Onları, bir de Cuma Namazlarında görün(!)

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

10 Haz 2019 10:37
  • Ramazan'ın yorgunluk ve rehavetini yavaş yavaş üzerimizden atarken, mübarek aya ait konuları da rafa kaldırmaya başladık. Ru'yet-i Hilal meselesi, bir sonraki Ramazan ayına kadar gündem olmaz, hatırlanmaz ve üzerinde konuşulmaz. Bu yıl da Müslümanlar farklı günlerde bayram yaptıkları için kıyamet kopmadı, kopmaz da. Gündeme daha sıcak ve merak uyandıran konular girip çıkıyor. Öyle de olsa, Ramazan'ın son günlerindeki bir konuyu atlamaya gönlümüz razı olmadı. Diğer konular bir kaç hafta daha bekleyebilir. Dolar bayram tatilinden sonra, epey bir can yakacak gibi. Bekleyelim görelim.

    İslami esaslar açısından ibadetlerin, sadece biri hariç, şahsa özel, belirli durum ve hadiseleri öne çıkarmak, siyasi farkındalığı artırmak gibi durumlara alet edilmesi ciddi bir sapmadır. İslami gelenek, dini açıdan mahsuru olmayan ve dini motiflerden ilham almış bazı kutlamalara müsaade etmiş. Müslüman milletlerin, kendi kültürleri içinde geliştirdikleri bu alışkanlıklar, dini değil, milli ve kültürel olarak adlandırılıyor. Kitap ve sünnet'in belirlediği ibadet şekillerinden hiçbir tanesi, şahısların ünvan ve etiketlerine güç kazandırmak, iktidara taşımak gibi dünyevi hırslara basamak yapılamaz. Bu kuraldan hiç kimse, ama hiç kimse istisna edilmemiş. Ümmet'in en hayırlıları sayılan Hulafa-i Raşidin için herhangi bir kutlama yapmıyoruz. Onların büyüklükleri, bizim ihdas edeceğimiz hiçbir anma ya da tören ile ifade edilemeyecek kadar aşkın ve ulaşılmaz. İslami Geleneğin bu nezih anlayışı hatırlardan çıkarılmamalı.

    Müslüman toplumlarda, devlet başkanlarının camilerde görüntülenmesi, eskisi kadar tesirli olmasa da hala müşteri ve alıcı bulan bir sektör. Suriye'nin despot ve zalimi Beşşar, Bayram Namazı'nda imam efendinin tam arkasına mevzilenmiş. Eh, devlet başkanı olunca, mescidde, en itibarlı ve faziletli mekanın önceden kendisine ayrılması gayet tabii. Zalim ve müstebitlerin ibadethanelere de VIP ayrıcalığı sokmaları ayrı bir zorbalık. Maç, sinema, opera ve tiyatro gösterilerinde de VIP'ler olduğu gibi, Cuma, Bayram ve Teravih Namazlarında da (Lutfedip, katıldıkları zaman), İmam'ın arkasındaki saffı, erkan-ı devletin işgal etmesi kötü bir adet olarak uygulanmaya devam ediyor. İlk saffın, mescide ilk gelenlere ait olduğu, herkesin bildiği sıradan ilmihal bilgilerinden. Camiye en son gelip, cemaatin omuzlarından yara yara ön safa geçmek daha fazla sevap için değil, mihrabın sağına soluna konuşlanmış olan kameraman ve yayın ekibinin hatırına işlenen cürmlerden.

    Kadir Gecesinden bir gün sonra, Çamlıca Camii'nde “Enderun Usulü” ne göre Teravih namazı eda edildi. Ramazan boyunca Çamlıca Camii'nin reklamını yapmak, malum medyanın Ramazan rutinleri haline gelmişti. İktidarların güç ve gövde gösterisi yapmak için inşa ettikleri, görkemli, göz kamaştırıcı ve şatafatlı cami, mescid ve benzeri hayır müesseseleri nedense, sıradan bir mahalle mescidinin sıcaklığını uyarmıyor. Payitaht İstanbul'daki bir çok Salatin Camii'nin, sebeb-i inşa ve varlık gayeleri olan ibadet u taat dışındaki kullanımları ile gündeme gelmeleri sadece rastlantı değil. Her yıl, Sultan Ahmet Camii'nden bahsederken, yerli ve yabancı turist sayıları ile gündeme düşmesi bu yüzden kimseyi ilgilendirmiyor. Bu açıdan, Sultan Ahmet ile Ayasofya arasında çok bir fark yok. İkisi de yıllık aldıkları ziyaretçi akını ile birbirleriyle yarışıyorlar.

