Önümüzdeki yıl için iyimser olmakla birlikte olası risklere dikkatİ çekerek, yapılması gereken pek çok reform olduğunu belirtiyor.
Genel
seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçim süreci başta olmak üzere,
referandum,
Anayasa değişiklikleri ve
Kuzey Irak tartışmaları ile yoğun bir siyasi gündemin ağırlığında geçen 2007 yılında,
büyüme ve enflasyonda hedeflerin tutmamasına, cari açıktaki artışa karşın, ihracat ve
yabancı sermaye yatırımlarındaki yükseliş sevindirici oldu.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı
Murat Yalçıntaş, yılın ilk çeyreğinde büyümenin yüzde 6,8, ikinci çeyreğinde yüzde 4,1, üçüncü çeyreğinde ise yüzde 2 olduğunu hatırlatarak, ''2007 yılındaki büyümede bir ivme kaybı var. İvme kaybının alt sektörlerine baktığımızda bunun özellikle tarım, inşaat, sanayi ve ticaret sektörlerindeki büyümenin yavaşlamasından kaynaklandığını gördük'' dedi.
Yalçıntaş, iş adamları açısından kur ve
faizin şu anki dengesinin, 2007'de iç talepte ciddi bir daralmaya yol açtığını ve ihracatçıyı ciddi anlamda zorladığını belirterek,
Türkiye'nin 2005-2015 döneminde yüzde 7, en kötü ihtimalle de yüzde 6 büyümek zorunda olduğunu söyledi.
2008'de, ticaret ve sanayi işletmelerinin, KOBİ'lerin ve esnafın karlılığını artırmaya yönelik politikaların acilen hayata geçirilmesi gerektiğini ifade eden Yalçıntaş, GSYİH'deki artışın 2008 için yüzde 5,5 olarak öngörüldüğünü, bunun yakalanabilmesinin, hatta geçilebilmesinin, enflasyondaki düşüş trendinin devam etmesine, faiz oranlarının inmesine, kamu maliyesindeki olumlu gelişmelere, en önemlisi de ekonomide yapılması şart olan yapısal reformlara bağlı olduğunu vurguladı.
Dünya ölçeğinde de, ABD ekonomisindeki değişiklikler veya
Orta Doğu'da meydana gelebilecek sıcak gelişmeleri, Türkiye ekonomisinin büyümesini etkileyecek dışsal riskler olarak niteleyen Yalçıntaş, 2008 enflasyon hedefinin yakalanabilmesinin yapısal reformların hayata geçirilmesine bağlı olduğunu söyledi.
Mevcut
vergi sisteminde dolaylı vergilerin oranının, doğrudan vergilerden çok daha yüksek bir seviyede bulunduğuna, bunun Türk kamu maliyesinde belki yapılması gereken reformların en önemlisi ve en acillerinden biri olduğuna işaret eden Yalçıntaş, ihracattaki artışın devam etmesinin ancak ihracatçının maliyetini düşürecek mikro tedbirlerin alınmasıyla mümkün olacağını, ihracatçının maliyetlerinin düşürülmemesi halinde şu andaki kur-faiz dengesinin önümüzdeki yıl ihracatçıları çok zor duruma sokacağını kaydetti.
Yüksek cari açığın Türkiye için bir risk olduğunu, ancak şu ana kadar Türkiye'ye gelen ciddi dış kaynak akışı nedeniyle kolaylıkla
finanse edilebildiğini ifade eden Yalçıntaş, şöyle devam etti:
''Buna rağmen Türk ekonomisinin en kırılgan noktasının bu olduğunu unutmamak lazım. 2008'de Türkiye'deki
cari işlemler açığının artacağını ve yaklaşık 40 milyar dolara yükseleceğini görüyoruz. Dolayısıyla devletiyle ve halkıyla, kamu ve özel sektörüyle Türkiye'nin daha fazla üreten daha az tüketen bir
ülke olması lazım ki büyürken de cari açığımızı artırmayalım.''
