Kırk Ambar 12

Safvet Senih

Safvet Senih

16 May 2018 10:54
  • *Kur’an enfüs ve âfaktan bahsediyor: “Biz ileride onlara  delillerimizi gerek âfakta (dış dünyada), gerek enfüste (kendi öz varlıklarında) öyle göstereceğiz ki, Kur’an’ın, Allah’tan gelen gerçeğin tâ kendisi olduğu onlar tarafından da iyice anlaşılacak.” (Fussilet Suresi, 41/53)

    “Dünya, fezâ-yı ıtlaka göre enfüs sayılır. Dünyada her yere gidince artık fezaya açılmak lâzım.

    *“Gökleri yeri ve bunların içine yayıp ürettiği canlıların yaratması da O’nun delillerindendir. O dilediği zaman bunları bir araya toplamaya da kâdirdir.” (Şurâ Suresi, 42/29)

    “Öteden beri bu  âyet-i kerime dünyadan başka yerlerde de bizim gibi veya başka şekillerde canlıların olabileceğine delil gösterilir ki, doğru olduğu söylenebilir. Ayrıca ‘Bunları bir araya toplamaya kâdirdir” ifadesinden de buradakilerin oralara veya oralardakilerin buralara gelmesi, gelebilmesi mümkündür şeklinde anlaşılmıştır. (…)  Herhalde İmam Mücahid’in de dediği gibi bunu uzak ve yakın bir sistemde, yeryüzündekilere benzer türden canlılar canlılar olabileceğini kabul etmek daha uygun olacaktır.” (M. Fethullah Gülen, Kur’an’dan İdrake  Yansıyanlar-2)

    *Hint ülkesinde bir kedi ALTIN SARAY’da sevinç içinde, güler yüzle, fare deliğine kadar gelir ve “Bugün doğum günüm. Bu delikten şu deliğe kadar şu kadar zamanda varırsan sana bir kilo peynir vereceğim” der. Bu teklife, fare sıcak bakmaz. Kedi sebebini sorunca, fare: “Mesafe küçük, ödül büyük, tehlike yok. Burada benim aklımın ermediği bir tuzak var.” diye cevap verdi.

    *Yusuf  Aleyhisselam'a “muhlas” denilmektedir. Muhlas, Allah tarafından ihlasa erdirilmiş demektir. Hz. Yusuf  Aleyhisselam, Züleyha’nın teklifine eğer “Ben Peygamber oğlu, Peygamber oğlu Peygamberim!” deseydi, Züleyha bir şey anlamazdı. Onun için onun anlayacağı dilden: “Nasıl olur benim Rabbim (efendim, senin  kocan) bana çok iyi davrandı, yetiştirdi.” dedi. Burada Rab kelimesini kullandı. Böylece hem, onun anlayacağı Efendim demek istedi. Hem de esasen Rabbim Allah bana bu nimetleri ihsan etti, demek istedi. Çünkü bu kelime, her iki mânaya da gelir. Mesela “Rabb’ül-Beyt”  “Ev sahibi, evin efendisi” mânasına gelir…

    Ayrıca Yusuf Aleyhisselam Mısır’da toplum arasındaki büyük uçurumu gördü. Hem sarayda, hem hapisanede yaşadı. Zaten baştan köle olarak gelip, köle pazarında satıldığı için en alttakilerin seviyesini de hakkalyakin görmüş oldu. İleride devlet idaresinin başına geçeceği için bu uçurumu görmesi ve her seviye insanın yaşadığı hayat şartlarını bilmesi gerekiyordu.

    *Hz. Yakup Aleyhisselam, oğullarının kardeşleri Yusuf’a ne yaptıklarını biliyordu fakat inkârcı bir toplumda evlatlarının kaynayıp gitmemesi için, sanki yanlış yapmamışlar, bir şey olmamış gibi davranıyor sadece tevbe etmeleri, itirafta bulunmaları için yol gösteriyordu. Çünkü eğer kopup giderlerse, daha kötü olurdu. Evet insanlar günah kuyusuna düşmüşlerse, başlarına basmamak lâzım. Bilakis el uzatıp o gayyadan onları kurtarmak için gayret göstermek gerekir. 

    *“Görüp anlamadın ki, Allah gökleri ve yeri, hikmetle ve ciddi bir maksad için yaratmıştır. Eğer dilerse, sizi ortadan kaldırıp ‘yepyeni bir halk’ getirir. Allah’a göre bu, sözü edilecek bir şey değildir.” (İbrahim Suresi, 14/19-20)  Yani, dimdik, yiğit bir halk, bir nesil getirir. O nesil, mânâ köklerinden, zebercetlerle, incilerle, mercanlarla beslenip süslenirler. Bunlar yenilenenler, paslı olmayanlar, karbonlaşmayanlar, bakışları bulanmayan ve matlaşmayanlardır. Bunlar yepyeni, cedid, yiğitler olarak dine hizmet ederler. Bunlar adanmış ruhlardır, bunlar beklentisizlerdir. Bunlar,  onların değişmez vasıflardır. Yaşatmak için yaşarlar… Kıvam ve kıyamları ideal seviyededir.

    *Biz bir tepki hareketi ve bir muhalefet değiliz. Biz müsbet bir hareketsiz… Yapıcı olma,yeni bir inşa, kendi dünyamızı kurma esastır. Karanlığa söveceğine, bir mum, bir ışık yak… Birilerinin yanlışı, eksiği gediği bizi ilgilendirmemeli; yani birilerini yererek, kendimizin iyi olduğumuzu  ispatlamak asla bizim işimiz olmamalı.

    *Mütref, saçıp savuran israfçılar, bohemlikler içinde boğulurlarsa başkalarının dümen suyuna girerler. Sonra da esir ve köleler haline gelirler. Bütün aksiyon ve aktivite güçleri felç olur. Kendilerini  sadece yaşamaya salarlar. Meylür-rahat, hayat tutkusu sihirbaz bir cellat gibi onların işini bitirir.

    Kırk ayrı pınardan su toplar gibi, Kırk Ambar’dan bir şeyler sunmaya çalışıyorum. İnşaallah mâlâyâni şeyler değildir de, bir işe yararlar… 
    Safvet  Senih
    16 May 2018 10:54
    YAZARIN SON YAZILARI