Büyük imtihanları kazanmak için zihni hazırlık

Numan Yılmaz Yiğit

Numan Yılmaz Yiğit

20 Ağu 2022 10:40
  • İnsan herhangi bir musibet hakkında, böyle bir musibete uğrayabileceği ihtimalini zihninde bulundurmuyorsa yani zihni bir hazırlık alt yapısı yoksa o kişi bela ve musibetlerle aniden karşılaştığı zaman şok geçirir ve adeta ne yapacağını bilemez bir hal alır. Bu şok olayı bazılarında kısa bazılarında da uzun süreli olduğu gibi, bir şuuraltı vakasına da dönüşebilir. Buna da Travma denir. Bu durumda olan bir kişi akli, fikri, mantıki, kalbi ve ruhi dengelerini yitirir. Olayları ve hadiseleri sağlıklı bir şekilde değerlendiremez. Bu şok geçirme bazen ultra sevinçli bir hadise karşısında da yaşanabilir. Fakat bizim üzerinde durmaya çalıştığımız şok sevinç halinden daha çok insanda acı, elem, ızdırab, ayrılık, kayıp duygusu oluşturan problemlerden kaynaklanan, onu çözümsüz bırakan şok halidir.


    Hayatın akışı içinde başa gelebilecek olumsuzlukların zihinde canlı tutulması insanda ona karşı daha hazırlıklı olma (önlem alma, temkinli olma, plan yapma fırsatı gibi) imkanı verir. Dolayısıyla da akli, zihni ve fikri fonksiyonlar kilitlenmeden yani şoka girmeden olaya mukabelede bulunma fırsatı olur ve o sıkıntıdan en az zararla kurtulmak mümkün hale gelebilir. İşte zihni hazırlık derken kastettiğimiz şey, bu olasılığı zihin dünyamızda bulundurmaya çalışmaktır.


    Musibet ve felaketler karşısında toplumun şoku


    Bu şok hali felaketin büyüklüğü ve genişliği nispetinde toplum seviyesinde de görülebilir. Savaşlar, deprem gibi felaketler, soykırım, tehcir hadiseleri de toplumlarda şoklar meydana getirir/getirmiştir. Nitekim Hitlerin zulmüne maruz kalan Yahudi cemaatinin bu şok hadiselerden sonra nesiller boyu yaşadıkları travmalar gibi tarihte bilinen sosyal travmalar pek çoktur. İslam tarihinde de maalesef dıştan ve içten şok meydana getirmiş olaylar yaşanmamış değildir. Cemel, Sıffin Savaşı, Kerbela, Moğol istilası gibi olaylar Müslümanlarda Şok oluşturmuş, fikri, itikadi faklı oluşumlara sebebiyet vermiştir. Bu yaşanan olumsuzluklar geride bir kısım kalıcı zayiatlar bıraksa da ekseriyet itibariyle, zaman içinde, bir derlenme toparlanma olmuş, problemler çözülmüş, yaralar sarılmış bir kere daha yola devam edilmiştir.


    Bunda Kur’an-ı Kerim’in irşat üslubunun büyük bir payı vardır. Çünkü Kuran, Allah rızası yolunda koşturan  müminlere, o yolda, ne türlü sıkıntılarla karşılaşabileceklerinden sıklıkla bahsederek, onlarda, bir şok hali oluşmaması için farklı vesilelerle tavsiye, hatırlatma, nasihatte bulunarak onların zihin dünyalarında zihni bir hazırlık yaptığı görülmektedir.  Kur’an bu üslupla müminlere “bak, bu da başına gelebilir, bu da olacak” diye önceden haber vererek o büyük imtihanlara karşı onlarda, zihni bir hazırlık safhası oluşturarak, büyük hadiseler karşısında, akli ve fikri bir felç durumu yaşamamaları adına, yardımını bu surette onlara göstermektedir. 


