİT'e devredilmesi, keyfi dinlemelerin de önünü açabilecek. Dolayısıyla MİT kanunuyla olağanüstü yetkilere kavuşan teşkilatın bu durumu, istihbarat devleti kuruluyor algısını gerçeğe taşıyacak.
"BU SÜRECİ SULH CEZA HAKİMLERİ GÖTÜRECEK"
Erdoğan'ın, 'HSYK’nın yeni yapısı paralel yapı diye isimlendirdiğiniz mücadele sürecini etkiler mi?' şeklindeki soruya verdiği cevap ise yargı sistemiyle ilgili bir itiraf niteliği taşıyor. Erdoğan cevabında Camia ile ilgili sözde delillerle açmaya çalıştıkları davaları mevcut yargı sistemi yerine, yolsuzluk soruşturmalarındaki isimlere tahliye veren ve süper yetkilerle donatılan sulh ceza hakimlerinin yapacağını şu sözlerle belirtiyor:
''HSYK’nın elinde olanlar çok sınırlı. Zaten şimdi yargı süreci başlıyor. Sulh Ceza hakimleri bu süreci götürecek. Bugüne kadar toplanan tüm deliller, paralel yapı olgusunu şayiadan vakaya dönüştürdü.'''
"YARGI BAĞIMSIZLIĞINA DARBE"
Yeni süper yetkili hakimlerin yöneteceği sulh mahkemeleri kamuoyunun gündemine oturmuştu. Hukukçular ve bazı köşe yazarı tarafından eleştirilen yeni sisteme bir tepki de hukukçu kimliği ile tanınan Taha Akyol'dan gelmişti. Akyol, kapatılan sulh mahkemesinin hakimlerinin yeni “sulh hakimliği” görevlerine atanmasının bir yana, atamaların HSYK'nın 1. Dairesi tarafından sıfırdan yapılacağını dikkate verdi. Soruşturmalarda en kritik kararları tek elden verecek olan “sulh hâkimleri”nin “3'e karşı 4” oy yapılanmasıyla atanmasının yargı bağımsızlığına ve güvenine büyük bir darbe olduğunu belirten Akyol, özellikle belirli merkezlere “özel nitelikli” politize olmuş, taraf haline gelmiş birkaç tane “sulh hâkimi”nin atanmasının bunun için yeterli olacağının altını çizdi.
KİMLER ATANDI?
HSYK bütün Türkiye'deki soruşturmaları yönetmek üzere 116 tane, İstanbul'daki soruşturmaları yönetmek üzere 6 tane sulh ceza hâkimi atadı. Bunlardan üçü şöyle:
-İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği'ne: 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu kapsamında eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in tutuklanan oğlu Barış Güler, Rıza Sarraf, eski Bakan Zafer Çağlayan'ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Özgür Özdemir ve Hikmet Tuner için tahliye kararı vermiş olan hâkim atandı.
-İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği'ne: 17 Aralık soruşturması sürecinde eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın mal varlığı üzerindeki tedbiri kaldıran hâkim atandı.
-İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliği'ne: Eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın aralarında bulunduğu 6 kişinin tahliyesine karar veren hâkim atandı.
SAMANYOLUHABER.COM