Korkak Diktatör

Ufuk Yiğit

Ufuk Yiğit

09 Kas 2016 00:03
  • Tarihin en eski ve en iyi korunmuş yazılı kanunlarından olan Hammurabi kanunlarından bu yana hiçbir dönemde bir zanlı, delil olmadan mahkum edilmemiş.

    Bir zanlının işlediği iddia edilen suç ya da suçlardan mahkum olabilmesi için ya işkence olmaksızın kendi iradesiyle suçunu itiraf etmesi, ya toplanan objektif delillerin şüphe bırakmayacak şekilde suçu zanlının işlediğini göstermesi ya da rüşvet karşılığı yalancı şahitlik yapmayan gerçek şahitlerin zanlının atılı suçu işlediğine bizzat tanıklık ettiğini belirtmesi gerekir.

    Bunun istisnaları vardır elbette. Zalim diktatörlüklerde hukuk bir adamın iki dudağı arasında olduğundan yukarıda saydıklarımızın hiçbiri aranmadan zanlı suçlu ilan edilir ve cezası verilir. Diktatör korkaklık etmeden yaptığını kabul edip hukuk 'ben'im diyorsa mahkemeye, kanuna zaten gerek kalmaz.

    Bazen de hukuk var-mış gibi yapılır. Maalesef ülkemizde geçmişte de hukuk var-mış gibi yapılıyordu. Bugün de aynı şey söz konusu. Hukukun üç temel öğesi olan hakimler, savcılar ve avukatlar bu sözlerden alınmamalı. Zira yazılanların gerçek olduğunu kendileri de biliyor ve kabul ediyor.

    Geçtiğimiz günlerde mahkemelere bilirkişilik yaptığını söyleyen bir hukukçunun sözleri göndeme damgasını vurdu. BM'de görevli hukukçu Doç. Dr. Ahmet Keşli bir hakimin kendisine ''ben vatandaş olsam kendi mahkememde yargılanmak istemem'' dediğini aktardı. Mahkemelerde ''avukat tutacağına hakim tut'' anlayışının yerleştiğini söyleyen de yine kendisi.

    Bunlar Türkiye'de hukuk açısından durum tespiti mahiyetinde. Talihsizliğe bakın ki; aynı hukukçu Ahmet Keşli, varlığı bile hukuken ispat edilememiş bir terör örgütünden bahsederek bu örgüte üye olanları ayırıp teker teker asılması gerektiğini söyleyebiliyor.

    Bir gerçeği ifade ederken mesleğinin en temel ilkelerini çiğneyip suçun nasıl ispat edilmesi gerektiğini atlıyor.

    Madem hukukçu olduğunuzu, sistemin bozuk olduğunu iddia ediyorsunuz, yukarıda saydığımız basit kurallar çerçevesinde, olmayan bir terör örgütüne mensup olduğunu söylediğiniz insanlara neye göre terörist diyor ve neye göre bu insanların asılması gerektiğini beyan ediyorsunuz?

    Evet ortada yaşanmış bir hadise var. Hayatını kaybeden yüzlerce insan var ama ilginçtir Türkiye'de bu elim hadise sonrasında gerçekten bu işi yapanların bulunması yerine bir süredir zaten devam etmekte olan cadı avı genişletiliyor ve öğretmenler, öğrenciler, akademisyenler, gazeteciler, iş adamları, ev hanımları tutuklanıp hapishanelere, işkencehanelere dolduruluyor.

    Hukuk ve adalet treninin çoktan kalktığı bu ülkede yaşayanlar duruma çok vakıf. Bu yüzden hakimler kendi mahkemelerinde yargılanmak istemeyeceğini söylüyor. Bu yüzden avukat tutacağına hakim tut anlayışı benimseniyor.

    Evet itiraflar var. İftira mahiyetinde itiraflar. İşkenceyle rüşvetle alınmış itiraflar.

    Evet deliller var. 1 Dolarlar, televizyon dizileri, akıllı telefon uygulamaları, bilgisayar oyunları, elektrik devreleri.

    Evet şahitler var. Kimin kim olduğunu bilmeyen, kendilerine dikte edilenleri söyleyen şahitler.

    Baştakiler korkaklıklarından açık açık ''kanuna, mahkemeye gerek yok'' diyemeseler de arada ağızlarından kaçıyor. Dünya ''kapıyı kırıp alın, biz kanunu yaparız'' konuşmasını unutmadı.

    Medem hukuk, kanun, adalet yok, madem sesi çok çıkan hüküm veriyor, madem hakkın kuvvette olduğu düşünülüp suç ispat edilmeye uğraşılmıyor, o zaman herkes bir şeyler söyleyip başkalarını suçlu ilan edebilir.

    Mesela birileri, o meş'um gecede gerçekten başta genelkurmay başkanı olmak üzere bütün kuvvet komutanlarının darbeyi birlikte planladığını söyleyebilir.

    Mesela birileri, aynı komutanların bunu haber alan cumhurbaşkanından, darbeyi bu şekilde yapmamaları, geri çekilmeleri için 100'er milyon dolar ya da TL aldığını da söyleyebilir. Rakamı istediğiniz gibi tahayyül edebilirsiniz.

    Mesela birileri, kendilerini garantiye alan komutanların, altlarındaki bazı birlikleri darbe yapacağız aslanlarım diye ileri sürüp, daha sonra masum insanların ölmesini seyrettiğini söylese şaşırtıcı olmaz.

    Dahası da olabilir. Bazıları, sokağa darbe için çıkan hainler duruma şaşıp kalırken cumhurbaşkanının, bizzat dizayn ettiği darbede kendisinin finanse ettiği silahlı militanlarına, ''halka ateş açın, bizden de birilerini öldürün ki bizim yaptığımız anlaşılmasın'' diye emir verdiğini iddia edebilir.

    Yani işin özü delil, şahit, gerçek itiraf aranmayacak olduktan sonra birileri çıkıp darbeyi yapan da, yaptıran da, kendi arkadaşları dahil yüzlerce masum insanı katlettiren de Cumhurbaşkanı'dır dese kimsenin itiraz etmemesi gerekir. Zaten Cumhurbaşkanı'na göre bunların hiçbirinin ispat edilmesine gerek yok.

    Kaldı ki gerçekten hukuk ve adalet olsa bütün bunları ispat için yeteri kadar delil de şahit de bulunur.

    UFUK YİĞİT
    09 Kas 2016 00:03
    YAZARIN SON YAZILARI