    Erkan-ı Devlet'in, İstanbul Seçimleri'ne hazırlandıkları bir zamanda, Ramazan'ın Aşr u Evahiri'nden bir geceyi, Çamlıca Camii'nde değerlendirme gayretlerinde siyasi hedefler seziliyor. Niyet okuma gibi bir art düşüncemiz olmasa da, sıradan bir Teravih Namazının, devlet büyükleri hatırına, “Enderun Usulü Teravih” olarak farklı bir muameleye tabi tutulması pek şirin durmadı. Saray Müftileri'nin, bu tür anormal ayrıntılara ayıracak vakitleri yok. Üşenmedim, İlmihal kitaplarına baktım, teravih namazı tarifi içinde, “Enderun Usulü” bir Teravih çeşidinden bahsedilmiyor.

    İbadetleri, parti mitingi, gövde gösterisi ya da İstanbul Seçimleri için propaganda haline dönüştürmek, en basit manasıyla dini bozuk para gibi harcamak demek oluyor. Teravih Namazı'nı iyi kurgulanmış bir tiyatro oyununa çevirip, bir de Osmanlı terikesinden isim aşırmak pek ucuz kaçtı. Zavallı Diyanet İşleri Başkanı'nın Allah'ın huzurunda durmak ile kameralar önünde falso verme korkusu arasında kıldırdığı teravih'in ağır vebali, kendisine ait. Kameraman ekibi de, önceden tenbih edildiği gibi, lens ve ışıkları namazdan azami (!) sevaba niyet etmiş olan devlet yetkililerinin ta alınlarına sabitlemişler. Ön saftakilerin, kameralar karşısındaki ciddiyetleri, “Teravih namazı sünnet, asıl siz bizi Cuma namazlarında görmelisiniz!” mesajı veriyordu. Öyle ya, Teravih Namazı'nın, Enderunlu'su olur da, Cuma Namazı'nın olmaz mı? Şimdiye kadar neden hiç akılarına gelmedi, bilemiyorum. Hatta bunun için Osmanlı'ya ait Cuma Selamlığı teşrifatı bile ihya edilebilir.

    Bir önceki yerel seçimlerde, İstanbul'u kazanmak için, büyük mitingler gerçekleştiren Sayın Cumhurbaşkanı ciddi bir hayal kırıklığı yaşadı. Benzer hatalara girmeden, dini çeşnisi yüksek siyasi taktikler ile, yeni bir Kostantiniyye Fatih'i olmak için nefes tüketiyor. Bu sefer İstanbul'u kimseye yedirmemeye kararlı görünüyorlar.

    İslami Esaslar açısından, “şahsa özel” bir ibadetten bahsedilecekse, bu sadece Cenaze Namazına (Duası) ait bir özellik. Vefat edenlere karşı yerine getirilecek olan bu son görevde, İmam Efendi'nin hemen arkasına rezervasyon yaptırmak gerekmiyor. Aksine, hangi sosyal statü ve seviyede olursa olsun her, “Er kişi” İmam'ın önüne konuyor. Ondan sonraki kısa yolculukta, ehl-i iman'ın başları üzerinde gerçekleşiyor. Şer'i Şerif, bu bir günlük saltanattan kimseyi mahrum etmemiş. 

    Allah'ın huzuruna durup, hem ihlas ve samimiyeti yakalamak hem de kameralarda fotojenik görünmek epey zor olsa gerek. Birinden birini feda etmeniz lazım. Çamlıca Camii'nde eda edilen teravihte, spot ışıkları biraz fazla gelmiş.

    Kadir Gürcan
    10 Haz 2019 10:37
    YAZARIN SON YAZILARI