Ayakların baş olduğu bir ülkede, hakkında çeşitli iddialar bulunan şüpheliler de artık baş tâcı. Bunun bir örneği, Rıza Sarraf’ın hakarete uğradığı gerekçesiyle Kemal Kılıçdaroğlu’na açtığı tazminat davası. İstanbul 9. Asliye Hukuk, Sarraf hakkında MİT’in de Tayyip Erdoğan’ı uyardığı iddiası karşısında, bu teşkilâta yazı yazarak, böyle bir rapor bulunup bulunmadığını sordu. MİT’ten gelen cevap yazısında şöyle deniliyor: “18 Nisan 2013 tarihli Rıza Sarraf’ın suç işlediğine dair tespitleri içeren, teşkilâtımız tarafından hazırlanarak Başbakanlık makamına sunulan bir rapor bulunmamaktadır.”
MİT’in raporu zaten, Rıza Sarraf’ın suç işlediğini belirtmiyordu. Sadece, bazı bakanlarla ilişkisinin hükümeti zor duruma sokacağından söz ediyordu. Söz konusu bilgi notu, Sarraf’ın faaliyetleriyle ilgiliydi. 3 sayfalık metinde şu bilgilere yer veriliyordu: “Hassas kaynaktan derlenen istihbarata göre, Kapalıçarşı’da altın döviz işini yapan Rıza Sarraf, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve İçişleri Bakanı Muammer Güler ile yakın ilişki içinde olup, kardeşi Muhammed Sarraf’ın TC vatandaşlığı için bazı girişimlerde bulunmuştur. Barış Güler’e danışman sıfatıyla 2 yıl boyunca 15 bin dolar vereceği, Çağlayan’ın Sarraf’ın özel uçağıyla umreye gidip geldikleri öğrenilmiştir. Sarraf’ın Çağlayan ve Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması halinde, söz konusu hususların hükümet aleyhinde kullanılacağı değerlendirilmektedir.”
MİT, mahkemeye bu raporu göndermiyor ve kelime oyunu yapmak suretiyle “Sarraf’ın suç işlediğine dair bir bilgi notu elimizde yok” cevabını veriyor. Eğer Sarraf, düzgün bir insan olsa, neden bakanlarla ilişkisi ortaya çıkınca hükümetin başı ağrısın? Ve tabii sorulacak bir başka soru daha var: MİT’in, bu kadar siyasete müdahale edip, “Bakanların ilişkisi ortaya çıkarsa, hükümet zor durumda kalır” şeklinde uyarı yapması görevi midir?