Mehmet Ali Şengül / samanyoluhaber.com
Gariplere Müjdeler Olsun!
O ezel ve ebed Sultanı, O Mâlik-el Mülk, arş-ı Rubûbiyetinde durup gece ve gündüzü, kurduğu sistem ve düzenle bir kitabın yaprağı gibi evirip çeviren bir Zât-ı Mukaddestir ki; uçsuz bucaksız kâinatla beraber şu dünya sarayının tavanını, göz kırpan ve Allah’ın sonsuz kudretine işârette bulunan yıldızlarla, gece lambası olarak takvimcilik yapan ay ile, bir projektör gibi vazîfelendirdiği güneşle tezyin etmiş; tabanını ise mevsimine göre rengarenk çiçeklerle, konserve edilmiş meyveler ve sebzelerle, farklı güzellikte değişik renk ve tatta nimetlerle donatıp insanın emrine vermiştir.
Cenâb-ı Hak Zümer sûresi 67.âyette; "Ama onlar, Allah’ın kudret ve azâmetini hakkıyla takdir edemediler, O’na lâyık tâzimi göstermediler. Halbuki, bütün bir dünya kıyâmet günü O’nun avucunda, gökler âlemi de bükülmüş olarak elinin içindedir. Böyle bir azâmet ve hâkimiyet sâhibi olan Allah, onların uydurdukları ortaklardan yücedir, münezzehtir.” buyurmaktadır.
Bakımı görünümü iyi yapılıp haşarattan korunduğu ölçüde, nebâtat ve hayvanâttan netice ve semere elde edilir. İnsan yaratılanların en eşrefi, en mükemmeli, zıtlarla donatılmış bir varlıktır.
Yağmur, nasıl kuru toprağı yeşertiyor. Aynen öyle İslamiyet de; hayata mal edildiği zaman, insanların gönül dünyalarında sevgi çiçeklerinin açılması mukadderdir. O zaman insanlar, fâni olan bu dünyâda toplum huzurunu sağlayacak, dünya barışına katkıda bulunacak, emniyet, huzur ve güven içinde yaşama hakkını elde etmiş olacaktır.
Her insanın; dünü, bugünü ve istikbâliyle mutlaka alâkası vardır. Bir defâya mahsus olmak üzere, Cenâb-ı Hakk’ın fırsat verip emânet buyurdukları bu hayatta insan için; ümitlerin canlı kalabilmesi, irâdelerin güçlendirilmesi, ye’isin, ümitsizliğin yok edilmesi, kalplerin inşirahla dolup taşması oldukça önem ifâde etmektedir.
Bir mûcitin, yaptığı cihazın kullanılmasını târif eden bir kullanım kılavuzu hazırlaması gibi; Cenâb-ı Hak yarattığı kâinatı ve insanı, niçin ve hangi maksatla yarattığını, ne işe yaradığını, hedefini, gâyesini paygamberler aracılığı ile gönderdiği ilâhi mesajlar ve en son Kur’an-ı Mûciz-ül Beyan ile bildirmiştir.
İslâm Hak bir dindir. Tevhidin temelleri olan îman erkânı Hz.Adem’le (as) başlayan bütün dinlerin tekâmül etmiş, kemâle ermiş, hükmü kıyâmete kadar devam edecek bir dindir. Âl-i İmran sûresi 19.âyette; “Allah indinde din İslamdır” ifâdeleriyle anlatılan işte bu tevhid dini İslam, Allah’ın emirlerine ve yasaklarına göre derin bir şuurla hayâta mal edildiğinde insanları bir araya getirir. Kardeşliği, sevgiyi tesis eder. Adâleti, yardımlaşmayı tavsiye eder.
Mü’minler; Kur’an’dan ve îmandan aldığı güçle, değişik vesîleleri kullanarak âilede, toplumda ve milletlerin biraraya gelmesini sağlamada gayret göstermelidirler.
Hayatın her bir biriminde; karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmanın, huzur ve güven ortamının, hukuk ve adâletin sağlanmasını temin etmede büyük fedâkarlık göstererek, kardeşlik ortamı sağlanmalıdır. Böyle olunca, dini ayrı, rengi ayrı, dili ve kültürü ayrı milletler ve onların çocukları birbirinden istifâde ederler.
Peygamber Efendimiz (sav), “İnsan arkadaşının dini üzeredir. Kişi arkadaşını iyi seçmelidir” (Tirmizi) buyurmuşlardır. Dolayısıyla, iyi insanlarla beraber olunmalıdır.
Yine Efendimiz (sav); “Dünya'da bir garip gibi yaşa. Veya bir yolcu gibi ol. Kendini (ölmeden önce) kabir ehlinden say!" (Tirmizi) buyurmuşlardır. Dünya hayatı boş; onu îman, ahlâk ve fazîletle doldurulmalıdır.
Bakara sûresi 155.âyette; “Biz mutlaka sizi (insanları) biraz korku ile, biraz açlık ile, yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele!”
Bakara sûresi 214.âyette; “Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara mâruz kalmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara dûçar oldular, öyle şiddetle sarsıldılar ki, Peygamber ile yanındaki müminler bile “Allah’ın vaad ettiği yardım ne zaman yetişecek?” diyecek duruma geldiler. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.”
Âl-i imran sûresi 186.âyette; “Şu muhakkak ki gerek mallarınızda, gerek canlarınızda imtihana tâbi tutulacaksınız. Sizden önce kendilerine kitap verilen Yahudi ve Hıristiyanlardan ve bir de müşriklerden sizi inciten bir çok söz işiteceksiniz. Ama siz sabreder ve takvâ ölçüleri içinde korunursanız, muhakkak ki bu davranış, yapılacak işlerin en değerlisidir.”
İbrahim sûresi 34.âyette de; “Hâsılı O, Kendisinden dilediğiniz her şeyi verdi. Öyle ki Allah’ın size verdiği nimetleri birer birer saymaya kalkarsanız, mümkün değil, onları toptan olarak bile sayamazsınız. Gerçekten insan, zâlim ve nankördür” buyurmaktadır.
‘Sabır bir büyülü derman, arkasında îman.
Sabretmeyenin hali, hicran üstüne hicran.’
***
Cenâb-ı Hak Mâide suresi 105.âyette de; “Ey îman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın! Siz doğru yolda olduktan sonra sapanlar size zarar veremez. Hepimiz dönüp dolaşıp Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. O da, yaptıklarınızı size bir bir bildirecek, karşılığını verecektir” buyurmaktadır.
Efendimiz (sav) buyuruyorlar ki; İslâm garip olarak başladı (gariplerle temsil edildi) ve bir gün başladığı gibi yeniden bir gurbet dönemi yaşayacaktır. Herkesin bozgunculuk yaptığı dönemde, îmar ve ıslah hamlelerini sürdüren gariplere müjdeler olsun!” (Müslim)