Havayı koklayan bürokraside kıpırdanma: Ya giderlerse korkusu baskın

"AK Parti’nin 2071’e kadar iktidarda kalmasını can-ı gönülden arzu ettiğini bildiğim dostlarımı son zamanlarda endişeli görmem, onların havayı iyi koklamasından mı kaynaklanıyor acaba?"

SHABER3.COM

Fehmi Koru | fehmikoru.com
Siyasete ve AK Parti’ye yakın dostlar neden endişeli? Endişeleri yerinde olabilir…

Aralarında AK Parti’nin 2023’e değil 2071’e kadar iktidarda kalmasını gönülden arzu edenlerin de bulunduğu bazı dostlarımı son zamanlarda biraz endişeli görüyorum.

Yoksa ülkemizde işler iktidar cephesinin istediği biçimde gitmiyor mu?

İktidarın sonunu yaklaştıracak gelişmeler mi yaşanıyor?

Tuhaf olan şu: Her alanı kontrolü altında tutmayı başarmış bir iktidar bizimki, ancak son zamanlarda içte ve dışta meydana gelen bazı gelişmeler kontrolün işe yaramadığını belli etmeye başladı.

Galiba AK Parti’ye bel bağlamışları endişelendiren de bu.

Üzerinde durmaya değer bir konu.

İktidarları değerlendirme yöntemleri

İktidarların zora düştüğü nasıl anlaşılır?
 
Bunun en bilinen yöntemi kamuoyu yoklamalarıdır. Emek ve para sarf ederek yürütülen araştırmalar, belli bir sıklıkta yapılıyorsa, vatandaşın nabzını tutmaya yarar.

Kamuoyu yoklamaları iktidarın zorda olduğunu bildirmeye başladı.

MetroPoll’ün yeni araştırması, seçimlerde oyunu AK Parti’ye vermekte olan seçmenlerin yalnızca yüzde 67.4’ünün yapılacak ilk seçimde aynı tercihte ısrarlı olacağını ortaya koyuyor. MHP’de de “Bu defa oyum yine MHP’ye” diyenlerin oranı yüzde 61.3…

Ciddi kayıplar söz konusu…

Her iki parti seçime yalnız başlarına gittikleri takdirde MHP baraja takılıyor, AK Parti’nin oyu da yüzde 30 civarında kalacağa benziyor.

Bu, bugünkü durum. 

Partilerin sadık seçmen tabakasından kaçışlar başlamışsa kaçanları yeniden partiye döndürmek zorlaşır; süreç ‘kaçan kaçana’ haline dönüşür.

Türk siyasi tarihi bu tespitin örnekleriyle doludur. 20 yıl öncesine kadar ülke yönetiminde yer almış Anavatan, DYP, DSP gibi partiler bugün ya yoklar ya da varsalar bile birer tabela partisi durumundalar…

Yıldızların kaymakta olduğunu anlamaya yarayan ikinci bir yöntem daha bulunuyor: Siyasi iktidar sözcülerinin, yazıları ve yorumları ile ona destek veren çevrelerin zaman içerisinde değişen üslupları…

Çelişkili açıklamalar.. Suçlu arayışları.. En önemlisi de sert bir dil…

Galiba bugün bunların herbirine örnek bulmak kolay.

Örnek bugünkü bir köşe yazısından…

ABD’de üç senatör Senato’ya Türkiye’ye ek yaptırım talep eden bir tasarı sundu. Kim bilir aynı türden kaçıncı tasarı bu. Daha önce sunulanlardan tek fark, öncekiler zamanın çoğunluk partisine mensup Cumhuriyetçi Partili senatörlerin imzasını taşıyordu, bu defa çoğunluk Demokrat Parti’de, tasarıyı hazırlayanlar da o partiden…

AK Parti’nin itibar ettiği bir yazar konuyu ele aldığı yazısını şöyle bitirmiş bugün: 

“ABD’li senatörlerin yasa teklifi bir savaş ilanıdır. / Türkiye Cumhuriyeti devleti ‘teslim olmayacaksa’ eğer, hazırlıklarını yapıp gerekli tedbirleri almalıdır. / İşe ‘içeriden’ başlamalıdır.”

İçeriden?

Yazarın “Şirazesi kaymış” dediği İYİ Parti lideri Meral Akşener…

DEVA Partisi’nin yazar tarafından ismi ‘Babajohn’ olarak anılan lideri Ali Babacan…

Millet ittifakı için kullandığı bir sıfat var yazarın; “Rezil çukur” diyor… 

Herhalde alınmasını arzuladığı ‘tedbirler’ ne ise, önce bunlardan işe başlanacaktır.

İktidarın alması arzu edilen tedbirler ne ola?

Sorunun cevabı için, daha önce yaldızları dökülüp siyaset sahnesinde işgal ettikleri iktidardan düşmüş partilerin sona doğru yaklaşılırken muhalifleri için uygun gördükleri yanlışlıklara bakılabilir. 

Biraz da hayal gücümüzü kullanabiliriz.

Çeneler çalışır, muhalefete ve medyaya malzeme çıkar

Yaldızın dökülmeye başladığının bir göstergesi daha var: Gidişten rahatsızlık duyanlar artar ve özellikle iktidara yakınlıkları bilinen kişiler kendilerinin farklı olduklarını gösterme çabasına girerler. Dost meclislerinde iç dökmeler başlar, fark edilen vahim yanlışlıklar paylaşılır ve bir süre sonra paylaşılan olaylar muhalefete malzeme, gazeteler ve televizyonlarda haber olur.

[Hindistan’da şu sıralarda tam da bu oluyor. Çok güçlü sanılan Narendra Modi’nin yaldızlarını döken gelişmeler Bhratiya Janata Partisi’nin (BJP) kritik eyalet seçimlerini kaybetmesiyle sonuçlandı. Bir ara koronayla en iyi mücadele edenler listesinde üst sıralarda yer alırken, ABD ve Avrupa’da güvenle kullanılan aşıların fabrikaları bulunan Hindistan kalabalık nüfusunu aşısız bıraktı. Modi’nin seçim kampanyası için gittiği yerlerde mesafe ve maske titizliği gösterilmedi; sırt sırta bindi seçmenler. Eleştiriler ve yolsuzluk haberlerinin önüne geçmek için, çare olarak Hindistan’da sosyal medyaya kısıtlama getiriliyor.]

Geçmişte bürokrasinin değişik kademelerinde yer alan nice devlet görevlisinin, sonlara doğru, içinde belgelerin yer aldığı dosyalarla gazete bürolarına uğradıklarına veya yazar evlerine gittiklerine şahsen de tanık olmuşumdur. Kendilerine yasadışı talimatlar verilen veya sorumlu oldukları alanda yanlışlıklar yapıldığını gören bürokratlar için, ABD’de bunların açıklanmasını sağladıklarında kendilerini koruyacak yasalar vardır. Bizde öyle bir yasa yok, ama yasa varmış gibi davranan bürokrat her zaman çıkar.

AK Parti’nin 2071’e kadar iktidarda kalmasını can-ı gönülden arzu ettiğini bildiğim dostlarımı son zamanlarda endişeli görmem, onların havayı iyi koklamasından mı kaynaklanıyor acaba?  
<< Önceki Haber Havayı koklayan bürokraside kıpırdanma: Ya giderlerse... Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER