Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi

Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi Terör Sempozyumu -Sempozyum kapsamında Medya ve Terör: Güvenlik Hakkı ve Bilgi Edinme Hakkı başlıklı oturum düzenlendi


ANTALYA (A.A) - Antalyada düzenlenen Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi Terör Sempozyumu kapsamında Medya ve Terör: Güvenlik Hakkı ve Bilgi Edinme Hakkı başlıklı oturum düzenlendi.
     Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Programlar Danışmanı ve Zaman Gazetesi Yazarı Etyen Mahcupyan, kentteki bir otelde düzenlenen sempozyum kapsamındaki oturumda yaptığı konuşmada, terör ve terörle mücadele olan bir ülkede medyanın nasıl etkilendiğinin önemli olduğunu, medyanın demokratikleştirmeye yönelik bir etkileşim altına girmediğini ve toplumu daha antidemokratik hale getirecek şekilde tutum takındığını söyledi.
     Şiddet uygulayan tarafın bir süre sonra kendisini sanal bir devletmiş gibi telakki etmeye başladığını kaydeden Mahçupyan, devletle mücadele etmeye başladığını ve bir süre sonra da kendisini devletmiş gibi düşünmeye başladığını anlattı.
     Medyanın bir kendi devleti, bir de itiraz eden öteki devlet arasında kaldığını ifade eden Mahcupyan, Medyanın büyük kısmı doğal olarak kendi devletini seçiyor. Devlet dediğimiz şey nesnel değil ve nesnel olmayan ideolojik aktörün peşinden giden medya da artık nesnel olamıyor. Bir süre sonra kendisi de ideolojik hale geliyor. Bu sadece Türkiyede değil, dünyanın her tarafında böyle oluyor dedi.
     Terörle mücadelenin medyayı baştan devlete yakın şekilde konumlandırdığını, medyanın siyasi, ekonomik güç elde etmenin aracı haline dönüştüğünü dile getiren Mahçupyan, şöyle konuştu:
     Sadece devlete yakın olmak ve terör olayı için bir pozisyon alarak belki de o medya kendisine başka alanlarda ekonomik güç sağlayabiliyor. Para teröre gidiyor diye cümleler duyuyorduk bazı sempozyumlarda, ama hiçbir zaman hiçbir yerde para teröre gitmez, para bir insana veya gruba gider, onlar terör yapar. Terörü sanki hayalet bir özneymiş gibi (Terör şu kadar can aldı) diyebiliyor insanlar, ama terör değil, başka insanlar can alıyor. Terörist denen grup hiç değişmeyen, sanki yaşamayan bir varlık, bir yaratık gibi adlandırılıyor. Mesela PKK hep değişik adlar alıyor, ama hep aynı PKK kalıyor. Herkes değişiyor, Türkiye bu kadar değişiyor ama PKK hiç değişmiyor. Terörle şiddet arasındaki mesafe giderek açılabiliyor. Şiddete bulaşmayan insanlar da teröristle ilişkide olduğu için terörist olabiliyor.
    
     -Televizyon insanları duyarsızlaştırıyor-
    
     Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Film Bölümü Başkanı Doç. Dr. Nurdan Akıner ise televizyonun kitleleri acıya ve kurban olma durumuna karşı duyarsızlaştırdığını belirterek, televizyonun gerçek ve düş arasındaki perdeyi kararttığını söyledi.
     İnsanların giderek şiddet eyleminin sonuçlarını anlama yetisini kaybetmeye başladığını, hoşgörü kaybolduktan sonra dünya güvensiz bir yermiş algısının oluştuğunu dile getiren Akıner, terörün korkutulmak istenen büyük bir seyirci kitlesine sergilendiğini, terörün şiddet amacı olduğunu, politik amacının da masum insanları hedeflediğini belirtti.
     Akıner, şöyle devam etti:
     Terör örgütlerinin, PKKnın artık yurt dışında yayın yapan kanalları da var, bu sayede hedef kitlelerine ulaşabiliyorlar. Kitle iletişim araçları tüm dünyada terör örgütlerinin propaganda araçlarıdır. Medya ve terör birbirinin rehinesidir. Medyaya sansür uygulanarak belki terörle mücadele edilebilirdi. İçinde yaşadığımız dönemde internete hemen her yerde ulaşabilme ihtimalimiz var. Medyanın baskı altında tutulması çatışmanın daha geniş bir tabana yayılmasından başka bir işe yaramaz. Medyayı sansürleyemiyorsak o zaman uygulamamız gereken bir şey var, o da sorumlu yayıncılık.
     Medyanın sorumsuz olduğunda ön yargılı nefret suçlarındaki artışın kolaylaştığını belirten Akıner, Amerikan medyasının 11 Eylül saldırılarını haberleştirirken etik bir çerçeveden yoksun hareket etmesi nedeniyle 28 olan nefret suçlarının 481e yükseldiğini dile getirdi.
     Akıner, Medya etik yayın yapmadığı için, doğru bilgilendirmediği için Güney Asyalı ve Araplara karşı işlenen nefret suçlarında artış oldu. Medya sistemlerinde gerileme devri başladı. Günümüzde medya gerçek yerine sıra dışı, önemli yerine sansasyonel olanı sunma eğilimindedir. Basın dördüncü güç olma özelliğini artık kaybetti. Artık bir beşinci güce, yurttaş gücüne ihtiyaç duyulduğu görülmektedir diye konuştu.
    
     Muhabir: Yusuf Karadağ
     Yayıncı: Hızır Hacısalihoğlu
<< Önceki Haber Parlamentolar Arası Değişim ve Diyalog Projesi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER