Müstebitlere yeni kült (cult) ve mukaddesler lazım…

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

24 Tem 2017 00:23
  • Şimdi ne olacak? Bir yıldır uğraşıp içini doldurmaya çalıştıkları kurgu-darbe tiyatrosunun sene-i devriyesi, büyük debdebe, alayiş-u nümayiş ve abartı ile kutlandı. “İlkler” böyle olur. Fazla ciddiye almayalım.

    Seneye aynı heyecanı bulamazlar. Devlet destekli, gayr-ı fıtri, abartılı kutlamalar her yıl azalan bir ilgiyle, resmi gün ve haftaların renksizliğine mahkum olur. Cumhuriyet Türkiyesi'nden geriye kalan ahı gitmiş vahı kalmış resmi törenlerin ne hale geldiğini görmüyor muyuz? İstisnasız hepsinin de mana ve mefhumu buharlaştı. İlkokul ve ortaokul yıllarında bu resmi günlerin hatırına bir ritüel olarak tekrar edilen sınıf süsleme komedisinin, okul hatıralarına girecek kadar bile iz bırakmadığına şahidiz.

    Göreceksiniz gelecek yıl “Bu yıl ne yapalım da heyecanı canlı tutalım?” diye olmadık akrobasiler deneyecekler. Her şey unutulur, renk atar, heyecan ve cazibesini kaybeder. Hele bir de yalanı gizlemeye çalışıyorsanız, işiniz daha zor.

    “Mevlit mi okutalım, resmi yerler tatil olsun, özel sektör çalışsın, mehter mi çalsın, askeri tören mi yapılsın, Türkiye Liglerinde bir değişiklik yapılıp 15 Temmuz fikstürüne geçilsin ve maçlara dua ile çıkılsın, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Bethowen’dan bir şeyler mi çalsın, ‘Sela’ bid’ati ne kadar devam etsin…” gibi parça tesiri güçlü tartışmalar, yeni bölünme ve ayrışmalar için ciddi potansiyel barındırıyor. 

    Sistem dayatmalarının bu tür ambalaj ve cilalara ihtiyacı kaçınılmaz. Ellerinde, her işe kullanabilecekleri İngiliz Anahtarı misali, toplumsal linç malzemesi lazım. Bu bazen şehitler üzerinden olur, bazen yok yere heba edilen acınası müesseselerin ortadan kaldırılması için olur, hepsinden daha ciddisi kahir iktidarın yüzüne yapışan ağır insani suçları kamufle ve makyaj için yapılır. Ortak paydaları, geçici heyecanların geniş kalabalıklar önünde bir günlüğüne bile olsa tatmininden ibarettir. Mantık aramaya gerek yok. Yapılan bütün masraf da bunun içindir.

    15 Temmuz için üretilen logo, marş, grafik ve hissi dozajı yüksek malzeme amatör kaldı. “Zamanımız yoktu, yerimiz dardı, bütçemiz yoktu…” gibi müşkülpesent bahaneleri de yok. Devlet imkanları ellerinin altında. Yine herşey şehit ve şehit aileleri üzerinden yürütülmek zorunda. Her destanı (!) ille de kan ile yazmaya kararlı zihni hemofili hastaları için güçlü ve muktedir görünmenin başka yolu yok; kanla yazacaksınız, kana boyayacaksınız, cesetler yığacaksınız sonra da dökülen kan yerde kalmasın diye teraneler üretip, masumları zindanlara dolduracaksınız. Kan çeşnisini bol tutacaksınız ki kalabalığın iştahı hemen kaçmasın. 

    Dini duyguların harc-ı alem olduğu, suistimal edildiği hadiselere yabancı değiliz. İlk Meclisi dua ve tekbirlerle açan zevat, kısa bir süre sonra ağzı dualı halkı zindanlarda tüketmiş. Düzmece Menemen Hadisesinde, bir kişiye karşılık idam edilen insan sayısının haddi hesabı yok. Tam bir linç kumpası. Maksad hasıl olduktan sonra, Menemen de unutulmuş, Menemen’in Türkiye Haritasındaki yeri de. Yeni nesiler bu ismi, domates, biber, soğan ve yumurta ile yapılan kalorisi düşük öğün geçiştirmesi olarak biliyorlar. Bu satırın yazarı nedense, ‘Menemenli’ olduğunu söylediği her konuşmada, muhatabın gayr-i ihtiyari tebessümüyle karşılaşır. 

    Sistem ile oynamayı şahsi mesele haline getirmiş müstebit ve zorba idareciler için halk önünde makul gerekçeler üretmek şart. Cumhuriyet Türkiyesi yüz binlere mal olmuş ve Devlet-i Aliye’nin sonunu getirmiş olan, Çanakkale Savaşı da dahil hiçbir meseleyi Menemen Hadisesi kadar büyütmemiş. Merhum Şairimiz Çanakkale şiirini yazmasaydı, Osmanlı Ordularının tükendiği Yemen, Kafkas, Balkan ve Süveyş muharebeleri gibi Çanakkale Destanı da çoktan unutulup gidecekti. Buralarda şehit olan asker sayısını kimse bilmiyor.

    Düzme bir darbe ile 15 Temmuz’u kendileri için fırlatma rampası ve toplumsal linç giyotini haline hokkabazlar, o günden beri Doğu illerimizde her güne en az üç tane düşen şehit haberlerinin üzerine yatıyorlar. Ne yani, onlar taksit taksit şehit oluyor diye, vatan evladı ve şehit olma açısından 15 Temmuz’dakilerden daha dun bir seviyede mi bulunuyorlar? Dini literatür açısından Şehadet’in mertebeleri olduğunu biliyorduk ama, Darbe Tiyatrosu’nun yeni bir Şehadet hiyerarşişi oluşturacağı aklımıza gelmemişti. 

    15 Temmuz haftasına konusu belli, lise kompozisyonları ile katkıda bulunan Saray beslemesi, medya camiasının söylediği yeni bir şey yok. Cumhuriyet dönemi yazar-çizer, şair ve romancıları gibi, keen lem yekün çukuruna itilecek ve binbir istiskal ile anılacaklar. O gün Osmanlı Padişahlarına söverken birbirleriyle yarışan soytarıların benzerleri, şimdi de Saray avlusundan başkalarına höykürüyorlar. Hepsi de aynı ucuz kumaştan.

    Mevcut iktidara, her gün ürettiği akıl dışılıkları unutturacak yeni kült ve mukaddesler lazım. Eskiden olduğu gibi, din alaşımlı hamasetin müsrifçe kullanılmasına bundan sonra da hazır olalım. Bir şey kafamıza takıldı; Şehitler için anıt yaptırıp sonra da onu büyük bir debdebe ile açmanın dini kriterlerini bilen varsa bizi de haberdar etsin. Anıt, şehitlere değil, müstebitlere lazım, bilesiniz.

    Yoksa 15 Temmuz bazılarını hem dini hem de akli açıdan le yüs’el hale mi getirdi? Kelam-ı kadim, “Ve hum yüs’elun…” diyor.

    Kadir Gürcan


    24 Tem 2017 00:23
    YAZARIN SON YAZILARI