Önümüzdeki yıl dünya ekonomisinde çok büyük bir dalgalanma, çok büyük bir
kriz olmaması halinde Türk ekonomisinde herhangi bir risk beklemediğini dile getiren Yalçıntaş, 2008'in sapma olabilecek en önemli öngörüsünün enflasyon miktarı olduğunu, enflasyonun 2007'de öngörülen seviyenin ''birazcık'' üstünde çıktığını, buna bağlı olarak büyüme oranının da öngörülen seviyenin altında kaldığını söyledi.
Yalçıntaş, ''Dolayısıyla, 2008 öngörülerine yetişmemiz için arada kapatmamız gereken bir açık var. Bu açığı kapatıp kapatamayacağımız da 2008 yılı içerisinde belli olacak. Bizim 2008 yılında 2 tane parametre varsa, onlar da 2007 yıl sonu parametrelerini yakalayamadığımızdan dolayı enflasyon ve büyümedir'' diye konuştu.
"EKONOMİ İKİNCİ PLANDA..."
İstanbul
Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı
Tanıl Küçük de, 2007'de ekonominin ikinci planda kaldığını ve
rekabet gücünü iyileştirecek yapısal ve mikro reformlarda hiçbir somut gelişme sağlanamadığını, yüksek faiz-düşük kur politikasının olumsuz etkilerini daha da artırarak devam ettirdiğini söyledi.
Küçük,
TÜFE bazlı reel kur endeksinin, 2007
Kasım ayında 188.1 ile tarihi bir
rekor kırarak, son 26 yılın en yüksek seviyesine ulaşmasının, bu yılda YTL'deki değerlenmenin, rekabet gücü açısından taşınamaz bir noktaya ulaştığını açıkça ortaya koyduğunu ifade etti.
Bu olumsuzluklara rağmen sanayinin 2007 yılında
üretimini ve ihracatını artırmayı başardığını, ancak sanayi üretimindeki büyümenin, bu yıl da 2005 ve 2006'ya benzer şekilde inişli çıkışlı ve istikrarsız bir seyir izlediğini, yüzde 5 civarında bir artışla sınırlı kaldığını belirten Küçük, üretim ve ihracatı artırma, rekabet gücünü koruyabilme adına başvurulan yöntemlerin arka planında, sanayinin üretim ve istihdam kapasitesinin zayıflaması, cari açığın daha da yükselmesi ve işsizlik sorununun aynı yoğunlukta devam etmesi gibi
ekonomik ve sosyal maliyetleri de beraberinde getirdiğiNİ, 2007'de bu maliyetlerin daha da arttığını söyledi.
2007 üçüncü çeyrekte elde edilen yüzde 2'lik büyümenin, 2002 ilk çeyrek hariç, son 23 çeyreğin en düşük oranı olmasının dikkat
çekici ve ekonomi adına ''
alarm verir'' nitelikte olduğunu kaydeden Küçük, dünyada likidite bolluğunun sona ermeye yüz tuttuğu, büyüme oranlarında düşüş, enflasyonda artış beklentisinin hakim olduğu bir döneme girildiğinin işaretlerinin görüldüğünü ifade etti.
Küçük, ''2008'in, küresel rüzgarların arkamızdan esmeyeceği zor bir yıl olma potansiyeli taşıdığını söyleyebiliriz. Diğer taraftan son dönemde ekonomideki olumlu gidişte önemli bir ivme yaratan AB'ye tam üyelik süreci, yeniden sıkıntılı bir döneme girmiş görünmektedir. Böyle bir konjonktürde, reel sektörü
destekleyecek, rekabet gücünü iyileştirecek yapısal reformlar ve mikro düzenlemeler bir an önce hayata geçmez ise önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisi, büyümeyi devam ettirmekte ciddi sıkıntılarla karşılaşabilir'' diye konuştu.
Tanıl Küçük, Türkiye'nin, ekonomik ve sosyal sorunlarını çözebilmesi için her yıl yüzde 7-7,5 civarında yüksek oranlarda büyümeler elde etmesi, bu hedefi gerçekleştirebilmek için 2008'in, rekabet gücünün ve reel sektörün öncelikle ele alındığı ve 2007'deki zaman kaybının telafi edildiği bir yıl olması gerektiğini vurguladı.
