Lisan-ı Hâl ile Anlatma

Safvet Senih

Safvet Senih

28 Kas 2019 10:40
  • M. Fethullah Gülen Hocaefendi çocuklara temsille hüsn-i misal olmanın önemini şöyle ifade ediyor:
    “Terbiye ve talim adına yapılan işlerin en tesirlisi davranışlarla ifade edilenidir. Evde hayatı uygunca tanzim etmenin çocuklara bir fikir verme bakımından önemi münakaşa edilmeyecek kadar büyüktür. 
    “Bir teheccüd namazını –mümkünse- onun uyanık olduğu saate rast getirme, sadece Cenab-ı Hakkın sizi gördüğü o karanlıkta, tıpkı Rasül-ü Ekrem (S.A.S.) gibi ‘takallübât’ (insanın Allah’a yönelişi ile kendisinde hissettiği –zihni pırıltılar ve bunların verdiği haz, lezzet veya Allah’a saygı-haşyet durumu) sizi sarıp da KIVRIM  KIVRIM  KIVRANIRKEN,  çocuğunuzun mütecessis nazarlarının ‘şuuraltı sermaye’ açısından ne ilhamlara erdiğini kestiremezsiniz. Çocuk, ‘Niçin o inkisar, neden o ağlama, neden o kalb burkuntusu?’ diyerek; şayet bunları sesli düşünecek olursa, siz de ona Allah’ın huzuruna çıkıp da nimetlerinden mahrum kalacağınız, azabına duçar olacağınız endişesini taşıdığınızı anlatacaksınız. Hem sevgi ve ümit dolu bakışlarınızla hem de endişeli hâlinizle  Allah’a karşı saygınızı onun  ruhuna duyuracak ve hep O’nun gözetiminde olduğunuzu vurgulayacaksınız. Kendinize tanzim ettiğiniz bu hayat şeklini ve şayet var ise, iç derinliklerinizi ona hissettirmeye çalışacaksınız. Aksine henüz ruhunuzda yer etmemiş veya size ait olmayan şeyleri anlatmaya uğraştığınız zaman, ona emniyet ve güven telkin edemeyecek ve müessir olamayacaksınız.
    “Hz.   işe (r. anha)’ya, ‘Rasulü Ekrem Aleyhisselamın ahlâkı neydi?’ diye sorulduğunda ‘Siz Kur’an okumuyorsunuz? O’nun ahlâkı, Kur’an’dı.’ buyurmuşlardır. 
    “Bu hadis-i şerif açısından Rasulü Ekrem Aleyhisselamın durumunu biz, şöyle anlıyoruz: Rasulü Ekrem Aleyhisselamın bir hayat tarzı, bir yaşayışı vardı ki, Kur’an-ı Kerim de işte bu K MİL  İNSANIN   (S.A.S.) yaşayışını bize anlatmaktadır.
    “Evet, Rasülü Ekrem Aleyhisselam Kur’an’ı bize intikal ettiriyordu. Ortada, HAYATLAŞAN bir KUR’AN  ve OKUNAN bir HAYAT vardı. Onun için de, onun kavlen-fiilen anlattıkları tertemiz vicdanlarda, gönüllerde makes buluyor, herkes kabul ediyor, hüsnü kabul gösteriyor ve onları yaşamaya çalışıyordu.
    “Bu itibarla bizim davranışlarımız başka, sözlerimiz de başka olmamalıdır. Aslında buna, AMELΠ MÜNAFIKLIK  denir. İç-dış farklılığı çocuğa, RİY K RLIĞA, MÜR ÎLİĞE  ve DUAL  bir anlayışa iter, Kur’an’ın ifadesiyle, onu bir orada –bir burada müzebzeb (devamlı yer değiştiren, zıp orada zıp burada)  (Nisâ Suresi, 4/143) haline getirir.
