Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Doç. Dr. Şeref Uluocak, "Yaptığımız araştırmalarda gördük ki kadınların ve erkeklerin eğitim seviyesinin yüksek olması şiddetin önüne geçemiyor. Yani şiddete olan duyarlılığımız arttığında ve konu hakkında bilinç geliştirdiğimizde şiddetin mağduru olma ihtimalinin artabildiğini görüyoruz. Aklın talebi arttıkça şiddete maruz kalma olasılığı artıyor." dedi.
Çanakkale'deki kadın derneklerinin katılımıyla, kadın bakış açısından toplumsal cinsiyet rolleri üzerine çalışmalar yapan Doç. Dr. Şeref Uluocak, şiddetin tanımının doğru yapılmadığını belirtti. Ulucak, "Şiddet sadece fiziksel değildir. Mağdurun rızası olmaksızın gerçekleşen psikolojik, dinsel, cinsel, sözlü, ekonomik olmak üzere birbirinden farklı şiddet türleri var. Şiddet tanımı konusunda eğitim alan kadınlar olaylara daha başka yaklaşacak ve daha somut tepkiler verecektir. Sosyokültürel yapı içerisinde entelektüel seviyemizin ya da bilinç seviyemizin yüksek olduğunu düşünsek de farkında olmadan başkalarına şiddet uyguladığımız ya da bize yöneltilen şiddete maruz kaldığımız durumlar oluyor." şeklinde konuştu.
"AKLIN TALEBİ ARTTIKÇA ŞİDDETE MARUZ KALA OLASILIĞI ARTIYOR"
Şiddeti insanın kendisinin ürettiğini kaydeden Uluoacak, farkında olmadan kendimize ya da başkalarına uyguladığımız şiddet biçimi olduğunu söyledi. Uluoacak, şöyle devam etti: "Şiddeti kendimiz üretiyoruz. Farkında olmadan kendimize ya da başkalarına uyguladığımız şiddet biçimleri var. Kadına ve kız çocuğuna yönelik şiddet biçimleri örneğin. Şiddetin, insanın kendi kendini geliştirmesinin önüne geçen boyutlar taşıdığını ancak şiddet olarak tanımlandıktan sonra anlayabiliyoruz. Bu anlamda, şiddetin tanımlanması biraz bilinç meselesi. Yaptığımız araştırmalarda gördük ki kadınların ve erkeklerin eğitim seviyesinin yüksek olması da şiddetin önüne geçemiyor. Yani şiddete olan duyarlılığımız arttığında ve konu hakkında bilinç geliştirdiğimizde şiddetin mağduru olma ihtimalinin artabildiğini görüyoruz. Aklın talebi arttıkça şiddete maruz kalma olasılığı artıyor. Şiddetin engellenebilmesi için stratejik noktalar belirlemek gerekir. Kadının ve erkeğin bilinç sahibi olması, parter (sevgili, kız-erkek arkadaş, eş, yakın duygusal ilişkide bulunan kişi) olarak bilinç sahibi olunması stratejik bir başlangıç noktası olabilir. Çünkü kültürel kalıplar sebebiyle ancak partner noktasında müdahale edebiliyoruz. Diğer bir değiştirmemiz gereken husus ise dilimiz. Kadınların kendilerini kendi kelimeleriyle ifade edecekleri bir dönüşüme ihtiyacımız var. Bu uzun bir süreç ama başlamamız şart. Şiddetin pedogojik olduğunu kabul etmeli ve ona göre önlemler almalıyız. Şiddete karşı sesini çıkarmayı beceren toplulukların sesini çıkaramayan kişilere de yönelmesi gerekiyor. Kadınları içinde bulunduğumuz perspektiften değil onların içinde bulunduğu koşulları dikkate alarak değiştirmek, dönüştürmek, katkıda bulunmak gerekiyor." CİHAN