Önümüzdeki yıl ekonomide adımların çok daha dikkatle atılması ve rekabet gücünü iyileştirecek reformların artık süratle hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Küçük, kurun bugün geldiği noktada ihracatın devam edebilmesi için ihracatçı sanayicinin yeni bazı enstrümanlarla acilen desteklenmesi gerektiğini söyledi.
Makro ekonomik açıdan bakıldığında 2008'in, bundan önceki yıllara benzeyen bir yapıda seyredeceğinin öngörülebileceğini ifade eden Küçük, şunları kaydetti:
''Büyümenin 2008'de de son dönemde Türkiye ekonomisinin adeta yapısal özelliği haline geldiği üzere yüksek
dış ticaret açığı ve yüksek cari açık gibi bazı olumsuz yan etkiler üreterek devam etmesi öngörülmektedir. YTL'deki değerlenmenin 2008'de daha uç noktalara gitmeyeceği beklentisindeyiz. Bu durumda ihracatımız öngörülenden biraz daha yüksek bir oranda, yüzde 15-16 civarında artabilir. 2008 için hedeflenen enflasyon oranı yine yüzde 4'tür, ancak bu hedeften sapılması olasılığı oldukça yüksektir.''
"2007, YAVAŞLAMA VE İDARE ETME YILI..."
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (
MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Bolat ise, 2007'nin,
siyaset açısından fırtınalı ve zor bir yıl olduğunu, ekonomiyi gölgede bıraktığını ve ekonomi açısından, ''yavaşlama ve idare etme yılı'' olarak geçtiğini belirterek, 2007'de reformların büyük ölçüde ertelendiğini, siyaseti idare etme ve
terör konusuyla mücadele etmenin öncelikli alanlar olarak ortaya çıktığını kaydetti.
Bolat, Türkiye'nin 23 çeyrektir büyüdüğünü, ancak büyüme, enflasyon oranı ve cari açık açısından çok da umut dolu bir performans gerçekleşmediğini ifade ederek, ''Siyaset açısından fırtınalı ve zor bir yılda ekonominin en azından krize girmemesi olumlu oldu. Göstergeler artıda kalmaya devam etti.
İhracat artışı, enflasyonun tek haneli rakamda kalması ve büyümenin de eksiye düşmemesi sevindirici oldu'' dedi.
2008'de özellikle dünya ekonomisinde tutsata (mortgage) dayalı
kredilerle ilgili ortaya çıkan sert türbülans ve dalgalanmaların, Türkiye'nin başlıca
ihraç pazarları olan
OECD ve AB ülkelerinde büyümenin yavaşlamasına yol açabilecek gibi göründüğüne işaret eden Bolat, bunun Türkiye'nin ihracatındaki ivmeyi, artışı devam ettirmek açısından bir risk işareti olduğunu söyledi.
Bolat, ''Yine enerji, emtia,
hammadde ve tarım
ürünleri
fiyatları noktasında 2007 yılında yaşanan ağır şartlar yani risk, yukarı çıkış, 2008 için de bir risk faktörü. Siyaset açısından fırtınalı dönem geride kaldı. Siyasette taşlar yerine oturdu. Hükümetin 2008 yılına girerken bir an önce ekonomi gündemine dönüş yapması önemli'' diye konuştu.
Sosyal güvenlik reformunun Meclisten geçirilmesi ve KOBİ'lere destek paketinin açıklanmasının büyük önem taşıdığını vurgulayan belirten Bolat, Türkiye'nin 2008 ile beraber yeni bir
kalkınma mimarisine dayalı üretim ekonomisi şartlarını ortaya koyması gerektiğini, işletmeler üzerindeki kamu ve mevzuat yüklerinin ortadan kaldırılmasının heyecanla beklendiğini ifade etti.
