Sünnete Saldırılar Karşısında Sonsuz Nur 2

Prof. Dr. Osman Şahin

Prof. Dr. Osman Şahin

01 Eyl 2023 10:16
  • EHL-I· SÜNNET VE SÜNNİ İSLAM DÜŞÜNCESİNE SALDIRILAR 3

    Sünnet-i Seniye’yi yıkmak için özellikle, çok hadis rivayet etmiş olan sahabeler ve tabiin imamları (R.Anhüm), oryantalistler ve Şia gibi oluşumlar tarafından hep tenkide tabii tutulmuşlardır. 


    HZ. EBÛ HÜREYRE (RA)


    Onu kimlerin sevmeyeceğine işaret eden, Allah Rasûlü’nün (SAV) "Allah’ım, Ebû Hüreyre'yi ve annesini mü'minlere sevdir!" duasının dışında, Onun aldığı başka dualar ve mazhariyetler de vardır:

    “Ebû Hüreyre (RA), Allah Resûlü'nden gece gündüz hiç ayrılmadı. O, bir zekâ ve hafıza kahramanıydı. Gecenin üçte birinde uyur, üçte birinde ibadet eder, evrâd ve ezkârını okur; kalan üçte birinde de hafızasındaki hadisleri unutmamak için tekrar ederdi. Aynı zamanda o, bir ilim adamı, bir fakih, bir hadis hafızı da olmuştu. Bir gün mescitte: "Allah’ım, bana hiç unutmayacağım bir ilim nasip eyle!" diye dua ederken Allah Resûlü duymuş ve mescidi ihtizaza getirecek şekilde: "Allah’ım, âmin!" demişti.


    Ebû Hüreyre'nin çok hadis bilmesinin arkasında, duasına Allah Resûlü'nün böyle "Âmin!" demesi de söz konusu idi. Yine bir gün Allah Resûlü'ne: "Yâ Resûlallah, senden duyduğum hiçbir şeyi unutmak istemiyorum." deyince, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem): "Ridânı çıkar, yere yay!" buyurdular. Ebû Hüreyre de öyle yaptı ve Allah Resûlü, ellerini açıp dua buyurduktan sonra, gâibden bir şeyle dolmuş gibi, mübarek ellerini getirip o ridâya boşalttı; sonra da: "Onu dür ve bağrına bas!" buyurdu.


    Ebû Hüreyre, bu hâdiseyi anlattıktan sonra: "Dürdüm ve bağrıma bastım. Yemin ederim, artık bundan sonra Resûlullah'tan duyduğum hiçbir şeyi unuttuğumu hatırlamıyorum." derdi.” “Müksirûn-u Sahabeden Bazıları”


    En fazla hadis rivayet eden bu sahabeyi yıpratmak için uydurulan bir diğer yalan ise onun Emevilere tarafgir olmasıydı: “Hele Ebû Hüreyre (RA), iddia edildiği gibi, Hz. Ali'ye ve Ehl-i Beyt'e karşı, Emeviler'e de kat'iyen dost ve müdâhin değildi. Fitneler zuhur edince, o, her tarafta şu hadisi rivayet edip geziyordu:

    "Fitneler olacak. O fitnelerde oturan, (fitnelere karışmak için) ayakta durandan, ayakta duran fitnelere yürüyerek girenden, yürüyen de bilfiil fitneye koşup karışandan hayırlıdır..."


    Bu, onun içtihat ve düşüncesiydi. Belki, fitneleri bastırmak için Hz. Ali'nin yanında yer alması icap ederdi. İhtimal, Allah Resûlü'nün (SAV) bu hadisi, o döneme bakmıyordu. Ama o, hadisten bu mânâyı çıkardı ve Hz. Ali Efendimiz (RA) zamanındaki hâdiselere karışmayıp, evinde oturdu.


    Allah korkusu ve salâbet-i diniyesi olmasaydı, bunu hiç yapar mıydı; hele hele, bazılarının iddia ettiği gibi kendisinde Emevi hayranlığı ve Muaviye taraftarlığı olsaydı, Muaviye'nin ordularına katılmaktan kendisini alıkoyacak ne vardı?”


