Yarınki nesiller

Safvet Senih

Safvet Senih

18 Oca 2018 12:36
  • Özüne ve köküne bağlı yetişmiş ve Kalbin Zümrüt Tepelerinde gezinen yarının mutlu nesilleri için Muhammed Fethullah Gülen Hocaefendi “Mutlu Nesiller” başlıklı yazısında hayal ve hülyâlarımızı zorlayan enfes ifadeler kullanıyor. “Hayâli cihan  değer”  bu güzellikleri seneler sonra bir daha beraber mütâlaa ve müzâkere edelim:

    “Yarınların iyilik ve güzellik dünyasında herşeyi Cennet ehlinin temiz simaları gibi imrendirici, onların derin bakışları kadar ifadeli ve tenlerinin kokuları kadar bayıltıcı buluyor, dört bir yandan taşıp gelen bu bin bir râyiha ile taş gibi kalblerin dahi yumuşayıp eridiğini hissediyoruz.

    “Evet, geleceğin zihni aydın, ruhu aydın insanın elinde bütün varlık bir GÜL GONCASI gibi açıldıkça açılacak ve bu aydınlık iklimin talihli insanları, kâinatları keşfetme yolunda, yüksek himmetli fatihler gibi zaferden zafere koşacak; nihayet  bütün eşyanın insana musahhar olduğu sırrını kavrayarak, önünde sıra sıra dizilmiş zafer tâklarının altından geçip duygu ve düşünce sancağını Hakk’ın Hoşnutluğu Burcuna dikerek kendini idrak içinde iki büklüm olacaktır. Yani âcizliğindeki GÜCÜ, fakirliğindeki SERVET  ve ZENGİNLİĞİ  görerek ŞÜKÜR  ve  ŞEVK  ile kanatlanıp fethedilecek başka dünyalar arayacak ve gözleri ÖBÜR  ÂLEME uyanacağı ana kadar da rüyalar gibi tatlı bu şirin dünyasına yeni yeni buudlar kazandırmak için çırpınıp duracaktır.

    “O günlere yetişebilirsek, bizim gibi dili bağlı, gönlü buruk, hisleri felce uğramış, çeşitli mahrumiyetler içinde duygu ve düşünce dünyasını geliştirme fırsatını bulamamış olanlar dahi neşeyle coşup, dâhiyane sözler etmeye başlayacak ve bir zamanlar sinelerinde saklı bulunan emellerin, hasret ve ümit arası gelip-giden gizli duyguların, bahtına küskün kapalı düşüncelerin ortaya çıktığını görerek inanç ve ümitlerinde  yaşattıkları o sihirli dünyaları bir kere daha bütün ihtişamı ile yaşayacaklardır.

    “Evet iç âlemlerimizde uyuklayan hisler ŞEVK ile gerilip şahlandığı ve ayn-ı lezzet olan hayatın sabahleyin uyanan kelebekler gibi, çiçekler arasında kona-kalka saadetine yeni buudlar aradığı gibi, her yanda çeşit çeşit lezzetlerin tutup durduğu bu kuşakta, kendi his ve şuur dünyalarına açılmış ruhlar, daha ledünnî güzellikleri, hayallere karşı daha göz kamaştırıcı ihtişamları arayışa koyulur; nançlı ışıldayan gönül düzlüklerinde küme küme yıldızların dizildiği, öbek öbek Cennet tepeleri gibi yamaçların sağa-sola serpildiğini görür ve peşi peşine gelip iç âlemlerini saran bu renkli düşünceler sayesinde zevk dünyalarını söndürmek isteyen monotonlukları parçalar ve hep yepyeni iklimlerde şevk ve tarab içinde yaşarlar.

    “Bu noktaya ulaşmış bir ruh, bütün bütün varlık kadehini taşa çalarak gönlüne açılan menfezlerden hakikatin çehresini müşahedeye dalar ve hilkatin sınırlarından sıyrılarak bütün zamanların mekânların, buudların dışına kaymak arzusu ile kendine yeni bir yuva aramaya çalışır. Her sıçrayışta biraz daha ışıklarla sarılır; her aydınlanışta varlığının esas kaynağını biraz daha hissetmeye başlar ve ‘ben’ dediği şeyi bütün bütün unutur. Artık kulaklarına çarpan her seste, gözlerinin içine akan her renkte, ezelden bir tohum hâlinde ruhuna saçılan aşkın, bir humma gibi her yanını sardığını duyar ve önüne geçilmez bir visâl arzusuyla yanar-tutuşur. Bundan sonra onun için ne renklerin ağlayışı, ne aydınlıkların kayışı, ne de somurtkan inkırazlar asla bahis mevzuu değildir. Onun kulaklarında her ses bir ümit  nağmesi gibi çınlar, özündeki her kıpırdanış bir ölümsüzlük ritmiyle atar; lâhûtîlik bütün sırlarını onun önüne yayar; gayri bundan öte kendisini, kalbinde ve kafasında bulunan yabancı herşeyi yakıp kül eden aşkın kolları arasında bulur ve varlığının gayesini anlar.

    “Evet öyle ümit ediyorum ki, yarınki nesiller, her gün her gece, her saat, her saniye bu güzel hayattan böyle bir zevk alarak, sinelerinde büyük deryaların büyük dalgaları gibi birbirini takip eden vuslat ve aşk dalgalarına kendilerini salıverip, her biri küçük birer dalga iken derya olacak ve bütün bir ömür boyu damla damla aşk ve vuslat yudumlayan bu talihliler, bir gün en büyük aşka, en büyük vuslata ererek gölgelerin aldatmasından ve kesretin dağdağalarından bütün bütün kurtulacaklardır.”

    Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi bu Mutlu Nesiller yazısında, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Dördüncü  Mektup’ta ele aldığı ve Hizmet’in gerçekliğini teşkil eden ve başka anlayış ve meşreplerden farklılığımızı ortaya koyan “Fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak” prensiplerini, özümseyip içselleştirmiş nesillerin mutlu geleceklerini anlatıyor. Bunlar sadece birer hayal ve hülya değil; aynı zamanda keşif ve müşahedelerdir. Zaten pek çok güzel işlerin başlangıcı Sure-i Yusuf’ta da anlatıldığı üzere rüyalarla başlar… Hayaller, tasavvurlara, tasavvurlar taakküllere dönüşür ve yavaş yavaş –eğer makul bir çizgide devam ediyorsa- tahakkuk eder. 

    Evet mutlu nesiller, yeni bir dönemle karşı karşıya… Önümüzde yeni bir hizmet faslı başlıyor. Artık bu farklı bir hizmet olacak inşaallah… Kur’an makuliyetinde Avrupa ve Amerika gibi Batı ülkelerinde oralıların Hizmeti anlatmak… İnsanlığın muhtaç olduğu ve Kur’an deryasından günü müze takdim edilen hazine  ve cevherlerden herkesi haberdar etmek… Sadece konuşmak değil, yaşamak suretiyle… Yaşatmak aşkıyla… 
    Safvet Senih
    18 Oca 2018 12:36
    YAZARIN SON YAZILARI