Düşük kur-yüksek faiz uygulamasının üreticileri ve ihracatçıları çift taraflı vurduğunu ve faiz indirimlerine devam edilmesinin büyük önem taşıdığını kaydeden Bolat, sürekli aynı programla ya da aynı tedbirlerle devam etmenin anlamlı olmadığını, Türkiye'nin
Mayıs 2008'den itibaren yeni bir kalkınma mimarisine geçmesinin ve üretim ekonomisini destekleyen şartların oluşturulmasının, en acil öncelikli beklentileri arasında bulunduğunu söyledi.
"CARİ AÇIK..."
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (
TÜSİAD) eski Başkanı Erkut Yücaoğlu, önümüzdeki yıl büyüme hedeflerinin daha gerçekçi olması için yüzde 5 civarında kalması gerektiğini belirterek, 2008'in, dünya likidite krizinden dolayı Türkiye'nin finansman bulma konusunda daha da zorlanacağı bir yıl olacağını ifade etti.
Yücaoğlu,
özelleştirmenin ve yabancı sermaye yatırımlarının hızlandırılması için daha çok gayret edilmesi gerektiğini ve bu çerçevede en büyük zorluğun cari açık olarak devam ettiğini kaydederek, şöyle dedi:
''Kriz anlamında bir endişem yok. Ama bir yavaşlama olduğu kesin. Türkiye'nin bu kadar büyük bir cari açığı sürdürebilmesi için hem hızlı büyümesi hem de dış kaynak, özelleştirme ve yabancı sermaye konusunda ciddi tedbirler alması lazım. Ayrıca tüm ekonomik birimlerin rekabet gücünün artırılması lazım ki bu cari açık azalsın.''
TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi
Ethem Sancak da, çeşitli nedenlerden dolayı 2007'nin sapmaların yaşandığı bir yıl olduğunu belirterek, içeride ve dışarıda yaşanan gelişmelerden sonra daralmanın daha fazla olacağından korktuğunu, ancak bunun gerçekleşmediğini ifade etti.
Sancak, önümüzdeki yıl için çok fazla sapma beklemediğini, 2008'in, daha istikrarlı ve büyüme açısından daha iyi bir yıl olacağına inandığını dile getirerek, ''Önümüzdeki yıl için iyimserim. Türkiye çok daha iyiye gidecek'' dedi.
Hükümetin tecrübeli bir dönem geçirdiğini ve bu tecrübesiyle önümüzdeki 4 yılı çok daha iyi planlayacağını belirten Sancak, ''Hükümetin kendi içinde iyi bir organizasyon var.
Maliye Bakanlığı çok tecrübeli bir
bakanlık haline geldi ve çok başarı sağladı.
Ekonomiden Sorumlu
Başbakan Yardımcısı ise, Türkiye için çok büyük bir şans'' şeklinde konuştu.
''YÜZDE 5,5 BÜYÜME HEDEFİ ÇOK İDDİALI''
Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş de, 2008'in, 2006 sonlarından itibaren başlayan küresel problemlerin doruğa çıktığı bir yıl olacağını, 2007'deki şartların önümüzdeki yıl ağırlaşacağını ifade ederek, yüzde 5,5 büyüme hedefini çok ''iddialı'' bulduğunu söyledi.
Ateş, ''Reel faizlerin nispeten azalacağı, yine YTL'nin değerli kalacağı bir yıl olarak düşünüyorum. Büyümede dünya üzerindeki sıkıntı, Türkiye'ye eninde sonunda yansıyacaktır. Bunun yansıması da çok daha dikkatli hareket etmeyi gerektiriyor. Borçluluğu çok, bir
takım risklere maruz bilançolar, sıkıntıya girebilir. 2008'i çok dikkatle izlemek gerekiyor'' şeklinde konuştu.
Türkiye'nin sermaye ihtiyacı bulunan bir ekonomiye sahip olduğunu dile getiren Ateş, ''2008'de
yurt dışından temin edeceğimiz para daha pahalı olacak ve vadeleri de eskisi kadar rahat olmayacak diye düşünüyorum. Oradaki maliyetler tabi ki yansıyacak. Maliyetlerin ötesinde bunun riskleri de var. Belki artık bu kadar fonlanamayacak'' dedi.