    “Siz, çocuğa Allah’ın nimetlerini anlattıkça, o da Allah’a (c.c.) karşı sizinle beraber şükran hissiyle, hamd hissiyle dolacak ve, ‘O sizin anlattığınız bizi Yaratan, insan  YAPAN  ve sayısız nimetleriyle NİMETLENDİREN, sıhhat Lütfeden, anne-baba Veren, her gün değişik nimet sofraları Gönderen; havayı, suyu, toprağı, ağaçları Yaratıp emrimize Veren Allah’a (c.c.) binlerce hamdolsun’ diyecektir.
    “Hele bir de yer yer bunları telkin eder, evdeki konuşmaları, muhavereleri bu yörüngede götürseniz her şey bir başka güzelliğe ulaşır. Çocuğa karşı şefkatli olmanın ayrı bir yeri vardır terbiyede. Allah Rasulü (S.A.S.)  yanında hususi hizmetini gören kimselere o kadar şefkatli davranırdı ki, ona nisbeten annelerinin ve babalarının alâkaları sönük kalırdı. 
    “Enes bin Mâlik (r.a.) naklediyor: ‘Hz. Peygamber’e (S.A.S.) on sene hizmet ettim; yapmadığım bir şeyden ötürü NİÇİN YAPMADIN?  Veya yaptığım bir işten ötürü NEDEN YAPTIN?  dediğini hatırlamıyorum. Bana hiçbir itapta (azarlamada) bulunmadı.’ (Buhari, Edeb, 39)  Evet  Efendimiz (S.A.S.) başkalarına bile böyle şefkatli davranıyor, anne-baba üstü muâmelede  bulunuyordu. Kendi torunlarına, evlatlarına ise, o kadar refik, o kadar şefik, o kadar ince kalbliydi ki, ancak yine O, bu kadar aşkın olabilirdi.”
    Bir dostumuz anlatmıştı: “Üniversiteyi bitirip asistan olunca evlenmek istemiştim. Benim muhafazakâr bir aileden oluşum, kendi dindarlık ölçülerim açısından üniversite muhitimden evlenecek birisini göremiyordum. Sporcu yapım, eşkâl ve endamım itibariyle de pek beni yalnız bırakacaklarını sanmıyordum. Yanlış bir evlilik yapmamak için memleketten uygun birisiyle aile kurmak en uygunu olabilir diye düşündüm ve ailemin münasip gördüğü birisiyle evlendim. Ama benim arzu ettiğim gibi tam bir dinî hayatı yaşayışında göremiyor ve öyle olması için acele ediyor ve ısrarda bulunuyordum. O da tam aksine direniyor gibiydi. Emsâlim kardeşlerin eşleri ve aile hayatlarına imrenerek bakıyordum. Aceleciliğimden dolayı, ‘bununla olmayacak’ gibi bir kanaata vardım. Hizmette bir  imam ağabeyle istişare ettim. Bana  dedi ki; ‘Sakın acelecilikle karar verme!’  Belki bir yanlış anlama vardır. Hem de gönlünü Cenab-ı Hakka açıp yakararak onun için dua etsen daha iyi olur.’ diyerek bana nasihat etti… Yatsı namazını câmide kıldıktan sonra eve geldim. Bir odaya kapanıp gözyaşlarıyla dua etmeye başladım… Epey zaman sonra kapının aralığından birisinin beni izlediğini hissettim. Dönüp bir de baktım bizim hanım!..  Ben onu yatmış uyumuş zannediyordum. Meğer bütün sözlerimi duymuş. Geldi dedi ki: ‘Ben namaza ve İslâmî yaşayışa karşı birisi değilim. Sen biraz ısrar edip baskıyla kalkışınca, inatçılık yaptım  ama aslında ben de senin istediğin gibi olmak istiyorum zaten… Üzülme!..” dedi. Dünyalar benim oldu.” 

    28 Kas 2019 10:40
    YAZARIN SON YAZILARI