Hiç Olarak Ölmek Mi, Diktatör Olmak mı?

Kadir Gürcan

Kadir Gürcan

25 Şub 2018 15:01
  • Geleceği oturduğu yerden planlamaya meraklı yazar-çizer, entellektüel takımının beylik lafları, teknolojinin süratine ayak uydurumayacak kadar yaya. Teknolojiye ne kadar müteşekkir olsak azdır. Kerameti kendilerinden menkul, “Tarihe not düşüyorum!” durumundan vazife edinen, maaşlı aydın kesimin, boş kehanetlerine mahkum değiliz. 

    Gelecek nesiller neyi okuyacağına kendileri karar verecek. Önümüzdeki on yılların beraberinde neleri getireceğini ve neleri bulunduğu yere defnedeceğini keşfetmek her gün biraz daha zorlaşıyor. 

    Şunun şurasında ne kadar oldu ki? Türkiye’nin irtifa kaybetmeye başladığı, geçtiğimiz dört-beş senede ciddi değişikliklere şahit olduk. Telafi imkanı olmayan tahribatların masraf dökümünü yapmak için daha çok erken. Ne var ki, her gün takip ettiğimiz haberlerden bu tahribatın daha da derinleştiğini görüp, okuyabiliyoruz. Siz tarihe not düşseniz ne olur, düşmeseniz ne değişir? 

    Türkiye’deki hadiseleri yakından takip etmek zorunda kalan bizlerin dışında, bu tepetaklak gidişe ilgi duyan başkaları  da varmış. Daha bir kaç ay once yayınlanmış bir kitapta, bizdeki siyasi figürlerden bazılarının Putin, Kuzey Kore Diktatörü Kim, Chavez ya da isimlerini çoğu kimsenin bilmediği ancak, ölene kadar milletlerine musallat olmuş liderler arasında zikredilmesi gerçekten ilginç. Neye niyet neye kısmet? Nobel Barış Ödülü beklerken, çıkan piyangoya bakın. 

    Kitaplara konu olan insanlar çoğu zaman öbür aleme göçtükleri için, halen hayatta olanların kitaba mevzu olmaları, hem de ekip-diktiklerinin, beklentilerinin tam aksine bir konuma yerleştirilmelerini görmek ayrı bir zevkmiş. The Despot’s Apprentice kitabının yazarı Brian Klaas, şimdiye kadar farkına varmadığım bu ilginç okuma tadını bana yaşattı. Trump’ın müstebit, baskıcı ve despot eğilimlerini Amerikan okuruna anlatmak için, dünya ülkelerinde benzer eğilimleri ile öne çıkan liderleri örnek vermiş. Putin, Duerte, Kim, Chavez, Mabutu, İdi Amin, Hüsnü Mubarek ve Türkiye’den biri…Yazar haklı; örnek olmadan Amerikan okuruna derdini nasıl anlatacak. Örneklerinin çoğunu yaşayanlardan seçmiş? 

    Meğer Trump’ın despot tiplere merakı hatta gizli bir tutkusu varmış. Putin ile olan yakın münasebeti şu an için Amerika gündeminin en sıcak konusu. Özel yetkili savcı Muller, halihazırda 13 kişinin 2016 seçimlerine fesad karıştırma meselesinde Rusya ile işbirliği yaptıklarını ispatladı. 

    Trump, her gün öldürdüğü adamlarla gündeme gelen Flipinli lider Duerte’yi tebrik etmiş. CIA ise Duerte’nin demokrasi düşmanı olduğunu söylüyor. Trump’ın Kuzey Kore lideri ile de görüşmeye can attığı ve Beyaz Saray’da ağırlamak istediği biliniyor. 

    ABD tarihinin en zengin liderlerinden biri olmakla övünen Trump, ülke idare etmenin farklı bir şey olduğunu yeni yeni anlamış olmalı. Demokratik bir ülkede, demokrasinin garantisi kurumlarla hergün kavga etmesi de bu yüzden. Popülaritesi düştükçe, basın mensuplarını, yargı üyelerini hatta, istihbarat teşkilatını bile ABD düşmanı ilan etmeye başladı. En son Florida’da meydana gelen okul katliamında “FBI, Rusya’ya ayırdığı vakti başka işler için kullanmalı!” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. 

    Kitabın yazarı, geçtiğimiz dört-beş yıldır Türkiye’yi de yakından takip etmiş. Yukarıda ismi geçen diktatörlerin rutin uygulamalarından bir çoğunun, son yıllarda Türkiye’nin sahte gündemini oluşturduğunu söylüyor. 15 Temmuz darbe senaryosunun müstebit idarelerde muhalif grupları sindirmek için uygulanan bir yöntem olduğuna da değinmiş. Müstebit ve diktatörlerin muhalifleri sindirmek için uyguladığı metoda, bizde pek kullanılmayan bir tabir de üretmiş; tek gidişli (One way ticket!) hapishane bileti. 

    Yazar, Trump’ın zirve yapmış egosu ve Narsisist eğilimlerinin diktatör ve müstebit liderler portresine tıpa tıpa uyduğu noktasında ısrarlı. Diktatörler, hiç bir şey olarak yaşayıp sonra da bir ‘hiç’ olarak ölüp gitmekten çok korkuyorlarmış. Anlayacağınız, hasta tabiatlar için ‘hiç’ olarak unutulup gitmektense, devlet imkanlarını suistimal edip diktatörlüğü denemek tek seçenek olarak kalıyor. 

    Amerikalılar bu noktada sanslılar. Trump’a, bilemediniz iki yıl daha, ya da bir dönem daha ilave edilirse, altı yıl katlanmak zorundalar. Ya geri kalmış ülkeler ne yapsın? Onların tek tesellisi va’d-i Hakk’ın tecellisi.

    Teknolojinin imkanları sayesinde, içine düştüğümüz berbat durumun küflü, tarihi ve modası geçmiş sebeblerine mahkum değiliz. Yabancı bir yazar sayesinde hastalığın en makul teşhisi konmuş durumda. 

    Kadir Gürcan
    25 Şub 2018 15:01
    YAZARIN SON YAZILARI