Ateş, tüm bu gelişmelere karşın Türkiye'nin hala cazibesini koruduğunu, özellikle enerji, otoyollar, limanlar, hava alanlarına bakıldığında, yapılacak bir takım satışlar, özel sektörde
birleşme ve el değiştirmeler, yabancıların enerji sektörüne konsolidasyon amaçlı girmeleri gibi sebeplerden dolayı Türk piyasasının dünyadaki en hareketli piyasalardan biri olma özelliğini koruyacağını ifade etti.
Dünyaya kıyasla Türkiye'nin 2008'i daha rahat geçireceğini belirten Ateş, özellikle kredi risklerine dikkat etmek gerektiğini, şu anda dünyada riskin yeniden fiyatlandığını, dev bankaların zarar açıkladığını, böyle bir dünyada artık her şeyi 2 kere düşünmenin büyük önem taşıdığını kaydetti.
Hakan Ateş, 2008'de nominal faizlerin ''kesinlikle'' düşeceğini de söyledi.
Türk
iş dünyası, önümüzdeki yıl Türkiye'ye gelecek yabancı sermaye miktarının, 2007'de olduğu gibi 20 milyar dolar seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ederken, ihracat ve otomotiv üretiminde de artış bekliyor.
ABD kaynaklı tutsat (mortgage) krizinin etkilerinin henüz bertaraf edilmediği, 2007'de olduğu gibi önümüzdeki yıl da Türkiye'deki sermaye
piyasalarını etkileyebileceğine dikkat çekiliyor.
Uluslararası
Yatırımcılar Derneği (YASED) Genel Başkanı Tahir
Uysal, 2007'nin, Türkiye'de seçim yılı olması ve global dalgalanmanın dünya piyasalarındaki etkileri gibi faktörlere rağmen genel anlamda olumlu bir yıl olduğunu ifade ederek, yıl sonunda uluslararası doğrudan yatırım girişinin 20 milyar dolar seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini söyledi.
Uysal, Türkiye'deki yatırım ortamında son yıllarda yakalanan istikrarlı gelişmenin ve ona zemin sağlayan reformların sürmesi kaydıyla, 2008'de 20 milyar dolar boyutundaki rakamların gerçekçi olacağını belirterek, bu beklentinin gerçekleşebilmesi için atılması gereken çok ciddi adımlar bulunduğunu ifade etti.
2001'den beri başarıyla sürdürülmekte olan istikrar programı çerçevesinde yapılan makro ekonomik reformlarla ekonominin uzun dönemli bir büyüme dönemi yaşadığını dile getiren Uysal, ''2007 yılında ise özellikle seçim dönemi ve bunu takip eden süreçte maalesef bir duraklama evresi yaşadığımızı gözlemliyoruz'' dedi.
Doğrudan yabancı yatırımların çoğunluğunu oluşturan birleşme ve satın almaların yakın gelecekte yeni yatırımlara dönüşebilmesi için Türkiye için önemli bir dezavantaj olan istihdam üzerindeki
prim ve vergilerin 2008 yılında öncelikli olarak gündeme gelmesini umduklarını belirten Uysal, yeni yatırımların gelebilmesi için Türkiye'nin vergi ve teşvikte rekabetçi sistemler geliştirmesinin önemli olduğunu vurguladı.
Uysal, kriz dinamiklerinin özellikle hedge fonları ve private equity fonlarının yatırım kararlarını gözden geçirmelerine yol açacağını ve krizin sonuçları tümüyle görünene kadar, Türkiye de dahil, dünyanın her yerinde bir bekleme ya da yavaşlama sürecine girileceğini kaydetti.
2008 enflasyon hedefinin yüzde 4 olarak açıklandığını hatırlatan Uysal, ''Özellikle 2008 yılı başında geleceği açıklanan elektrik ve
doğal gaz fiyat artışları ve bunu takiben bu artışların diğer emtiada fiyat artışlarına yol açması ile başlayan süreçte 2008'de yüzde 6 ve yukarısında bir enflasyon oranı beklemek kanımızca daha doğru olacaktır. Büyüme hedefleri ise bazı önemli reformların kararlılıkla gerçekleşmesine bağlıdır" dedi.
