Fay hatlarının hikmeti nedir?

Safvet Senih

Safvet Senih

16 Şub 2023 10:12
  • Bir önceki yazımızda yarım kalan konumuza devam ediyoruz:

    Beşinci Suâl: Adâlet, Merhamet, Kudret ve Hikmet Sâhibi olan Cenab-ı Hak, neden hususî hatalara hususî ceza vermeyip koca bir unsuru musallat eder. Bu hâl rahmetinin cemâline, kudretinin her şeye şamil olmasına nasıl uygun düşer?

    Elcevap: Celâlli kudret Sahibi Cenab-ı Hak her bir unsura çok vazifeler vermiş. Ve her bir vazifede çok neticeler verdiriyor. Bir unsurun bir tek vazifesi çirkin ve şer ve musibet olsa da, diğer güzel neticeler, bu neticeyi de güzel hükmüne getirir. Eğer bu tek çirkin netice meydana gelmemek için, insana karşı hiddete gelmiş o unsur (mesela fay hattı), o vazifeden men edilse, o vakit o güzel neticeler adedince hayırlar terk edilir…  Lüzumlu bir hayrı yapmamak şer olması yönünden, o hayırlar sayısınca şerler yapılmış sayılır. Tâ bir tek şer gelmesin gibi gayet çirkin ve hikmet ters ve hakikate aykırı bir kusur meydana gelmiş olur. Halbuki, İlahî Kudret, Hikmet ve Hakikat ise, kusurdan münezzehtirler.
    Madem bir kısım hatalar, unsurları ve arzı hiddete getirecek derecede geniş bir isyan mânâsını taşır hem de çok mahlukatın haklarına bir tahkirli tecavüzdür. Elbette o cinayetin fevkalâde çirkinliğini göstermek için, koca bir unsura (mesela fay hattına)  küllî vazifeleri içinde  ‘Onları terbiye et!’  diye emir verilmesi hikmetin tâ kendisidir ve adâlettir. Mazlumlara da aynı rahmettir.


    Evet, insan ile kâinat arasında çok ince ve ciddi münasebetler vardır. Buna işareten Rahman Suresi’nde ‘Semâyı yükseltti ve mizanı (ölçüyü, dengeyi)  koydu.’  (55/7)  âyetinin hemen peşinden ‘Siz de ders alıp mizan dışına taşmayasınız. Öyleyse, siz de tartıyı adâletle yapın, sakın teraziyi, mizanı eksiltip aksatmayın.” (55/8-9) âyetleri gelmektedir. Hûd Suresi’nde de bu münasebete şöyle işaret edilmektedir:

    Medyen’e de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. ‘Ey kavmim, sizin Allah’tan başka İlâhınız yoktur. Mizanı, ölçüyü tartıyı eksik yapmayın. Zira ben sizi bolluk içinde görüyorum ve ben sizi kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum. Ey kavmim, ölçüyü tartıyı adâletle tam yapın, insanların eşyasını eksik vermeyin ve yeryüzünde fesat çıkararak fenalık etmeyin. Eğer iman eden insanlar iseniz, Allah’ın helâlinden bıraktığı kâr size yeter, sizin için daha hayırlıdır. Ama ben sizin üzerinize bekçi değilim!’ dedi. Onlar da ‘Ey Şuayb, sana babalarımızın taptığı şeylerden veya mallarımız üzerinde dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi; Senin namazın mı emrediyor’  dediler.”  (Hud  Suresi, 11/84-87)


    Mülk Suresi’nin sekizinci âyeti ise inkârcılara karşı kainattan bir parça olan Cehennemin hiddetini anlatıyor: ‘Az daha öfkeden patlayacak.” (67/8) Demek ki, kainatın unsurları ile insanların ve işledikleri fiil ve amellerin derin ve sıkı bir alâkası var. Yoksa ne diye Şuayb Aleyhisselam Medyenlilere alışveriş konusunda harama girdikleri takdirde bir belâ ve musibetle karşılaşacaklarını söylesin. Aynı şekilde Lût Aleyhisselamın gönderildiği Sodom ve Gomore’deki ahlâksız kavim niçin helâk edilsin? Bu bakımdan ister fay hattı diyelim, ister başka bir şekilde ifade edelim, dünyanın karnındaki, unsurların da insanların hareket ve davranışları ile alâkaları vardır, bunu inkâr etmek, bütün peygamberleri ve getirdikleri semavî kitapları inkâr etmek demektir. Ayrıca dünyada bir ibret olarak bırakılan tarihi kalıntılar da bu gerçekleri isbat etmektedir.


    Ankebût Suresi’nin 40. âyetinde de şöyle buyurulmaktadır: ‘Hepsini günahıyla yakaladık. Onlardan bazılarının üzerine taş yağdıran bir fırtına gönderdik. Bazılarını korkunç bir ses yakaladı, bazılarını yere batırdık, bazılarını da boğduk. Allah zulmedecek değildir. Fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı.


    Ayrıca, meşhur kelebek etkisi  bize gösteriyor ki, bazen çok küçük gibi görünen bir şey çok büyük neticeler doğurabilir. “Amazon Yağmur Ormanları’nda kanat çırpan bir kelebekten ne olur?” demeyin. Çünkü o kanat çırpış bazen öyle bir denk gelir ki, Chicago’nun binalarının camlarını kıracak, hatta gök delenleri yıkacak bir tufana dönebilir.
    Onun için mazlumların, mağdurların ve yetimlerin ağlayışlarından sakınmak gerekir; çünkü Arş-ı Âzamı ihtizaza getirip titretirler. Muzdarların, zorda kalıp çağrışanların ince ve hassas kalblerinden ihlasla yükselen duaları, âhları, bedduaları nice güçlü sayılan zâlim ve gaddarları yerle bir etmiştir. Gerçek tarih bunların kıssa ve menkıbeleriyle doludur. 

    16 Şub 2023 10:12
    YAZARIN SON YAZILARI