    Hendek günü pek çok hizbin (farklı kabile ve grupların) biraraya gelip, kendilerini bitirmek üzere karşılarına dikildiğini gören sahabe-i kiram (ra) böyle bir zihni hazırlık ile bu duruma göğüs germenin avantajını yaşamışlardı. Kur’an o günü anlatırken sahabe-i kiram (ra)’ın rahatlığını mü'minler düşman birliklerini görünce, "İşte bu Allah'ın ve Resülü’nün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resülü doğru söylemişlerdir" dediler. Bu onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır. (Ahzâb : 33/22) şeklinde anlatır. Onlara o gün, "İşte bu Allah'ın ve Resülü’nün bize vaad ettiği şeydir’ ’dedirterek, Allah ve Rasülü’ne olan güven ve imanlarını artıran en önemli sebeplerden biri, Kur’an’ın, onlarda oluşturduğu bu zihni hazırlıktan başkası değildi. Çünkü bu hadiseden önce nazil olan pek çok ayetin içeriğinde bu tür hususlardan bahsedilmekteydi. 


    “Yoksa siz, daha önce geçmiş ümmetlerin başlarına gelen durumlara maruz kalmadan Cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Onlar öyle ezici mihnetlere, öyle zorluklara dûçar oldular, öyle şiddetle sarsıldılar ki, peygamber ile yanındaki mü’minler bile ‘Allah’ın vaat ettiği yardım ne zaman yetişecek?’ diyecek duruma geldiler. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır.” Bakara sûresi, 2/214. “İnsanlar, "İnandık" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı zannederler. Ankebût : 2; Muhammed : 31” gibi ayetler onlara bu kabil olayların, sıkıntıların yaşanabileceğini/yaşanacağını önceden ifade ederek sahabey-i kiramı, zihnen bu hadiselere karşı hazırlamıştı. Efendimiz (as)da pek çok hadisleriyle yakın ve uzak gelecekle alakalı verdiği haberlerde ümmeti için adeta bir zihni hazırlık oluşturarak, şok yaşamamaları, dikkatli ve tedbirli olmaları noktasında, onlara yardımcı olacak doneler verdiği görülmektedir. (Ahmed b. Hanbel, 5/109; Buharî, Menakıbu’l-Ensar, 29)
              

    15 Temmuz’un bir öncesi ve sonrası, elli atmış yıllık Hizmet Hareketi’nin neredeyse tamamına isabet eden, şiddetli bir imtihan sürecinin yaşandığı dönem oldu. Bir şok yaşandı ve bir sarsılma oldu. Çünkü bu derece düşmanca bir tavır beklenmiyordu. Aslında Kur’an ve O’nun anlattıkları, Efendimiz (as), sahabe ve onların yaşadıkları, sonraki asırlarda benzer yaşanılan olaylar, Üstad Bediüzzaman’ın ve talebelerinin hayatı, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin yolun edeb ve erkanını anlatttığı pek çok yazı, vaaz, sohbet hep bu zihni hazırlık çizgisinde olmasına rağmen, nedense bu gerçekle birgün yüzyüze gelineceği hakikatı, ya zihinlerde tam oluşturulamadı veya başka nedenler, bazılarında tam bir şok, bazılarında da bir travma hali oluşturdu ne yazık ki. Hocaefendi  daha yola yeni çıkmışken 1 Ağustos 1981’de kaleme aldığı Yollar yazısında “Ne var ki, aynı yolun, bir sürü de, inişi, çıkışı; deresi, tepesi; sıkıntı ve ızdırabı vardır. Hele bizim yolumuz, hele bizim yolumuz...! Bu yol uzaktır, menzili çoktur, geçidi yoktur, derin sular var. (Yunus) ve daha nice yerlerde…’’ demiş ve sık sık bu Sünnetullah/Adetullahın değişmezliğini ifade etmişti.


    Şok döneminde müminlere düşenler


    Şok, ister fert seviyesinde isterse de toplum çapında olsun insani bir durumdur. Böyle bir durumdan dolayı kişiyi veya herhangi bir topluluğu kınamak katiyyen doğru değildir. Belki  bu konuda yapılması gereken şey bütün imkanları seferber ederek bu şok halinden kurtulmaya çalışmaktır. 