    Bu yalanları kimlerin uydurduğu görüldüğünde, burada oynanan oyundaki sinsilik daha net görülmektedir: 

    “Goldziher, Ahmed Emin, Ebû Reyye, Ali Abdürrezzak gibi hakikati ters yüz etmeye çalışanlar, asla bir hadis kitabı olmayıp, edebiyatta ve bir dereceye kadar yorumda kendisine müracaat edilebilecek olan İkdü'l-ferîd'i kaynak göstermektedirler. Her şeyden önce bu zatlara, neyin nerden nakledilmesi gerektiğini öğretmek lâzımdır. Gariptir, bu zatlar, İbn Kesîr'in de el-Bidâye ve'n-Nihâye'sinde, Ebû Hüreyre'yi Hz. Ali'nin karşısında, Hz. Muaviye'nin yanında gösterdiğini ileri sürmektedirler. Oysa, İbn Kesîr, bu kitabında, onların iddialarının tam tersini söylemektedir.”


    Ebû Hüreyre'nin Emevi taraftarı olması şöyle dursun, aksine bir bakıma onların başlarının belâsıydı. Abdülmelik'in babası Mervan'ın karşısına dikilir ve gözünün içine baka baka: "Ümmetimin helâki, Kureyş'ten birkaç gencin elinden olacaktır." hadisini rivayet eder, Mervan'ın: "Kimlerin elinden olacaksa, Allah'ın lâneti üzerlerine olsun!" sözüne de: "İstersen ben, ismi, cismi, şekli ve şemâilleriyle onları size gösteririm." derdi.


    Yine sokaklarda gezer ve: "Allah’ım, beni 60. yıla (yani çoluk çocuğun emirliği zamanına) çıkarma!" diyerek dua ederdi. Onun bu dileği, o kadar meşhurdu ki, Ebû Hüreyre'yi gören herkes, aynısını mırıldanırdı. Allah, Ebû Hüreyre'nin bu duasını kabul buyurmuş, bu şanlı sahabiyi, Hicret'in 59. senesinde vefat ettirmişti ki, 60. sene de ümmetin başına çoluk çocuktan Yezid geçmişti.” “Müksirûn-u Sahabeden Bazıları”


    Yalancıların uydurduğu gibi sahabenin Hz. Ebu Hureyre’ye karşı bir tavrı yoktu. Sonsuz Nur’da çürütülen bu iddianın aksine, O sahabe ve tabiinin umum kabulüne mazhar olmuştur:

    “Yalnız Ebu Eyyub el-Ensarî Hazretleri değil, Abdullah İbn Ömer, Hıbrü'l-Ümme Abdullah İbn Abbas, Câbir b. Abdullah el-Ensarî, Enes b. Mâlik ve Vâsıle İbn Eslem gibi ecille-i ashab ve hadisin temel direkleri; sonra da, tâbiînin yed-i tûlâ sahibi imamları; Hasan Basri, Zeyd İbn Eslem, mürsellerini, yani kendisinden rivayette bulunduğu sahabinin adını anmadan rivayet ettiği hadisleri İmam Şafiî'nin esas kabul ettiği ve hadislerini arızasız nakletmek için Ebû Hüreyre'ye damat olan Said İbnü'l-Müseyyeb, Said İbn Yesâr, Saidü'l-Makburî, Süleyman İbn Yesâr, beş yüz sahabiden hadis rivayet etmiş olan Şa'bî, Muhammed b. Ebî Bekir… Kâsım b. Muhammed, Ebû Hüreyre'den aldığı hadisleri bir kitapta (sahife) toplayan ve buradaki hadislerin aynen Kütüb-ü Sitte'de geçtiği, bugün karbon muayenesiyle de bu sahifesinin kendisine ait olduğu ispatlanmış bulunan Hemmam İbn Münebbih, Resûlullah denilince gözleri dolan ve 'Bekkâ' diye tanınan Muhammed b. Münkedir, kendisinden hadis rivayet etmişlerdir. Sadece bu kadar da değil; bu insanlar seviyesinde tam sekiz yüz (800) kişi, Ebû Hüreyre'den hadis rivayet etmiştir.” “Müksirûn-u Sahabeden Bazıları”