''2008'DE İHRACATIN İVMESİNİ KORUMASINI BEKLİYORUZ''
Türkiye
İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı
Oğuz Satıcı da,
Aralık ayı ihracatıyla birlikte Türkiye ihracatının 100 milyar dolarlık hedefi aşacağını ifade ederek, 2007'de nispi olarak ihracatın büyüme hızının ithalatın büyüme hızını geçtiğini, ancak
dış ticaret açığının arttığını söyledi.
Satıcı, 2008 yılı için ihracatın ivmesini korumasını beklediklerini ifade ederek, ''2007'yi çok büyük bir ihtimalle 105 milyar dolar civarında rekor bir ihracat rakamı ile tamamlayacağız. 2008 yılı için ise 125 milyar dolar rakamına ulaşabileceğimizi tahmin ediyoruz'' diye konuştu.
Büyüme rakamları açısından 2008 yılı beklentilerinin yüzde 5-5,5 arasında değiştiğini ifade eden Satıcı, şöyle devam etti:
''Eğer üçüncü çeyrekte gördüğümüz büyüme yavaşlaması devam ederse bu hedeflerin tutturulması oldukça zora girebilir.
Enflasyon hedefi de 2008 yılı için yüzde 4 olarak belirlenmiş. Mevcut
para politikası devam ettirildiği müddetçe bu hedefe ulaşılmasının çok zor olacağını tahmin ediyoruz.
Döviz kurları ise faizler yüksek tutulmaya devam edildiği müddetçe düşük seviyelerini koruyacaktır. Ancak, geçtiğimiz yıl tüm global finans piyasalarını sarsan subprime kredileri sorunu henüz ortadan kalkmış değil.
Eğer bu sorunlar 2008 yılında tekrar gündeme gelirse, dış şoklara karşı yüksek cari açık ve dış ticaret açığı nedeniyle son derece savunmasız bir halde bulunan Türkiye ekonomisi, bundan en fazla zarar görecek ekonomiler arasında olacaktır. O yüzden 2008 yılının en büyük riskinin yüksek faiz oranlarına rağmen düşmeyen enflasyon rakamı ile birlikte bu global risk olduğunu düşünüyoruz.''
SERMAYE PİYASALARI
Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB) Başkanı
Nevzat Öztangut ise, 2007'nin sermaye piyasası açısından olumlu bir yıl olduğunu, aracı kurumların
ortaklık yapısında önemli değişimler yaşandığını, global ölçekte faaliyet gösteren pek çok yabancı kurumun, aracı kurum satın alarak Türkiye'de faaliyete başladığını, Türkiye'de faaliyet gösteren aracı kurumların sayıca dörtte birinde yabancı ortakların payının yüzde 50'nin üzerinde bulunduğunu kaydetti.
Öztangut, bu gelişmenin bir yandan makro ekonomik göstergelerdeki iyileşmelerden kaynaklandığını, öte yandan AB'ye üyelik perspektifinin de bu ilgide önemli rol oynadığını ifade ederek, yeni düzenlemelerin 2008'de sermaye piyasasının en önemli başlıklarından birini oluşturacağını söyledi.
Öztangut, risklere değinirken de, ''ABD'deki tutsat krizinin etkileri henüz bertaraf edilmiş değil. Konuyla ilgili olumsuz gelişmeler, olduğu gibi 2008'de de piyasamızı etkileyebilir. Gelişmeleri yakından izlemeye devam edeceğiz'' şeklinde konuştu.
Hükümetin, Türkiye'nin bir finans merkezi haline getirilmesi projesini gündeme aldığını hatırlatan Öztangut, TSPAKB'ın, orta vadeli bir perspektif, etkin bir koordinasyon ve kararlılıkla Türkiye'nin,Doğu
Avrupa, Orta
Asya, Kuzey
Afrika ve Orta Doğu coğrafyasında etkin, bölgesel bir finans merkezi haline gelme potansiyelinin bulunduğunu düşündüğünü kaydetti.