    Bu türlü şokların yaşandığı hengamlarda müminler maddeten birbirlerine yardımcı olmaları gerektiği gibi manen de birbirlerine yardımcı olmalıdırlar. Allah (cc) müminlerin hepsinin toptan sefere çıkmamasını, bir kısım insanların geride bırakılarak Dinde fakih olmalarını emretmektedir. (Ne var ki) mü'minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. Öyleyse onların her kesiminden bir grup da, din konusunda köklü ve derin bilgi sahibi olmak ve döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için geri kalsa ya! Umulur ki sakınırlar. (Tevbe : 122) Çünkü sefere çıkan ve aylarca ailesinden, çoluk-çocuğundan ayrı düşen, en sevdiği arkadaşını kaybeden, sakat kalan, yer yer dayanılmaz sıkıntılarla karşılaşan bu insanlar, şok üstüne şok yiyerek psikolojileri altüst olmuş ya da zafer sarhoşluğu yaşıyor olabilirler. Her iki halde de o insanların rehabilite edilerek iyi bir rehberlikle normal hayata kazandırılmaya çalışılması gerekmektedir. Onlara bu konuda yardımcı olacak kişilerin başında da, o şokun tesirini atlatmış, işi iyi bilen uzman kişiler gelmektedir.


    Buna ilaveten böyle sıkıntılı dönemlerde inanmış bir insana düşen Allah’la olan irtibatını, iman-ı hakiki ve salih amelle sımsıkı korumak, çevremizde şok yaşayan insanlara da öncelikle bunu, sonrada  “Sabrı, Hakk’ı ve merhameti tavsiye etmek (Beled Suresi :17;Asr Suresi :3) yine Kur’an’ın bize gösterdiği yoldur. İyilik ve takvada birbirlerimize yardımcı olmak, kişiyi veya kişileri-haklı dahi olsa(k)- günaha ve Allah’tan uzaklaştırmaya, müminler arası düşmanlığa götürecek, yazı, mesaj, sohbet ve konuşmalardan uzak durmakta oldukça önemlidir. Ey iman edenler! İyilik ve takva (Allah'a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah'ın cezası çok şiddetlidir. (Mâide : 2)


    Bu sıkıntılı dönemde Hizmet insanın henüz imtihanı geçmiş, bitmiş değildir. Bu imtihanın önemli bir kısmı dıştaki problemlerden kaynaklanan  sıkıntılar olduğu gibi diğer bir kısmı da iç sebepli imtihanlardır. Dış faktörlere karşı imtihan vermek  daha ağır ve daha zor  olmasına rağmen, hedef ve sebep olan belli olduğundan çoğu insan dişini sıkıp kazanırken, iç bünyedeki imtihanlarda muvaffak olmak, gözümüzde büyüyen küçük şeylerle daha zor olabiliyor. Yeri ve zamanı ayarlanamamış bir kısım söz ve davranışlarla, kaş yapayım derken göz çıkarma, tamir edeyim derken bozma, hakkı ifade edeyim derken insafsıza fırsat sunma kabilinden olaylarla iç de imtihan unsurlarını çoğaltmak, hep Hizmet insanlarını zorlayan hususlar olarak karşılarına çıkıyor. Hizmet insanının şimdiye kadar genel itibariyle dış saiklere karşı, devam eden sıkıntılarla beraber -Allah’a hamdolsun- başarılı bir mukabelede bulunduğu söylenebilir. Dileriz Hizmet insanı iç bünyedeki münasebetlerinde de Allah’a karşı bir imtihan verdiği şuuru içinde hareket eder, söz, tavır ve davranışlarıyla diğer arkadaşlarının da imtihanı kazanmasına vesile olur.



    20 Ağu 2022 10:40
    YAZARIN SON YAZILARI