Hasret Solukları

Safvet Senih

Safvet Senih

15 May 2024 09:16
  • M. Fethullah  Gülen Hocaefendi “Hasret Solukları” başlıklı yazısında 1995’te  diyor ki: “Ben 57 yaşındayım. Bu işin içinde hamurum yoğruldu. Bunca tecrübenin ifade ettiği bir mânâ olabilir. Ama buna rağmen ben her meseleyi KOLLEKTİF  ŞUUR  içinde çözmekten yanayım. Üç aklı, bir akıldan daha üstün görenlerden ve arkadaşlarımın çoğunluğunun hissiyatını, hissiyatıma tercih edenlerdenim. Öyleyse gelin; mutlaka istişare mekanizmasını işletelim. Geleceğin büyük problemlerini o çarkın içinde öğütelim ve katiyen münferid hareket etmeyelim.
    * * *
    “İtaat, mesleğimizin belli başlı temel esaslarından biri ve Efendimizin (S.A.S.), yol ve sisteminde yeri başka hiçbir dinamikle doldurulamayacak olan bir kavram. Tabii bundan daha önemlisi de onun hayata geçirilmesi. Bu önemli mesele, günümüzde, bir zamanlar onu hayata geçiren ve Üsame’ye tâbî olan, Ebu Bekirler, Ömerler ister… Zeyd b. Hârise’ye, Cafer’e, Abdullah’a tâbî olan Hâlit b. Velid’ler ister. Abdullah b. Huzafetü’s-Sehmî’nin yanan ateşe girin emri karşısında ‘Kumandana itaat’  deyip girmeye davranan adsız kahramanlar ister. Evet, ruhta ve mânâda itaat..  maddi alanda itaat..  denilen herhangi birşeyi, ikinci defa dedirtme ihtiyacı hissettirmeden hemen yapma mânasında itaat… N’olur, siz de başınızdaki insanlara güvenebilseydiniz! Ve değişik fikir ayrılıklarına düşmeden ‘Yol bu, devran bu’  deyip Kur’an’a hizmetkârlığı sultanlığa tercih ederek, başladığınız gibi yolunuza devam edebilseydiniz!
    “Sancılıyız. Çile ve ızdırap içindeyiz; ama olacak bunlar. Çünkü bir Hizmet doğuyor. Tabii ki, böyle bir doğumun sancısız olması düşünülemez. Nasıl bir anne doğum öncesi çocuğun dokuz ay karnında taşıyor. (Karnında yük taşımak, sırtında yük taşımakta mutlaka daha zordur.) Anne o çocuğun, yiyeceği-içeceği, giyimi-kuşamı, sıcağı-soğuğu vs. her şeyine dikkat etmek zorundadır. Tâ ki, çocuğuna zarar verilmesin. Yani anne hayat programını çocuğa göre yapar çocuk yörüngeli bir hayat yaşar. Ve doğum mevsimi gelince de sancı üstüne sancı çeker. İşte aynen öyle de şimdilerde bir Hizmet yeniden doğuyor. Elbette ki, bunun da kendine göre sancıları olacaktır. Evet, gerek doğum incesi ve gerekse doğum esnasında bir kısım  çileler, ızdıraplar söz konusu olacaktır ve olmalıdır da. Ancak burada bir hususu hatırlatmak istiyorum: Keşke bu çile ve ızdırapların kaynağı hep düşman cephe olsaydı!..  Ve keşke bizi hep onlar rahatsız etseydi!  Keşke!  Ama gel gör ki dost bildiklerimiz, taraftar olarak tanıdıklarımız ve hele kardeşlerimiz (!)  bu kervana katılınca, diyecekler bir şey bulamıyoruz. Diller lâl kesiliyor ve gözyaşı pınarları birden kuruyuveriyor. Ne yapalım şimdi?  Bir zamanlar birilerinin dediği gibi, ‘Dost vefadan, düşman cefadan usanmaz’ vecizesini ‘dost da düşman da cefadan usanmaz’  şeklinde mi değiştirelim? Yoksa işi gerçek yörüngesine oturtmak için, hep beraber el birliğiyle seferber olup bir kere daha gayret mi gösterelim.
    “Mümin, mümine yakışmayan sıfatların mağlubu olmamalıdır. Mesela, düşünmemek, sistemli çalışmamak, vahdeti zedeleyici davranışlar içine girmek, müminlere karşı hazımsızca davranmak, küçük küçük meseleleri öne çıkartıp büyütmek, kavga etmek, dedikodu, gıybet ve suizanlara girmek… Evet, bütün bunların hepsi Müslüman a yakışmayan birer sıfattır.
    “Ne kadar arzu  ederdim. 24 saat Hizmet uğrunda ölesiye çalışan; çalışıp muvaffak olan bir arkadaşım, gelip bana ‘Hocam, Allah bana şunları şunları yaptırdı. Fakat ben, bu işlerin benden olduğunun bilinmesini istemiyorum. Bir arkadaşı vitrine koysanız, ben yine aynı şekilde perde arkasında ölesiye çalışsam, çalışsam ama, tembel oturan miskin bir insan gibi görünsem’  demesini. Evet, yıllardan beri bu cephenin insanlarından benim beklediğim hep bu oldu. Heyhat! Bunu bulduğumu söylemede biraz zorlanacağım.
    “Ne yapacağız o zaman? Gelin mukaddes tanıdığımız değerler üzerine yemin edelim. Dinimiz üzerine… . Çoluk çocuğumuz üzerine… Ailelerimiz üzerine yemin edelim…Rabbimize en yakın  olduğumuz dakikalarda.. gecenin  sessizliğinde: “Eğer bu müessesede kavga çıkartırsak, hazımsız davranırsak, gıybet yaparsak, su-i zanna düşersek, çoluk –çocuğumuz, mal ve menâlimiz şöyle olsun, böyle olsun!.’ diyelim ve söz verelim birbirimize..  el sıkışalım ve denetlenelim birbirimizle.. ücret esnasında Ali Bey, Veli Bey diyerek kendimizi kenara çekelim ama Hizmet adına gelen tekliflere de ‘Başüstüne’  deyip hemen o işi yapmaya koyulalım. O zaman işte bu ruhun karşısında ne kâfirin gücü, ne şeytanın  planı, ne ifritlerin dehası, ne de nefsin vesvese ve desiselerinin tesirinin kalmadığını göreceğiz ve işlerin âhenk içinde yürüdüğüne müşahede edip aşk ve şevkle yeniden kanatlanacağız.”
    (Fasıldan Fasıla-3)

    15 May 2024 09:16
    YAZARIN SON YAZILARI