Finans merkezi olabilmenin sadece finans alanında yapılması gerekenlerin yapılması ile mümkün olamadığını belirten Öztangut, "Finans dışı alanlarda da bazı temel altyapı yatırımlarının yapılması gerekmektedir. Ayrıca tabii ki sermaye piyasamızda da ürün çeşitliliğinin artması ve piyasaya yeni yatırımcıların kazandırılması, sermaye piyasamızın sağlıklı büyümesini sağlayarak finans merkezi haline gelmesine destek verecek en önemli etkenlerdir. Öyle görünüyor ki bu konudaki çabalar 2008 yılında gündemde olacak" diye konuştu.
GLOBAL DÜZELTME RİSKİ..
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Bekir Cumurcu da, büyüme, enflasyon, faiz hadleri ve cari açık gibi endikatörlerin, 2007 yılında beklentilerin gerçekleşmediğini gösterdiğini, her şeye rağmen Türkiye'nin büyüdüğünü ve iyi bir yıl olduğunu söyledi.
2008 yılında da hem ticari sektöre olan ilginin devam etmesi hem de hedeflenen enflasyona paralel olarak düşmesi beklenen faizlerin konut alımlarını ivmelendirmesinin beklenebileceğini ifade eden Cumurcu, şöyle dedi:
''Önümüzdeki yıla ait öngörüler, mevcut trendlerin devamını var sayan öngörülerdir. Özellikle gelişmiş ekonomilerde büyümenin devam edeceğine dair beklentiler bu varsayımı desteklemektedir. Bununla birlikte uzun süredir yükselmekte olan varlık fiyatlarında oluşabilecek global bir düzeltme ihtimali, 2008 yılına ait öngörülerin gerçekleşmesi ihtimali önündeki önemli risk olarak algılanabilir.''
HAZIR GİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ
Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ahmet Nakkaş ise, her ölçekten şirket kapanmaları ve istihdam kaybının 2007'de de yaşanmaya devam ettiğini, sektörün, içinde bulunduğu ve uyum için azami çaba gösterdiği dönüşüm sürecinde en olumsuz etkiyi, fiyat istikrarı ile değerlenen YTL karşısında artan üretim maliyetleri nedeniyle yaşadığını ifade etti.
Nakkaş, ''Yapısal reformların gecikmesi, yüksek kamu maliyetlerinin sürmesi ve kamu desteklerinin yeterince ve istenilen sayıda
firmaya ulaştırılamaması gibi nedenlerden dolayı sektörün karşı karşıya bulunduğu dönüşüm süreci 2007 yılında yönetilebilir olmaktan çıkıp ve doğal bir seleksiyon sürecine dönüştü. 2007'deki koşulların sürmesi halinde 2008 yılında doğal seleksiyon sürecinin sektörde daha ağır tahribatlar yaratması kaçınılmazdır'' diye konuştu.
Önümüzdeki yıl Çin'e karşı AB'de uygulanan kotaların muhtemelen kalkacak olması ile birlikte ilave bir olumsuz etki ile karşılaşılacağını ifade eden Nakkaş, bu çerçevede sektörün dönüşüm sürecinin yönetilebilir kılınması için UFUK 2015 çalışması ile orta vadede uygulanmasını önerdikleri başta taşınma olmak üzere önlemlerin hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti.
2008 yılında sektörde dönüşüm sürecine ayak uyduran ve bu konuda azami çaba gösteren firmalara özellikle finansman alanında bir ara destek sağlanması ihtiyacının yüksek olacağını vurgulayan Nakkaş, şunları kaydetti:
''2008-2009 yılları içind
e devlet tarafından bir finansman desteği sağlanırsa hazır
giyim ve konfeksiyon sektörü için dönüşüm süreci sürdürülebilir kılınabilecek. Böylece hayata geçirilecek orta vadeli önlemelerin etkisi daha yüksek olacak. Aksi takdirde dönüşüm kapasitesine, kabiliyetine ve birikimine rağmen çok sayıda firma dönüşüm sürecini tamamlayamadan sektörden çekilmek zorunda kalacak.''
AA