    TABİİN-İ KİRAM


    “Sonsuz Nur” adlı şaheserde, tabiinden Sünnet-i Seniyye’nin muhafazasında ve hadislerin derlenip toparlanmasında en önemli paya sahip olanlardan ve hadis-i şerifleri en çok aktaranlardan Hasan Basri, Muhammed b. Münkedir, Ata b. Rebah, Tavus b. Keysan, Üveysü'l-Karnî, ve Mesruk gibi devleri nazara verdikten sonra, hadis sahasında en fazla iştihar etmiş ve sahasında gerçekten imam sayılan birkaç tâbiîn imamından olan Said İbn Cübeyr, Said İbnü'l-Müseyyeb, Alkame İbn Kays en-Nehaî, Urve İbn Zübeyr b. Avvam ve Muhammed İbn Müslim İbn Şihab ez-Zührî Hazretleri hakkında önemli bilgiler paylaşılmaktadır.


    Said İbn Cübeyr Hazretleri, Emevi zulmüne karşı Abdurrahman-ı Kindî'nin yanında mücadele etmiş, Haccac'ın zalim pençesinde şehadete yürümüş, Kur'ân-ı Kerim'i defalarca İbn Abbas'la birlikte müzakere etmiş ve makâsıd-ı ilâhîyi İbn Abbas'tan (RA), bu Hıbrü'l-Ümme olan mürşid-i ekmelden Resûl-i Ekrem'in (SAV) anladığı çizgide öğrenip anlamış bir büyük imamdır.


    Said İbnü'l-Müseyyeb Hazretleri, Hz. Ebû Hüreyre’ye (RA) yakın olup ondan hadisleri ve Sünnet-i Seniyye’yi tam alabilmek için ona damat ve talebe olmuş, Emeviler'den Velid'e biat etmediği için işkenceler görmüş ve İmam Şafiî Hazretlerinin, onun mürsellerini, yani sahabiyi anmadan yaptığı rivayetleri hüccet kabul ettiği; yani onu âdeta sahabi yerine koyduğu hadisin dev imamlarından biridir. 


    Alkame İbn Kays en-Nehaî Hazretleri, Hz. Abdullah b. Mesut’un (RA) ona en yakın ve en önemli talebesi olmuş, onun ilmini en güzel şekilde öğrenip aktaran, kurucusu olduğu Kûfe mektebinde Esved b. Yezid en-Nehaî'yi, İbrahim en-Nehaî'yi, Ebû Hanife'nin hocası Hammad İbn Ebî Süleyman'ı ve daha yüzlerce kişiyi yetiştirmiş olan büyük imamdır.


    Urve İbn Zübeyr b. Avvam Hazretleri, Zübeyr İbn Avvam'la Esmâ binti Ebî Bekir'in izdivaçlarının mahsulü, annesi Esmâ gibi, hayatının çoğunu Hz. Âişe'yle (R.Anha) birlikte geçiren ve onun yanında büyüyen, her âyetin, her hadisin mânâsını ondan sorup, öğrenmiş bir ilim dağarcığı, 'fukahâ-i seb'a' diye adlandırılan, zamanının yedi büyük fakîhinden biri ve Hz. Âişe Validemiz'in rivayet ettiği bütün hadisler, ilk önce onda konaklayıp sonra kitaplara intikal eden ve aynı zamanda, daha pek çok sahabeden de hadis rivayet eden dev-asa bir kamettir.


    Muhammed İbn Müslim İbn Şihab ez-Zührî Hazretleri onlarca sahabiden hadis alan, kendisinden de yüzlerce tâbiîn ve tebe-i tâbiîn imamlarının hadis aldıkları ve Ömer İbn Abdülaziz'in emir ve tavsiyeleriyle, hadisi resmen ilk defa tedvin etme (devlet adına hadisleri bir araya getirip yazıya dökme) şerefine eren ve Sünnetin dörtte birinin varıp kendisine dayandığı büyük zâttır.


    Bu önemli şahıslar hakkındaki önemli bilgileri Sonsuz Nur’a havale ederek, bunlardan bir örnek olarak İbn Şihab ez-Zührî Hazretleri ile sonraki yazıda devam edelim…

    01 Eyl 2023 10:16
    YAZARIN SON YAZILARI